Genel Başkanımız Sayın Devlet BAHÇELİ: Kiralık anket şirketlerinin kuyruklu yalanlarını ezip çiğnedik

Cumhur İttifakı Millet Aklı

Milletimizden aldığımız destekle haşin, hain ve habis bir kuşatmayı yardık.

Boyalı medyanın kirli manşetlerini yendik.

Gayri ahlaki algı operasyonlarını geçtik.

Kiralık anket şirketlerinin kuyruklu yalanlarını ezip çiğnedik.

Tuzak kurdular, bozduk.

Çöktü dediler, dimdik doğrulduk.

Oyumuzu yüzde 2-3 gösterdiler; hiç aldırmadık, hiç de oralı olmadık.

Baraja takılacağımızı söylediler, coşkun ırmaklar gibi taştık, yangın yerinde gül olup açtık, karanlık gecede hilal olup parladık.

Bitti dediler, yeni ve yeniden güç devşirerek koşmaya başladık.

Onlar bizi tanımıyor, fakat biz menfur ve melun niyet sahiplerinin alınlarına yapışmış etiket fiyatlarında kaç kuruş yazdığını, bunların ne kadar ucuzlaştığını gayet iyi biliyoruz.

Onlar bizi görmezden geliyor, fakat biz alayını birden görüyor, yaklaşan hesap gününü dört gözle bekliyoruz.

Varsın biraz daha oyalansınlar, varsın biraz daha avunup kendilerini kandırsınlar.

İnanıyorum ki, Türk milletinin kudretini eninde sonunda görecekler.

Milletimiz var olduğu müddetçe bırakınız dalımızın kırılıp kökümüzün kuruma imkansızlığını, yaprağımız dahi kımıldamayacaktır.

Bu gerçeği anlayacak ve kavrayacak feraseti olmayanların bizimle boy ölçüşmesi, kedinin aynanın karşısına geçip kendisini aslan görmesi kadar ucube bir halin aynısıyla özetidir.

MHP’siz Meclis düşü kuranların hepsi birden, Türk’süz millet özlemi çeken alçaklar güruhudur.

Çetin saldırılar bize sökmez, çünkü himaye edenimiz Allah’tır.

Hıyanetin fermanı bize geçmez, çünkü imanımız mukavemet ve mücadelemizin dayanağı ve sancağıdır. 

Fitne ve dedikodular önümüzü kesemez, çünkü sırtımızı dayadığımız güç mensubiyetiyle övündüğümüz Türk milletidir.

Yaparız, başarırız, kazanırız, huzur deriz, barış deriz, kardeşlik deriz, millet deriz; halkın, hakkın ve hakikatin çizgisinden de asla taviz vermeyiz.

Genel Başkanımız Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, TBMM Grup Toplantısında yapmış oldukları konuşma

Değerli Milletvekili Arkadaşlarım,

Saygıdeğer Misafirler,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28’nci Yasama Döneminin 1’nci Yasama Yılının ilk grup toplantısının hemen başında hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.

Bizleri, alnı açık, başı dik ve müsterih bir vicdan eşliğinde kavuşturan Rabbim’e sonsuz şükrediyorum.

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimi sonucunda milli iradenin teveccühüne mazhar olarak milletvekili seçilen siz değerli arkadaşlarımı ayrı ayrı kutluyor, milletimizin kalpgahı, demokrasinin ana karargâhı Gazi Meclisimize hoş geldiniz diyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu yeni yasama döneminin milletimize, ülkemize, siyasi partilerimize ve demokrasimize hayırlı olmasını diliyorum.

Bu çatı altında yapacağımız çalışmaların nice güzel, görkemli ve göğüs kabartan reformlara ve yasal düzenlemelere kapı aralamasını, Cumhuriyet’in 100’ncü yıldönümünde de milli birlik ve kardeşliğimizi çok daha güçlendirmesini Allah’tan niyaz ediyorum.

Üstlendiğiniz tarihi ve milli sorumluluğun hakkını vereceğinize inanıyor, hepinize güveniyorum. 

Bugünkü toplantımızı yurt içinden ve yurt dışından takip eden tüm vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda birlik ve dirlik mücadelesi veren tüm kardeşlerimize bu vesileyle en halisane selamlarımı iletiyorum.

Bildiğiniz gibi, 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçiminin kesin sonucu 30 Mayıs 2023 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında ilan edilmiştir.

Anayasa ve Meclis İçtüzüğü’nün amir hükümleri çerçevesinde, Milletvekili Genel Seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulu tarafından ilanını takip eden üçüncü gün olan 2 Haziran’da TBMM çağrısız toplanmış ve antiçme töreni yapılmıştır.

TBMM üyeleri olarak millet hizmetine başlarken namus ve şeref gibi değerler üzerine ettiğimiz yemin kuşkusuz paha biçilemez niteliktedir ve hepimiz adına bağlayıcıdır.

Ancak bu yemini daha da önemli ve öncelikli hale getiren husus ise taşıdığımız vekâlet görevine müteselsilen göstereceğimiz samimiyet ve sadakattir. 

Tam tersi davranışlar bu yeminin sembolik bir seremoniye dönüşmesini sağlayacaktır.

Temennim odur ki, müspet ve müstesna mesajlarla açılmış olan Meclis’in, milletvekili antiçme metnindeki ulvi sözlerin gerçek anlamları ile temsil edilen bir yer olmasıdır.

Siz değerli arkadaşlarım başta olmak üzere, bütün milletvekillerimizin ettikleri yemine bihakkın bağlı ve sadık kalmalarını ümit ediyor, bunu hassaten bekliyor ve diliyorum. 

3 Haziran 2023 tarihinde de Sayın Cumhurbaşkanımızın antiçme töreni gerçekleşmiş, aynı günün akşamında Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin açıklanmasıyla birlikte seçimli demokratik süreç noktalanmıştır.

28 Mayıs 2023 tarihinde yapılan ikinci tur Cumhurbaşkanı Seçiminin, lütfen dikkat buyurunuz, altıncı gününde yeni Kabine’nin göreve başlaması ülkemiz adına mühim ve müthiş bir gelişmedir.

Bu tablo aynı zamanda kökleşen siyasi istikrarın somut bir yansımasıdır.

Türkiye siyasi kriz yıllarını geride bırakmıştır. 

Dipsiz anlaşmazlıklar, sert gerilimler ve gergin bekleyişler raf ömrünü doldurmuştur.

Kurulamayan, kurulsa bile yürümeyen, yürüse de tavı, tavrı ve takati tartışmalı olan koalisyon hükümetlerinden ne iz ne de eser kalmıştır.

Bu yüzden Parlamenter Sisteme geri dönme hayalleri suya düşmüş, milletimiz bu siyasi hedef sahiplerine itibar etmemiştir.

14 Mayıs Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerini aynı zamanda referandum olarak gören ve gösteren partiler tarihin yanlış yerinde konuşlanmışlar ve kaybetmişlerdir.

Milletimiz iki seçimde de, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni teyit ve tescil etmiş, parlak geleceğini bu sistemsel mimaride gördüğünü iyice netleştirmiştir.

Türkiye’mizin önü açılmakla kalmamış, yönetim hayatımızdaki denge ve düzen kurumsallaşmıştır.

Bir rejim içinde teşekkül eden siyasi iktidar yapısı meşruluğunu doğrudan doğruya inançlardan ve tecelli eden iradeden almaktadır.

Toplumun büyük çoğunluğunun inançlarına uygun olan iktidar ve yönetim sistemi hem hukuki hem de meşrudur.

Türk milleti Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında tecessüm eden Kabine’ye ve bu Kabine’nin içinde doğduğu yönetim sistemine inanmış ve onay vermiştir.

Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi geride kalan iki seçimden de güçlenerek çıkmıştır.

İnsanların davranış kalıplarını özgeçmişlerine, milletlerinkini de tarihlerine bakarak açıklamak klasik bir metottur.

Geldiğimiz bu aşamada Cumhur ile Cumhuriyet’in kucaklaşması, devlet ile milletin kaynaşması, insanla toplumun bütünleşmesi, geçmişle geleceğin eklemlenmesi yeni yönetim sistemiyle daha da pekişmiştir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin munzam ve muntazam avantajları siyaset ve demokrasi kültürümüze bahar havası getirmiştir.

Yeni sistemde hükümet bizzat millettir, millet de hür ve egemendir.

Parlamenter Sistem’in arıza çıkaran, su kaynatan, sorun üreten, huzur ve istikrara pranga vuran, dahası mutabakat yerine kronik münakaşaları kesintisiz tırmandıran mahsurları hepten giderilmiş, Türkiye’miz deyim yerindeyse ayak bağlarından tümüyle kurtulmuştur. 

Türk demokrasisi tarih, kültür ve sosyolojik kodlarımıza muvafık yönetim reformuyla daha da olgunlaşmış, bir üst lige sıçramıştır.

Çok açıktır ki, bu başarı Türk milletinin kutlu iradesiyle tezahür etmiştir.

Pek çok engele ve engellemeye rağmen aşı tutmuş, maksat hâsıl olmuştur.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin şayet tahkim, takviye ve tadil edilmesi gereken yanları varsa, bu durum bir ihtiyaç halini alırsa gereğini yapmak elbette görevlerimiz arasında yerini alacaktır.

Ülkemiz 3 Haziran 2023 tarihinden itibaren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci dönemine resmen geçiş sağlamıştır.

Bu geçiş süreci huzur, barış, sükûnet ve güvenlik içinde temin edilmiştir.

Önümüzdeki dönem, Türk ve Türkiye Yüzyılı Hedefine ulaşma dönemidir.

Önümüzdeki dönem, Lider Ülke Türkiye idealinin tıpkı bir cemre gibi önce milli yüreklere, ardından da bölge ve dünya geneline düşme dönemidir.

“Devlet ve Milletiyle, Hep Birlikte ve Her Şeyden Önce Türkiye” kararlılığıyla her türlü gailenin, her türlü garabetin, çözümü gayrimümkün gibi duran her türlü gayrimuayyen meselenin üstesinden gelecek cesaret, hamiyet, dirayet ve metanet milletimizde çok şükür ziyadesiyle vardır ve ortadadır.

Milletin sözü üstüne söz, iradesi üstünde bir irade olamayacaktır.

Zira egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Türk milleti 14 Mayıs’ta da, 28 Mayıs’ta da dosta güven, düşmana korku salmıştır.

Türkiye’nin aleyhine hesap yapanları, proje yazanları, fırsat kollayanları şaşkına ve bağlantı ipi kopmuş şamandıraya çevirmiştir.

Küresel mihrakların arkasına saklanıp istismar ve ihanet masasına oturanlar yanılmış, yabancılaşmış, yanlışa ve yalana gömülmüş, aynı şekilde yıkılmış viraneye dönüşmüştür.

Terör örgütleriyle yol yürüyenler, zalimlerin gizli ajandasına hizmetkârlık yapanlar akıntıya karşı devamlı kürek çekmiş, ne var ki sandığın dibini boylamaktan kurtulamamışlardır.

Türk milleti kaderine, geleceğine, tarihi haklarına ve muhteşem varlığına sahip çıkma basiret ve başarısını hür iradesiyle, haysiyetli tercihiyle göstermesini bilmiş, zilletin defterini dürmüştür.

Değerli Arkadaşlarım,

Konuşmamın bu aşamasında bilhassa 14 Mayıs öncesi partimize karşı yapılan sistematik tahriklerle, husumet tonu bir hayli fazla olan azgınlaşmış kara kampanyalara kuşkusuz temas etmek ve huzurlarınızda tarihe not düşmek mecburiyetindeyim.

Milliyetçi Hareket Partisi toplamda 5 milyon 484 bin 820 oy sayısı ve yüzde 10,07 oy oranıyla şeytani planları alt üst etmiş, şiddetli iftiraları boşa çıkarmış, şirret saldırı dalgasını kırıp atmıştır.

Partimiz 50 milletvekiliyle Türk siyasetinin kilit ve stratejik aktörü haline gelmiştir.

Elde ettiğimiz bu sonuç başarıdır ve saygındır.

14 Mayıs Milletvekili Genel Seçimini bütün boyutlarıyla analiz edip incelemek, milletvekili çıkaramadığımız seçim çevreleri başta olmak üzere, çok daha fazla milletvekili sayısına ve siyasi desteğe ulaşmak için neleri yapmamız gerektiğini değerlendirmek ve bunun üzerine kafa yormak elbette bir ihtiyaçtır.

Bunu da yapıyor ve lazım gelen tedbirleri almak için çalışıyoruz.

Hiç şüpheniz olmasın ki, yerimizde sayamayız, olduğumuzla yetinemeyiz, bu bize yeter diyemeyiz.

Her zaman ve her şart altında daha fazlasına talip olmalıyız ve bunun için de insanüstü bir emek harcamalıyız.

14 Mayıs 2023 seçimleri öncesi elimizden gelen her türlü gayreti heyecan içinde gösterdik.

Başarıya inandık, milletimize itimat ettik.

4 Eylül 2021 tarihinden itibaren adım adım 2023’e hazırlandık.

Türk milleti hamd olsun bizleri mahcup etmedi, yeminli Türkiye düşmanlarını güldürmedi.

Dünya siyasetinde bu kadar komploya, bu kadar suçlamaya, bu kadar kötülemeye ve bu kadar haksızlığa maruz kalıp da ayakta durabilen, oyun içinde oyun kuranları hallaç pamuğu gibi fırlatıp atan ikinci bir partiden asla bahsedilemeyecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi bu vasfıyla nadide bir siyaset ekolüdür.

Üç hilal Türk siyasetinin yükselen markası, milli gönüllerde yer tutmuş ecdat yadigârıdır.

Türk milliyetçileri, kritik bir dönemde üslendikleri görevin idraki içinde, mazisi yüzyıllara sari milliyetçilik fikriyatını, Milliyetçi Hareket’in 54 yıllık şerefli birikimini heba etmeyecek bir siyasi akla, şuura, öz disipline ve yeterli tecrübeye sahiptir.

Tarihi bir davanın bugünkü temsilcileri olarak, taşıdığımız kutsal emaneti en güzel, en güvenli, en gelişmiş şekilde koruyup gelecek nesillere teslim etmek de her birimizin gayesi ve gayreti olmalıdır.

Bugünü yaşarken yarınları ihmal edemeyiz.

Yarına odaklanmışken geçmişi inkâr edemeyiz.

Zamanı bir bütün halinde kavrayıp Türk milliyetçiliğinin hükmü şahsiyetiyle duruşumuzu, durduğumuz siyasi, ahlaki ve düşünce zeminini bir yanda güçlendirmek diğer yanda da güvenceye kavuşturmak durumundayız.

Milliyetçiliğin esen rüzgarından istifade kurnazlığıyla delik deşik olmuş yelkenlerini şişirme çabasında olan bazı fırsatçıların, kimlik ve kişilik sancısı çeken bir kısım siyaset korsanının ufkumuzu perdelemesine de müsaade etmeyiz, etmeyeceğiz.

Fikir namusuna, feragat bilincine, fedakarlıkkünhüne sahip olmayanların siyasi ahlaktan bahsetmesi, milliyetçiliği pazarlama yarışına heves etmesi tuhaf bir çelişki, tufeyli bir çarpıklıktır.

Çelişkide bocalayanların yanlışı savunacak gerekçeyi keyfi olarak imal etmeleri zaman zaman tesadüf edilen bir hastalık tipidir.

Türk milliyetçiliğinin entelektüel sermayesini talan ve yağma peşine düşenler unutmayınız ki, çuvallamaya, çil yavrusu gibi dağılmaya mahkum ve müstahaktır.

Bir işletme; tedarikçiler, pazarlar, müşteriler, rakipler başta olmak üzere, dışarıdan içeriye doğru tanımlanmaktadır.

Siyaset ve fikir bünyesinin tanımı ise içeriden dışarıya doğru olacak, yani merkezden çevre istikametine yayılacak, sonra çevreden merkeze doğru da milletin arzu ve amaçlarıyla birleşip olgunlaşarak karar haline gelecektir.

Merhum Ziya Gökalp’in dediği de budur.

Siyaset, sırf oturulacak koltuk, kazanılacak paye, ulaşılacak makam arayışı değildir.

Siyaset, şöhret ve servet ikmali için bir fırsat şantiyesi, bir çıkar santrali hiç değildir.

Siyaset akıl, ahlak, inanç ve fikir hazinesine erişmiş olanlar için anlamlı, değerli, kalıcı, sürekli bir eylem ve erdem sahasıdır.

Çete mantığıyla, çelişkiler manzumesiyle, çekiçle örs arasına sıkışmış biçarelikle siyaset yapılamaz, bununla mündemiç insan onuru sahiplenilemez, millet ve devlet bekası savunulamaz.

Tarlası sırtında dolaşanlar, yağmur yağsa da ıslanmayanlar, tipi vursa da etkilemeyenler için siyaset ve fikir mücadelesi diye bir şey yoktur ve olmayacaktır.

Bu kategoride olanlar sadece aymaz, sadece gafil, sadece çıkarcı değil, aynı zamanda yüreksizdir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin yüreksizlerle, yükte hafif pahada ağır menfaatlerinin kölesi olmuş siyasi devşirmelerle ne bugün ne de gelecek de işi ve ilgisi olmayacaktır.

Bir zamanlar hasbelkader aramızda bulunup tefrika ve tezvirat imalatından başka bir şeye yaramayanların davamız üstünden at pazarlığı ve siyaset cambazlığı yapmaya cüret etmeleri öncelikle kendi acziyetleri ve çürümeleridir.

Bizim çürüklerle yolumuz da yönümüz de ayrıdır, Yunus’un dediği gibi, “Her dem taze doğarız, bizden kim usanası.”

Zalim projelerin arasından sıyrılarak, çok zor şartlar altında gerçekleştirdiğimiz bir mücadele neticesinde bugün Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilmeye devam etmektedir.

Verdiğimiz mücadelenin büyüklüğünü anlamak için tahammül ettiğimiz, sabır gösterdiğimiz, la havle deyip dayandığımız zorluklara bakılması yeterli olacaktır.

Küresel emperyalizmin Türkiye’miz üzerindeki melanet emellerine uygun olarak MHP’siz siyaset arayışlarının dayatıldığı muhasım bir siyaset mühendisliğini Türk milleti elinin tersiyle itmiş ve reddetmiştir.

Cumhur İttifakı’nın teklemesi, Cumhurbaşkanımızın tökezlemesi, Türkiye’nin tefessüh etmesi için her iğrenç ve ilkel yola müracaat edilmiştir.

14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri küresel siyasetin ana gündem konusu olmuştur.

Zillet ve zulmün hakimiyeti için neredeyse ayinler yapılmıştır.

Ülkemizin kaynaklarında gözü olan uluslararası sermayenin, vatanımızda hesabı olan küresel mihrakların, muazzam etki ve propaganda gücüne sahip odakların ve yerli işbirlikçilerinin, iç ve dış karanlık medya gücünün baskı ve dayatmaları Allah’a şükürler olsun ki birer birer aşılmıştır.

Cumhur varlığını korumuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’ncü yıldönümü demokrasiyle taçlanmış ve aydınlanmıştır.

Nitekim Cumhur İttifakı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde üstünlüğü gene kazanmış, muktedir siyasi yapısını hamd olsun muhafaza etmiştir.

Türkiye’nin istikrarlı gelişim ve ilerleyişine milletimiz omuz vermiştir.

Bizlere güvenen, bizlere inanan, yüzümüzü kara çıkarmayıp muhannete muhtaç etmeyen aziz vatandaşlarımıza, dava ve gönül insanlarımıza, bütün teşkilat mensuplarımıza, seçilsin veya seçilmesin her milletvekili adayımıza içtenlikle teşekkür ediyorum.

Birlikte çok daha güçlü olduğumuzu özellikle hatırlatmayı bir vazife addediyorum.

Kurt dondurucu kışı geçirmiş, fırtınalara direnmiş, velakin yediği ayazı da hiç unutmamış, unutmayacaktır.

Baharı getireceğiz diyenlerin şimdi damı karla kaplanmış, ne Pensilvanya’da ne de Kandil’de güneş açmıştır.

Direne direne kazanacağız diyenlerin ocağına incir ağacı dikilmiş, zillet cephesi süngü düşürmüştür.

Birleşe birleşe kazanacağız diyenler, dağıla dağıla sağa sola savrulup gitmiş, CHP’ye yuva yapan siyasetin guguk kuşları seçimlerin hemen ardından taşıyıcı bedenlerine sırt dönmüştür.

Cumhur İttifakı’nın başarısını Pirus Zaferi metaforuyla gölgelemeye çalışanlar da çizgili pijamalarını giyip Türkiye’nin yükselişini tırnaklarını yiyerek izlemeye başlamışlardır.

İlk kez seçilerek 28’nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev alan 18 milletvekilimizin yanında tüm milletvekillerimize, aynı zamanda diğer partilerin milletvekillerine ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ne başarılar diliyorum.

Milletimizden aldığımız destekle haşin, hain ve habis bir kuşatmayı yardık. 

Boyalı medyanın kirli manşetlerini yendik. 

Gayri ahlaki algı operasyonlarını geçtik. 

Kiralık anket şirketlerinin kuyruklu yalanlarını ezip çiğnedik.

Tuzak kurdular, bozduk. 

Çöktü dediler, dimdik doğrulduk. 

Oyumuzu yüzde 2-3 gösterdiler; hiç aldırmadık, hiç de oralı olmadık.

Baraja takılacağımızı söylediler, coşkun ırmaklar gibi taştık, yangın yerinde gül olup açtık, karanlık gecede hilal olup parladık. 

Bitti dediler, yeni ve yeniden güç devşirerek koşmaya başladık.

Onlar bizi tanımıyor, fakat biz menfur ve melun niyet sahiplerinin alınlarına yapışmış etiket fiyatlarında kaç kuruş yazdığını, bunların ne kadar ucuzlaştığını gayet iyi biliyoruz.

Onlar bizi görmezden geliyor, fakat biz alayını birden görüyor, yaklaşan hesap gününü dört gözle bekliyoruz.

Varsın biraz daha oyalansınlar, varsın biraz daha avunup kendilerini kandırsınlar.

İnanıyorum ki, Türk milletinin kudretini eninde sonunda görecekler.

Milletimiz var olduğu müddetçe bırakınız dalımızın kırılıp kökümüzün kuruma imkansızlığını, yaprağımız dahi kımıldamayacaktır.

Bu gerçeği anlayacak ve kavrayacak feraseti olmayanların bizimle boy ölçüşmesi, kedinin aynanın karşısına geçip kendisini aslan görmesi kadar ucube bir halin aynısıyla özetidir.

MHP’siz Meclis düşü kuranların hepsi birden, Türk’süz millet özlemi çeken alçaklar güruhudur.

Çetin saldırılar bize sökmez, çünkü himaye edenimiz Allah’tır.

Hıyanetin fermanı bize geçmez, çünkü imanımız mukavemet ve mücadelemizin dayanağı ve sancağıdır.  

Fitne ve dedikodular önümüzü kesemez, çünkü sırtımızı dayadığımız güç mensubiyetiyle övündüğümüz Türk milletidir.

Yaparız, başarırız, kazanırız, huzur deriz, barış deriz, kardeşlik deriz, millet deriz; halkın, hakkın ve hakikatin çizgisinden de asla taviz vermeyiz.

Değerli Milletvekilleri,

Dramatik ve köklü bir ekonomik değişim çağındayız.

Bunun yanında siyasi ve sosyal olayların sofistikeyapısıyla karşı karşıyayız. 

Dünyanın eski dünya olmadığının da farkındayız.

Amerikan İç Savaşı’yla başlayan toplu savaşlar ve sarsıntılar dönemi İkinci Dünya Savaşı’yla zirveye çıkmış ve ardından da galip ülkelerin hakimiyetsahalarını belirlemesiyle düğümlenmişti.

Müteakiben uzun yıllar devam eden iki kutuplu dünya düzeni vasat bulmuş, Sovyetler Birliği’nin çözülmesi ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla dünya tek kutuplu bir aşamaya geçmişti.

Artık dünyanın tek kutuptan ibaret olmadığı, farklı coğrafyalarda kutup başı ülkelerin serpilip sivrildiği, salkım ve yonca tipi ittifakların yeşerdiği nevzuhur bir insanlık döneminin içindeyiz.

Geçtiğimiz günlerde ABD’nin Genelkurmay Başkanı da bu gerçeği ikrar ve ifade etmiştir.

Kabil’den Bağdat’a, Şam’dan Beyrut’a, Hartum’dan Trablus’a, Sana’dan Manila’ya, Bombay’dan Keşmir’e, Karaçi’den Kaşgar’a, Kırım’dan Kıbrıs’a, Kiev’den Priştine’ye varıncaya kadar çevremizde kargaşa, kutuplaşma, kriz ve çatışma iklimi egemendir.

İkinci Dünya Savaşı sonrası tesis edilen küresel nizam ve silah zoruyla dayatılan kurallar hiyerarşisi sorgulandıkça huzursuzluğun çapı ve çeperi genişleyip yönetilemez gerilimler artış kaydetmektedir.

Ukrayna’nın Üçüncü Dünya Savaşı’nın test sahası olduğu iddiaları son zamanlarda etkinlik kazanmıştır.

Yüksek hassasiyetli silahlar, hipersonik füzeler, özel operasyonel kuvvetler, robotik sistemler, insansız kara, deniz ve hava araçları ya kalıcı bir barış kuşağının kurulmasına hizmet edecek ya da korkunç bir sonu hazırlayacaklardır.

Aslında insanlık bıçak sırtı bir durumdadır.

Mızrağın çuvala sığmadığı da aşikardır.

Küresel ekonomideki patinajlar siyasi ve sosyal bünyede derin çatlaklara neden olmaktadır.

Londra’dan Paris’e, Berlin’den Madrid’e, Roma’dan Atina’ya, Brüksel’den Sofya’ya kadar AB ülkeleri rahat değildir.

19 üyeli Euro Bölgesi’nin teknik anlamda ekonomik resesyona girmesi alarm zillerinin sesini daha da arttırmıştır.

ABD ve AB’de faizlerin tırmanışı enflasyona kalıcı çözüm getirememiştir.

İşsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk, eşitsizlik, ayrımcılık, terör, siyasi istikrarsızlık, ekonomik belirsizlik, etnik ve mezhep temelli cepheleşmeler insanlığın başında ince bir ipe bağlanmış keskin kılıç gibi sallanmaktadır.

Hukukun gücü değil, güçlünün hukuku maalesef kıtaları dolaşmaktadır.

Mazlumlar ızdırap içindedir, zalimlerin gözü ve kursağı da doymak bilmemektedir.

Göç konusu hala insanlığın üstesinden gelemediği ana sorunlarından birisi olarak malumumuz ve muhatap olduğumuz bir sancıdır.

Türkiye, böylesi bir alacakaranlık dünya panoraması karşısında önümüzdeki yüzyıla damga vurmanın hedefindedir.

Bu hedef heyecan vericidir, elbette hep birlikte ve herkes eşittir Türkiye anlayışıyla yüzyılın vizyonunaulaşılacaktır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’ta ifade ettiği “iç cepheyi” diri ve zinde tutmak hepimizin görevidir.

Gerçekten asıl olan iç cephedir. 

Bu cephe aziz Atatürk’ün vurguladığı üzere, bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği cephedir.

Artık seçim gündemi geride kalmıştır.

Söylenen söylenmiş, herkes eteğindeki taşı dökmüştür.

Sonuçta millet seçimini yapmış, kararını belgelemiş, önümüzdeki beş yıllık süre zarfında siyasi yetkiyi Cumhur İttifakı’yla Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a vermiş, takdir hakkını bu yönde kullanmıştır.

Meydanların sıcaklığını siyasetin uzlaşma ve diyalog masasına taşımamak lazımdır.

Elbette biz ne demişsek arkasındayız, her sözümüzün de yanındayız.

Ancak Türkiye’nin meselelerini konuşarak, kafa kafaya vererek, ahlaki ve milli ölçekte buluşarak çözebiliriz.

Siyaseti kör dövüşüne çevirmekten uzaklaşmalıyız.

Milletimiz bizden hizmet beklemektedir.

Bundan sonra kenetlenmeyi ve kucaklaşmayı her sahada, her aşamada sağlamalıyız.

Türk milleti tek ses, tek bilek ve tek yürek olduktan, Türkiye bütün güzellikleriyle ve değerleriyle tek nefes haline geldikten sonra zulmün feriştahı, zilletin ağa babası, düşmanın kıralı gelse göreceği yalnızca hezimet ve hüsrandır.

İnanıyorum ki, uyanan ve ayaklanan devin tekrar uyuşup uyuklamasına hiçbir vicdan sahibi insanımız tamam demeyecek, yanlışa taraf olmayacaktır.

Türkiye; ekonomisiyle, siyasetiyle, diplomasisiyle, milli birlik ve kardeşlik ruhuyla, tarihi ve kültürel müktesebatıyla, kavga yerine kucaklaşmayı öne alan sarsılmaz iradesiyle önümüzdeki yüzyılı lehine çevirebilecektir.

Dileğim muhalefet partilerinin girdikleri tünelden, düştükleri türbülanstan bir an evvel çıkmaları, milli ve ahlaki siyaset ilkelerini gecikmeksizin benimsemeleridir.

Maalesef ülkemizin öncelikli sorun alanlarından birisi fikirsiz, temelsiz, kimliksiz, istikametsiz, hedefsiz, heyecansız, milli ve manevi değerlere hazımsız muhalefet anlayışıdır.

Bu anlayış demokrasimiz için de bir kambur ve külfettir.

Muhalefet partilerinin kaynayan kazanı kapak tutmasa da, bu bizim meselemiz değildir.

Birbirlerini yiyip tüketmeden orta yolu bulmaları tavsiyemdir.

Kulislerin ateşlenmesi, lobilerin iştahlanması onların iç sorunudur.

Üzüntümüz CHP Genel Başkanı’nın hala milletimizin mesajını algılayamamış, hala anlam verememiş olmasıdır.

Bir televizyon kanalında, “kazanamadık, ama ağır bir yenilgi de almadık” sözleri, köylülerimizi ve TRT’yi suçlayan ve hakir gören tarihi hatası şuur kaybının yanı sıra hala şoku atlamadığına delildir.

Köylülerimizi suçlamak, aşağılamak, horlamak bir defa demokrasiye, milli iradeye, insani değer ve mirasa çok kesif bir saldırıdır ve failinin derhal özür dilemesi lazımdır.

Bu ayıplı sözler milletimizi derinden yaralamış, aynı şekilde CHP’ye oy veren vatandaşlarımızı da şaşırtmıştır.

Anadolu’nun kavruk yüzlü, nasır tutmuş elli, tarlasında ve ağırında nafakasının mücadelesinde olan şerefli insanlarımızı anlamadan, haklarını teslim etmeden, onların gönüllerine girmeden yapılacak hiçbir mücadeleden sonuç alınamaz.

Sayın Kılıçdaroğlu’nu defalarca uyardım:

“Güvenme dostuna, saman doldurur postuna”dedim.

CHP’nin üzerinden 40’a yakın milletvekilini kapan doğruca kendi evine gitti.

CHP’nin önünden rastlantıyla geçene Cumhurbaşkanı yardımcılığı vaat edildi.

Bakınız daha birkaç gün önce Ankara’yı sel götürdü, mazgallar tıkandı, araçlar sular altında kaldı, vatandaşlarımız mağdur oldu, her yer göle dönüştü, ama CHP’li Belediye Başkanı il il, meydan meydandolaşarak asıl görevini unutmuş, şehrin yüzüstü bırakmıştı.

Emanete tıpkı İstanbul Belediye Başkanı gibi ihanet etmişti.

Ankara’ya çivi çakılmadı, belediye hizmetleri uzun zamandır askıya alındı.

14 Mayıs akşamı bu iki belediye başkanı beşinci sınıf bir çadır tiyatrosunda gösteriye çıkarak kazandık diyorlardı, ama sorumluluğunu taşıdıkları kentlerine kaybettirdiklerini çok geçmeden herkes görüp anlamış oldu.

Dolduruşa geldiler, itibar ve inandırıcılıklarını spot piyasaya düşürdüler.

Nefsine söz geçiremeyenden siyasetçi olmayacağı gibi adam da olamayacaktır.

Yine Kılıçdaroğlu’nu Hz.Mevlana’nın sözüyle uyardım ve dedim ki:

“Kiminle gezdiğinize, kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin; çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.”

Sayın Kılıçdaroğlu ve diğer ortaklarının milletin çağrısına kulak verip, en azından yeni bir anayasa konusunda olumlu ve yapıcı yaklaşmaları önümüzdeki en belirgin samimiyet testidir.

Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Türkiye’mize geniş katılımlı, kapsayıcı, demokratik nitelikli, milletimizin özlemlerini yansıtan, devlet ve millet dengesini titizlikle kuran bir anayasa kazandırabilmek için elini taşın altına koymaya hazırdır.

Bu kapsamda Cumhuriyet’in 100’ncü yıldönümünde 100 maddelik Anayasa teklif metnimiz de çoktan hazırlanmıştır.

Yeni yüzyılda, 100 il, 1000 ilçeden müteşekkil idari yapısıyla gücüne güç katmış bir Türkiye’yi inşa ve ihya etmemiz mümkündür.

18 Mart 2021 tarihinde gerçekleşen 13’üncü Olağan Büyük Kurultayımızda milletimle paylaştığım beş stratejik hedeften birisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne, daha yerinde bir ifadeyle, Türk Tipi Başkanlık Modeli’ne sahip çıkmak, ilke, kural ve kurumlarıyla yaşamasına hizmet etmektir.

Bir başka stratejik hedef olarak da; sivil, geniş katılımlı, herkesi kapsayan, yeni yönetim sisteminin ruhuna ve dokusuna müzahir yeni bir anayasa hazırlığını göstermiştim.

Demiştim ki, “Milliyetçi Hareket Partisi bu kapsamda gerekli çalışmalarını sürdürmektedir ve önümüzdeki birkaç ay içinde hazırlıklarımız Allah’ın izniyle tamamlanacaktır.”

Milliyetçi Hareket Partisi yeni anayasa konusunda sık sık dile getirdiği çalışmalarını Allah’a şükürler olsun ki 4 Mayıs 2021 tarihinde bitirmiş ve metin yazımı sonuçlanmıştır.

 “Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 Maddelik Yeni Anayasa” teklif metnimiz müzakere edilmek için hazırdır.

Biz de laf yok icraat vardır.

Dedik mi yaparız, yaptık mı mertçe sahiplenmesini biliriz.

Temel görüşlerimizi merak edenlere tekrar hatırlatırım ki:

Türkiye Cumhuriyeti adıyla, Türk milleti kimliğiyle beraberce yaşayabilmemizin tartışılmaz ilke ve esasları 29 Ekim 1923 tarihinde Atatürk ve kurucu kahramanlar tarafından belirlenmiştir.

Başkentimizin Ankara, dilimizin Türkçe, bayrağımızın ay yıldızlı al bayrak, milli marşımızın İstiklal Marşı olduğu kaydedilmiş ve Anayasamız tarafından da güvence altına alınmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi, milleti ve egemenlik unsurlarıyla bir bütündür, aynı zamanda milli ve üniter bir devlettir.

Türk milleti tarihi ve kültürel kökleri itibariyle ayrılık kabul etmeyen beşeri bir varlıktır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu Milli Mücadele’nin eseridir.

Ay yıldızlı al bayrağımız bağımsızlığımızın, egemenliğimizin, birlik ve beraberliğimizin sembolüdür.

İstiklal Marşımız, İstiklal Savaşımızın kahramanlık destanıdır ve o günlerin mukaddes bir hatırasıdır.

Milli birlik ve bölünmez bütünlüğümüzün dayandığı temeller “tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek vatan” ülküsüdür.

Milliyetçi Hareket Partisi, bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri, göstereceği yüksek fedakârlık, kararlılık, milli şuur ve millet sevgisi ile korumaya sonuna kadar yeminlidir.

Bunlar bizim hayat ve varlık kaynağımızdır.

Bizim Anayasa hazırlığı ekseninde aradığımız uzlaşma ve diyalog zemini ancak milli ve manevi ilkelere saygı ve riayetle mümkündür. 

Milliyetçi Hareket Partisi’nin ayrılıkta, bölünmede, çözülmede, dağılmada mutabakat araması asla ve asla mümkün değildir.

Beklentimiz ve ümidimiz Milliyetçi Hareket Partisi’nin milli duruş ve Anayasa hazırlığı için yaptığı sağduyu ve kucaklaşma çağrılarının bu ilkeler etrafında cevap bulmasıdır.

Sözlerime son vermeden altını çizerek açıklamak isterim ki; 

Asgari ücretle geçinen kardeşlerimizin, emeklilerimizin, memurlarımızın ve toplumun her kesiminin döviz kurundaki dalgalanmalardan korunarak insanca yaşayacakları ücret ve maaş seviyelerine çıkarılmalarını destekliyor, üzerimize ne düşüyorsa yapacağımızın sözünü veriyorum.

Ayrıca 11 Haziran 2023 tarihinde Pençe-Kilit Harekât Bölgesi’nde bölücü terör örgütü PKK’nın tuzakladığı el yapımı patlayıcıların infilak etmesiyle şehit düşen Uzman Çavuş Cem Ahmet Kaya ile Uzman Çavuş Halil Şahin evlatlarımıza ve tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler diliyorum.

Başımız sağ olsun, vatan sağ olsun, milletimiz sonsuza kadar var olsun.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyor, Meclis çalışmalarında her birinize üstün başarılar temenni ediyorum.

Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.

Cumhur İttifakı Millet Aklı

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*