Vatansızlara bu aziz vatanın suyu da, ekmeği de haramdır.
Terörü aklamaya, teröristlere arka çıkmaya teşebbüs ve niyet etmiş kim varsa karşımızdadır, bunların alayı da yeminli Türkiye düşmanıdır.
Düşmana asla merhamet edilmeyecektir.
Bölücü terör örgütüne aman verilmeyecektir.
Çok şükür terörle ve terörizmle mücadelede muazzam sonuçlar alınmaktadır.
Hainler neredeyse arana arana bulunup yok edilmektedir.
CHP yönetimine çağrım, terörizmle aralarına kesin bir mesafe koymalarıdır.
Zilletin diğer paydaşlarına çağrım, terörizme kati ve kesin bir cephe almalarıdır.
Dün zillet ittifakının yeni bir toplantısı İstiklal Caddesi saldırısının gölgesinde yapılmıştır.
Altı parti başkanının altına imza attıkları müşterek toplantı sonuç bildirisinin hiçbir satırında şu işe bakınız ki, PKK yoktur, YPG yoktur, PYD yoktur.
Terör diyorlar, ama örgüt ismini söylemiyorlar.
Müphem, meçhul ve muamma bir terörden sözde rahatsızlıklarını dile getiriyorlar.
İstiklal Caddesi’nde bomba patlatan teröristin, bağlı olduğu ve talimat aldığı terör örgütünün hüviyeti netleşmişken, suya sabuna dokunmayan, eften püften ve tamamıyla günü kurtaran bir açıklamaya zillet ittifakı neden ihtiyaç duymuştur?
Terörist bellidir, terör örgütü de belirlenmiştir.
O halde zillet ittifakı anonim bir saldırı varmış gibi kapalı devre mesajları niye vermiştir?
YPG bize saldırmaz diyen Kılıçdaroğlu ne hissetmiştir?
Teröre geçit vermeyeceğiz demişler, iyi güzel de, bu terörün kaynağı nedir? Bu terörün sahibi kimlerdir? Bu terör örgütünün ismi, cismi, kimliği nasıl tarif edilmelidir?
HDP’nin sözde taziye mesajıyla altılı masanın mesajı arasında hiç fark var mıdır?
Zillet ittifakı İstiklal Caddesi saldırısına karşı açıktan tavır alamamış, katile katil diyememiş, PKK/YPG’yi lanetleyememiştir.
Bu siyaset Türkiye’nin hakkını ve hukukunu savunan siyaset değildir.
Bu siyaset Türk milletine vefalı ve sevdalı bir siyaset hiç değildir.
…
Genel Başkanımız Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, TBMM Grup Toplantısında yapmış oldukları konuşma
Değerli Milletvekili Arkadaşlarım,
Saygıdeğer Misafirler,
Basınımızın Değerli Temsilcileri,
Haftalık olağan Meclis Grup Toplantımıza başlarken sizleri hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Yurt içinde ve yurt dışında, televizyon ekranlarından, sosyal medya platformlarından, radyo kanallarından toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda yaşayan değerli kardeşlerimize en iyi dileklerimi sunuyorum.
İnandığımız müddetçe, nefes aldığımız mühletçe, bir amaç ve anlam dairesine bağlı olduğumuz sürece mücadele ediyor olmak bir hayat ve siyaset kuralıdır.
Nasip niyetle, hasib kalple, kader de gayretle aynı kaynaktan doğup aynı denize dökülen dereler ve nehirler gibidir.
Birisi olmadan diğeri ya mahzun ya da eksik kalacaktır.
Gayesiz gayret boşa adım, boşuna emektir.
Gayenin de, gayretin de ağırlık ve güç merkezi sabırdır.
Sabır varsa sebat ve serinkanlılık vardır, selametin sıcaklığı eninde sonunda belirecektir. Bu da bir zaman meselesidir. Kaldı ki mücadelenin demini alması için kısık da olsa sabrın ateşi lazımdır.
Biz dava ve siyaset mücadelemizi inançla, iddiayla, irfanla, itibarla ve sabırla ifa ediyor, yurdumuzun her köşesinde yüksek hedeflerimizi anlatıyoruz.
Çok çalışıyoruz, her insanımızla ülkemizin gerçeklerini ve geleceğinin yol haritasını temiz ve kucaklayıcı bir dille paylaşıyoruz.
Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımızın koordinesiyle takip ve temin edilen “Adım Adım 2023; Köyüm Benim Sohbet Toplantıları”mıza kararlılıkla devam ediyoruz.
Anadolu’nun en ücra köşelerine, Başkanlık Divanı üyelerimizden, milletvekillerimizden, MYK ve MDK üyelerimizden teşkil edilmiş heyetlerden birisi gidiyor, diğeri geliyor.
8 Ekim 2022 tarihinden bugüne kadar 583 köyümüzü ziyaret ederek hasret giderdik.
Gönül köprülerini beraberce kurduk.
Gönülleri birleştirdik, güzellikleri buluşturduk.
Yurdumuzu baştan ayağa müşfik tavrımızla sardık, sevdamızla kucakladık.
Hiç kuşkusuz buna da devam edeceğiz.
Milletin efendileri olan köylülerimizin ayağına gidip Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümüyle ilgili anlaşıyor, sözleşiyor, uzlaşıyoruz.
Başarmaya mecburuz.
Zafere müstahakız.
Nitekim sefer bizden zafer de Allah’tandır diyoruz.
2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin TBMM Genel Kurulunda görüşüleceği Aralık ayından itibaren “Köyüm Benim Sohbet Toplantıları”na belirli süreyle ara vermek durumundayız.
Çünkü çalışmalarımızın ibresini daha çok bütçe görüşmelerine çevirip bu alanda yoğunlaşacağız.
Başta emeklilikte yaşa takılanlarla sözleşmeli çalışanları ilgilendiren, vatandaşlarımızın lehine mühim kazanımlar sağlayacak kanuni düzenlemeleri de inşallah sırasıyla hayata geçirmiş olacağız.
Cumhur İttifakı hiç oyalanmıyor, hiç yerinde saymıyor.
Milliyetçi Hareket Partisi de durmuyor, dinlenmiyor, beklemiyor, gecikmiyor.
Bizim anlayışımızda çalışmak en hayırlı sermayedir.
Ve inancımıza göre insana ancak kendi çalıştığının karşılığı vardır.
Biz methiyeyi milletten, mükâfatı Allah’tan bekleyen iman erleriyiz.
Merhum Necip Fazıl’ın dediği üzere, devler gibi eserler vermek için karıncalar gibi çalışıyoruz.
Tembelliği yıkım, taklidi uşaklık, çalışmayı ise hayat ve hürriyet pırıltısı olarak telakki ediyoruz.
Demokrasilerde sahada başı pişenin, sandıkta da aşı pişecektir.
Zahmetsiz rahmet olmaz, lafla peynir gemisi yürümez.
Mücadelemizi hiç aksamadan, hiç aksatmadan yürütüyoruz.
Zira milletimizi çok seviyoruz, ülkemizi çok seviyoruz, insanımızı çok seviyoruz, istikbalden de çok şey bekliyoruz.
Bildiğiniz gibi, “2023’e Doğru: Aday Belli, Karar Net” temalı Elazığ mitingimizi geçtiğimiz Pazar günü gerçekleştirdik.
Malatya, Diyarbakır, Adıyaman ve Tunceli illerimizin teşkilat bazında katıldıkları bu mitingimizde hamd olsun Gakkoşlar Elazığ İstasyon Meydanı’nı hınca hınç doldurdular, coşkularıyla da hayranlık uyandırdılar.
Önümüzdeki pazar günü aynı tabloya Samsun Mitingimizde de şahit olacağımızı düşünüyorum.
Huzurlarınızda Elazığ’da yaşayan her kardeşimi selamların en güzeliyle selamlıyor hepsine birden teşekkür ediyorum.
“Adım Adım 2023; Köyüm Benim Sohbet Toplantıları”mızda görev alan siz değerli milletvekili arkadaşlarıma, MYK ve MDK üyelerimize, il ve ilçe başkanlarımıza ayrı ayrı tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum.
Allah hepsinden ve hepinizden razı olsun diyorum.
Türkiye’yi zilletin 6+1 ayaklı kumar masasına teslim etmeyeceğiz.
Türk milletini zalimlerin kanlı ellerine bırakmayacağız.
Merhum Şairimiz Mehmet Akif’ten esinlenerek diyorum ki:
Sahipsiz olan vatanın batması haktır, biz sahip olursak, biz kol kanat gerersek, biz müdafaa edersek bu vatan katiyen batmayacaktır.
Değerli Arkadaşlarım,
Terör örgütleri sadece insanımızın değil, esasen tüm insanlığın ortak kan davalısı, ortak can düşmanıdır.
Terörizmin hiçbir şekli, hiçbir türü, hiçbir türevi masum değildir, meşru değildir.
Şu gerçeği itiraf etmek gerekir ki, Türkiye’nin üstesinden gelinmesi kaçınılmaz olan öncelikli sorunu, bize göre sorunlar piramidinin zirvesine oturmuş bölücü terör sorunudur.
Bu melametin, bu melanetin hakkından gelemedikten sonra hayatın diğer alanlarında tam bir istikrar yakalamamız çok zor ve zahmetli, belki de muhal bir hayaldir.
Terör sorunu ülkemizin henüz kabuk bağlamamış yarasıdır.
Fakat bu alanda çok ciddi neticelerin alındığı da malumlarınızdır.
Zaman zaman kanatılan bu yara açık oldukça üzerine konmak için fırsat kollayan pek çok iç ve dış mahreçli haşarat ve husumet odağı çıkacaktır, bugüne kadar da çıkmıştır.
Ekonomik güvenliğimizin sürekliliği, siyasal dirliğimizin sürdürülebilirliği, toplumsal huzurumuzun sükûneti, bölgesel ve küresel caydırıcılığımızın sürati terörle mücadeleden alınacak kalıcı ve kesin sonuçlara bire bir bağlıdır.
Sınırlarımızın mücavir alanlarında, dağlarda, şehirlerde, mezralarda, belediyelerde, bürokraside ve Gazi Meclis’te bölücü teröristleri temizlemedikten, bunlarla her anlamda hesaplaşmadıktan sonra rahat bulamayız, güvende olamayız.
Ellerinde hançer ile arkamızdan dolaşıp gaflet ve rehavet anımızı kollayan alçakları köklü bir tasfiye ve tecziye süreciyle berhava etmek zarureti omuzlarımızdadır.
Milli bekamız, milli birliğimiz, milli güvenliğimiz buna bağlıdır.
Bayrak inmesin diye yavrularını mezara indiren şehit analarına, şehit babalarına vefa ve minnet borcumuzu kesinlikle ödemek durumundayız.
Türk milleti terörle yaşamaya hem alışmayacak hem de buna tahammül etmeyecektir.
Terör örgütleri muhasım çevrelerin, Türkiye üzerinde hesabı olan ülkelerin çıkarına kullanılan kiralık katiller sürüsüdür.
Parayı veren kim olursa olsun teröristlere ya tetiği çektirmekte ya da tuzaklanmış bombayı patlattırmaktadır.
Terörün haklı bir gerekçesi asla olamaz.
Terörün kökeninden, yöresinden, mezhebinden, milletinden, milliyetinden, irade ve inancından asla bahsedilemez.
Türkiye ne zaman adından ve güçlü adımlarından söz ettirse, bölgesel ve küresel meselelere muktedir bir şekilde ne zaman müdahil olsa çok gecikmeden asimetrik saldırılara maruz kalmaktadır.
Türkiye ne zaman yükselişe geçip ayağına vurulan prangaları kırmaya başlasa terör eylemleri aracılığıyla karşı ve kanlı bir cevap almaktadır.
Bu durum yabancısı olmadığımız, devamlı birbirini takviye eden karanlık bir döngüdür.
Bizim anlayış ve kabulümüze göre, terörle mücadele teröristle mücadele değildir.
Terörist dediğimiz ruhu ve bedeni satın alınmış caniyi her coğrafyadan ve her zeminden devşirmek Türk düşmanları tarafından kolay ve maliyetsiz bir yoldur.
Teröre zaman ve mekan üstü, tarihsel perspektiften beslenen milli bir akıl ve algıyla baktığımızda bu yalın gerçek çok açık görülecektir.
Olanı, olmuşu ve olacağı bütüncül şekilde yorumlayıp, analitik bakış açısıyla ele aldığımızda asıl tehdidin çok boyutlu, çok aktörlü, dış kaynaklı, küresel politik, diplomatik ve ekonomik mücadelelerle bağlantılı terörizm musibeti olduğu hemen fark edilecektir.
Terör ise terörizmin sadece bir yönüdür, bir yüzüdür, ama hepsi değildir.
Terörizmle mücadele aslında Türkiye düşmanlarıyla topyekun bir mücadeledir.
Teröristin inisiyatif ve ön aldığı süreçte, her hunhar eylemden sonra gösterilen duygusal ve konjonktürel tepkilerle terörizmin kaynağının kurutulması zordur, zor olduğu kadar da çareyi yanlış istikametlerde aramaktır.
Unutmayalım ki, özelde terörle, genelde de terörizmle mücadele toplumun mağdur, devletin de seyirci olduğu doğaçlama ve gelişigüzel bir süreç şeklinde görülemeyecektir.
Toplum mağdur olmadığı gibi devlet de seyirci değildir, kesinlikle olmamıştır.
Terörle mücadele silahtan mayına, bombadan hendek kazmaya, pusudan baskın ve intihar eylemine kadar çok değişken ve dinamik bir mücadele alanıdır ve terörün mutat tedbirlerle, rutin taktiklerle önlenmesi güçtür.
Teröristin eylem yöntemlerinin değişmesi süreçlerinde ön alarak ilgili güvenlik kuvvetlerini yeni şart ve durumlarla uyumlu olarak devamlı eğitecek, donatacak ve yönetecek “teröristle mücadele taktik eğitim ve icra programı” oluşturulmalı ya da oluşmuşsa kademe kademe olgunlaştırılmalıdır.
Terörle ve terörizmle mücadele yalnızca askerimize, polisimize ve korucularımıza ihale edilmiş basit bir asayiş olarak değerlendirilemeyecektir.
Sorunun içten ve dıştan alabileceği bütün desteklerin kesilmesini sağlayacak kadar kapsamlı “diplomatik mücadele eylem planı” hazırlanmalı, eşgüdüm halinde de uygulanmalıdır.
Terörizmle mücadele yalnızca bir güvenlik sorunu değil, daha üst seviyede siyasi, ekonomik ve diplomasi sorunudur.
Meseleyi bütün yönleriyle kavramak, husumet cephesinde birikmiş ve bilenmiş iç ve dış odakları iyi tanımak, tanımlamak ve tanıtmak gerekmektedir.
Türkiye’miz sağlam ve sağduyulu duruşunu güçlendirdikçe önünü kesmeyi hedefleyen alçak gruplar, ahlaksız güruhlar, namert mihraklar ve dost kisveli hasım ülkeler anlaşılan boş durmayacak, kiralık katillerini sahaya sürmekten vazgeçmeyeceklerdir.
Biz milli birlik ve dayanışma ruhumuzu canlı tuttukça da Allah’ın izniyle emperyalizm ve piyonları sonuç alamayacaklar, bölünmemizi ve parçalanmamızı rüyalarında bile göremeyeceklerdir.
Herkes terörle arasına kalın bir çizgi çekmek mecburiyetindedir.
Terörle huzur, terörle güvenlik, terörle istikrar arasında ikinci bir seçenek yoktur, hiç de olmamıştır.
Terörizmi politik hesaplaşmaların vasıtası ve vetiresi olarak gören küresel güçlerin terör örgütlerinin sırtını sıvazlayıp kesintisiz destek sağlamaları her yönüyle bir terör yöntemidir, insan haklarına, insanlık onuruna ağır bir saldırganlıktır.
Türkiye siyasetinde de teröre sıcak ve sevimli mesajlar verenler millet ve tarih önünde suç ortağıdır, işlenmiş cinayetlerde pay sahibi olan alçaklardır.
Bu nedenledir ki, her muhit ve mecrada olduğu gibi, TBMM’de de bölücü sima istemiyoruz, terörist görmeye dayanamıyoruz.
Biz terör örgütüne eleman devşiren, sözde Kürdistan propagandasıyla sabırlarımızı kevgire çeviren HDP’nin Türk siyaset ve demokrasi hayatında bir saniye yer almasına tahammül edemiyoruz.
HDP, PKK’nın menfur ve melun eylem yoldaşıdır.
HDP, CHP’nin ikiz kardeşi, diğer marjinal partilerin çıkar ortağıdır.
Terör zillettir, terör örgütleri hıyanettir, teröre karşı üç maymunu oynayanlar da zulmün göbek taşıdır.
İstanbul Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde 13 Kasım 2022 tarihinde özel eğitimli Suriye uyruklu bir teröristin bombalı terör eylemi bir kez daha yüreklerimizi kavuran bir sahne ortaya çıkarmıştır.
Maalesef aralarında çocukların da bulunduğu 6 vatan evladımız şehit olmuştur.
Yaralanan 81 kişiden 58’nin tedavisi tamamlanmış, geride kalanlardan 6’sının durumu ağır olmakla birlikte toplam 23 yaralının tedavileri sürmektedir.
Şehitlerimize Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, aziz milletimize ve kederli ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.
Yaralı kardeşlerimize şifalar temenni ediyorum.
PKK/YPG’yi ve arkalarında duran kan emici efendilerini bütün hissiyatımla lanetliyorum.
Bilinsin ki, teröre teslim olmayacağız, terörizmin operasyonlarına taviz vermeyeceğiz.
İstiklal Caddesi’ni kana bulayan katilin YPG/PYD’den talimat alarak Türkiye’ye kaçak yollardan sızdığı anlaşılmaktadır.
Bu katil hamd olsun saklandığı evde kıskıvrak yakalanmış, döktüğü her kanın hesabını vermek üzere sorguya çekilmiştir.
Bir gün bile geçmeden teröristin ele geçirilmesinden dolayı istihbarat ve emniyet birimlerimizi gönülden kutluyorum.
İnşallah yaralarımızı saracağız, şehitlerimizin kanını da yerde bırakmayacağız.
Terörizme kucak açanlardan hesap soracağız.
Terör örgütlerinin kökünü kazıyacağız.
İstiklal Caddesi’nde Türkiye’ye kanlı mesaj vermek için kiralık katillerini üzerimize salanlara da misliyle cevap vereceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti güçlüdür, hiçbir zalimin önünde eğilmeyecektir.
Türk milleti, teröristleri eğitip, silahlandırıp, ellerine bombaları tutuşturup Türkiye’ye gönderen sözde müttefiklere Allah şahit olsun ki diz çökmeyecek, şirret oyunlarına boyun eğmeyecektir.
Ciğer yanmayınca göz yaşarmazmış.
Velakin bizim ciğerimiz yansa da, düşman sevindirmemek için gözümüzden yaş dökmeyeceğiz.
İstiklal Caddesi’nin eylem mahalli olarak neden seçildiği, bu barbar saldırının arkasındaki yabancı istihbarat örgütlerinin nasıl ve ne şekilde pozisyon aldıkları, hangi ülkelerin parmağının olduğu mutlaka netleşecek, esrar perdesinin ardındaki sırlar gün yüzüne çıkacaktır.
Masumlara bombayla saldıranlar, bunun emrini verenler, buna göz yumanlar, bundan nemalanma hevesine kapılanlar, bununla itibar kazanacaklarını zannedenler şerefsiz kere şerefsizdir.
Terörizmin arkasına saklanıp Türkiye’nin doğruluşunu durdurmaya çalışanların uğraşları beyhudedir.
PKK’lı, PYD ile YPG’li teröristlerin sırtı teneşire gelmedikçe haklı mücadelemizden geri dönüş yoktur.
Diyorum ki, aziz milletimize yapılan düşmanca saldırıların hesabı A’dan Z’ye sorulmazsa kalkmaz döşekler kader olsun, bunlara acırsak, zilleti ve zulmeti ağırdan alırsak gök girsin kızıl çıksın.
Muhterem Milletvekilleri,
Güney sınırlarımız boyunca icra edilen askeri harekatların zamanlama bakımından ne kadar tarihi bir karar olduğu her türlü izah ve ifadeden varestedir.
Sınır ötesi operasyonlara izin ve icazet veren tezkerelere karşı çıkan, karşı gelen, itiraz eden CHP’sinden HDP’sine kadar kim varsa millet huzurunda sorumludur.
Bunlar bölücü terörün hizasındadır.
Dahası Türk askerine kimyasal silah iftirası atan, sonra da PKK’lı Mustafa Karasu tarafından “Türkiye halkının onuru” diye alkışlanan Tabipler Birliği Başkanıyla diğer bölücü terör yandaşları ihanetlerinin bedelini en ağır şekilde ödemek durumundadır.
Vatansızlara bu aziz vatanın suyu da, ekmeği de haramdır.
Terörü aklamaya, teröristlere arka çıkmaya teşebbüs ve niyet etmiş kim varsa karşımızdadır, bunların alayı da yeminli Türkiye düşmanıdır.
Düşmana asla merhamet edilmeyecektir.
Bölücü terör örgütüne aman verilmeyecektir.
Çok şükür terörle ve terörizmle mücadelede muazzam sonuçlar alınmaktadır.
Hainler neredeyse arana arana bulunup yok edilmektedir.
CHP yönetimine çağrım, terörizmle aralarına kesin bir mesafe koymalarıdır.
Zilletin diğer paydaşlarına çağrım, terörizme kati ve kesin bir cephe almalarıdır.
Dün zillet ittifakının yeni bir toplantısı İstiklal Caddesi saldırısının gölgesinde yapılmıştır.
Altı parti başkanının altına imza attıkları müşterek toplantı sonuç bildirisinin hiçbir satırında şu işe bakınız ki, PKK yoktur, YPG yoktur, PYD yoktur.
Terör diyorlar, ama örgüt ismini söylemiyorlar.
Müphem, meçhul ve muamma bir terörden sözde rahatsızlıklarını dile getiriyorlar.
İstiklal Caddesi’nde bomba patlatan teröristin, bağlı olduğu ve talimat aldığı terör örgütünün hüviyeti netleşmişken, suya sabuna dokunmayan, eften püften ve tamamıyla günü kurtaran bir açıklamaya zillet ittifakı neden ihtiyaç duymuştur?
Terörist bellidir, terör örgütü de belirlenmiştir.
O halde zillet ittifakı anonim bir saldırı varmış gibi kapalı devre mesajları niye vermiştir?
YPG bize saldırmaz diyen Kılıçdaroğlu ne hissetmiştir?
Teröre geçit vermeyeceğiz demişler, iyi güzel de, bu terörün kaynağı nedir? Bu terörün sahibi kimlerdir? Bu terör örgütünün ismi, cismi, kimliği nasıl tarif edilmelidir?
HDP’nin sözde taziye mesajıyla altılı masanın mesajı arasında hiç fark var mıdır?
Zillet ittifakı İstiklal Caddesi saldırısına karşı açıktan tavır alamamış, katile katil diyememiş, PKK/YPG’yi lanetleyememiştir.
Bu siyaset Türkiye’nin hakkını ve hukukunu savunan siyaset değildir.
Bu siyaset Türk milletine vefalı ve sevdalı bir siyaset hiç değildir.
Zillet ittifakına sesleniyorum, korkmayın, ürkmeyin, PKK’yı ve sahiplerini gücendirmemek için kırk dereden su getirmeye kalkmayın.
Çıkın milletimizin huzuruna, eğip bükmeden, oraya buraya kaçmadan, mertçe, haysiyetlice, içtenlikle PKK terör örgütüdür, canidir, hem milletimizin hem de insanlığın ortak düşmanıdır diye konuşun.
Konuşun ki, nerede durduğunuzu, nereye hizmet ettiğinizi görelim ve öğrenelim.
Cesaretle konuşun ki, adam mısınız değil misiniz onu idrak edelim.
Zillet ittifakı küresel emperyalizmin yerli işbirlikçisidir.
Himayeyi dışarıdan bekleyen vesayetçilerin, dış bağlantılı terör eylemlerine sesini yükseltmesi, tepki göstermesi nafile bir emek ve zaman kaybıdır.
Terörist Demirtaş’ı serbest bırakacağım diyen Kılıçdaroğlu’nun PKK’ya, YPG’ye, PYD’ye, hatta FETÖ’ye çıtını çıkarması, kaşını kaldırması, yumruğunu sıkması eşyanın tabiatına aykırıdır.
Biz boşuna söylemedik, PKK neyse HDP odur.
HDP neyse CHP aynısıdır, aynı gövdenin zehirli sarmaşıklarıdır.
ABD’nin bölücü teröre bakışıyla zillet ittifakının bakışı arasında bir fark göreniniz var mıdır?
ABD’nin sahte ve samimiyetsiz taziye mesajlarıyla zillet ittifakının bu neviden mesajı arasında en küçük bir çelişki göreniniz olmuş mudur?
Suriye veya Irak’taki terörist kamplarda eğitilip terör eylemi amacıyla canlı ceset gibi Türkiye’ye sızan ya da sızdırılan canilere hedef listesi veren, stratejik ve kalabalık mahallere gönderen hiçbir ülke dost değildir, dürüst değildir, esasen müttefik de değildir.
Terörizmle hesaplaşmak Emperyalizmin bizatihi varlığıyla hesaplaşmak demektir.
Biz terörizmin kaynağını sınırlarımızın mücavir alanlarında değil, Washington başta olmak üzere yabancı ülkelerin başkentlerinde olduğunu, bunun da saklanacak gizlenecek bir yanının kalmadığını biliyor ve görüyoruz.
İstiklal Caddesi saldırısı, Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna arasındaki başarılı diplomasisine, aynı şekilde Semerkant Zirvesi’ne bombalı cevaptır.
İstiklal Caddesi saldırısı, bölgesel güç küresel aktör olan Türkiye’nin hızını kesme, istikbaline ve istikrarına darbe vurma saldırısıdır.
İstiklal Caddesi saldırısı, tıpkı Gezi Parkı gibi, tıpkı 6-8 Ekim olayları gibi, büyüyen ve güçlenen Türkiye’yi terör aparatlarıyla engelleme, geriye düşürme, istiklali üzerinde kuşku uyandırma tertibi ve girişimidir.
7 Haziran 2015’ten 1 Kasım 2015’e kadar denenen hunhar eylemlerin aynısıyla tekrarı için faaliyet halinde olanlara diyorum ki, geleceğiniz varsa göreceğiniz de vardır ve o gördüğünüz yer gömüldüğünüz yer olacaktır.
Ekonomimizi hedef alıyorlar.
Bin yıllık kardeşlik hukukumuzu hedef alıyorlar.
İç barış ve huzur ortamımızı hedef alıyorlar.
ABD menşeli bir gazetenin “her yıl on binlerce turistin ziyaret ettiği İstiklal Caddesi’nin bombalandığını” haber niteliğinde servis etmesi psikolojik harekâttır, skandal bir paylaşımdır, bayağı bir algı oyunudur, kirli bir kampanyadır.
Beyoğlu’nun en işlek caddesinin seçilmesi tesadüfi değildir.
Terörizmin amacı korku üretmektir.
Bunun yanında hayatın olağan akışını kesintiye uğratmaktır.
Bu kanlı saldırının maksadı Türkiye’nin imajını, itibarını ve 2023 vizyonunu baltalamaktır.
İstiklal Caddesi saldırısını yaklaşan seçimler sebebiyle iktidarın yaptırdığını söyleyenler, bunu yazıp çizenler, sadece namussuz değil, aynı zamanda aramızda dolaşan casuslardır.
Bu sapık iddia ve iftirayıdiline dolayanların Türkiye diye bir ülkesi, Türk milleti ismiyle bir milleti olamaz, olamayacaktır.
Bunlar hakkında teröristlere hangi muamele yapılıyorsa aynısı yapılmalı, doğduklarına bin pişman edilmelidir.
Terörden korkmuyoruz, terörizmden çekinmiyoruz.
Son teröristi, son kanlı silahıyla ele geçiresiye kadar durmayacağız, kafalarını ezmeye devam edeceğiz.
Her hain korkaktır.
Cesaret zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise yanlışa sürükleyecektir.
Pusmayacağız, susmayacağız, sinmeyeceğiz, geri gitmeyeceğiz, terör ihanetinin üzerine üzerine yürüyeceğiz.
Nihayetinde bu illeti önümüzden ve ömrümüzden söküp atacağız.
Allah bizleri dostlarımızın ihanetinden, düşmanlarımızın da merhametinden korusun.
Allah ecrimizi arttırsın, encamımızı da hayır etsin.
Değerli Milletvekilleri,
Dünya karmakarışık bir ortama savrulmakla kalmamış, adeta kaynayan ve kapak tutmayan kazana dönüşmüştür.
Avrupa ülkelerinde grev dalgası yaygınlaşmakta, kutuplaşmanın cesameti yoğunlaşmaktadır.
Enerji krizi, yüksek enflasyon, azgınlaşan hayat pahalılığı, salgın sonrasının artçı sarsıntıları Avrupa ülkelerini sallamaktadır.
Fransa, Almanya, İspanya, Birleşik Krallık ve Belçika toplumsal protestolara sahne olmaktadır.
2023 yılı için hem AB’de hem de Avro bölgesinde ekonomik büyüme tahminleri yüzde 0,3’e çekilmiştir.
Resesyon beklentisi günden güne AB ülkelerinde ivme kazanmaktadır.
Avrupa’da yalnızca dört ülkenin, yani İrlanda, Malta, Romanya ve Bulgaristan’ın yüzde 1’in üzerinde büyüyeceği öngörülmektedir.
ABD’de siyasi ve toplumsal cepheleşme 8 Kasım ara seçimleri münasebetiyle iyice belirginleşmiştir.
Sırbistan ile Kosova arasındaki gerilim çıta yükseltirken, Doğu Afrika’da Kongo Demokratik Cumhuriyeti karışıklık içindedir. Ve Kenya bu ülkeye asker göndermiştir.
Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik tacizkar, tahripkar ve tehditvari siyasetinde herhangi bir azalma yoktur.
Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın ülkesinin karasularını genişletmeye devam etme niyetini telaffuz etmesi küstahlıktır, ateşle oynamaktır.
Bu bakanın haddini ve sınırını aşarak Türkiye’yi zorbalık ve aldatıcı davranmakla itham etmesi de akıl dışılık ve gerçekleri saptırmaktır.
Yunanistan’ın karasularını 6 milin üzerine çıkarma amacı savaş çağrısı, korkaklığın meydan okumasıdır.
Hele karasularını 6 mile bir çıkarsınlar da görelim, el mi yaman, Türkiye mi yaman hep birlikte şahit olalım.
Hakkımızı çiğnetmeyiz, uluslararası hukuka aykırı hiçbir fiili işgale Allah’ın izniyle müsaade etmeyiz.
Bu gerilim ortamında Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı 9’uncu Zirve Toplantısı hepimizi umutlandıran, heyecanımıza heyecan katan gelişmelere vesile olmuştur.
Cezayir’de yapılan 31’inci Arap Birliği Zirvesi fiyaskoyla sonuçlanırken, Türk Devletleri Teşkilatı Toplantısı Süheyl yıldızı gibi parlamış, Turan illeri diriliş ruhuyla şahlanmıştır.
11 Kasım 2022 tarihinde, Semerkant’ta “Türk Medeniyeti için Yeni Dönem: Ortak Kalkınma ve Refaha Doğru” temasıyla bir araya gelen Türk Devletleri, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin kurulmasına ilişkin Nahçıvan Antlaşması’nın amaç ve ilkeleri doğrultusunda işbirliği ve dayanışmayı derinleştirme ve genişletme konusundaki taahhütlerini vurgulamışlardır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a “Yüksek Düzeyli İmam Buhari Nişanı’yla Türk Dünyası Ali Nişanı”nın tevdi edilmesinden memnuniyet duyuyor, zatı devletlerini tebrik ediyor, bu nişanların tarihi birlik ve kardeşliğimizin simgesi olduğunu huzurlarınızda ifade ediyorum.
Ayrıca Kıbrıs Türklüğü Türk Dünyasının bir parçası görüldüğünden dolayı KKTC’ye Türk Devletleri Teşkilatı Gözlemci Statüsü verilmesi tarihi bir adım olmuştur.
Artık KKTC’nin dünya çapında tanınmasının önündeki engeller birer birer kaldırılmaktadır.
Kıbrıs Türk’tür, yeri Türk Birliği’nin içindedir.
AB Komisyonu sözcüsüyle AB Dış ilişkiler Servisi tarafından KKTC’nin bu yeni statüsünün reddedildiğinin telaşla açıklanması Rum ağzıdır, Yunan dilidir, hükümsüzdür, hukuksuzdur, ahmakça bir sızlanmadır.
Semerkant Zirve Bildirisinde de ifade edildiği üzere, Kıbrıs Türkleri Türk dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır, Türk Devletleri ile her alanda ilişki kurup geliştirmesi en doğal hakkıdır.
AB’nin iki yüzlü siyaseti, BM Genel Sekreteri’nin çağrısı hilafına Kıbrıs Türklüğünün uluslararası toplumun saygın bir üyesi olmasını engellemeye çalışması çarpıklıktır.
Kıbrıs Rum kesimi, Ada’nın hakimi ve sahibi değildir.
Olması da tarihi ve kültürel açıdan mümkün değildir.
Rumlar boşuna kürek çekip hayali fırtınalar koparsa da, Türklüğün kervanı yürüyecek, Allah’ın inayetiyle kutlu menzile önümüzdeki yıllarda vasıl olacaktır.
Kıbrıs Adası’nda adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm ancak Kıbrıs Türk halkının 1963’ten beri gasp edilen müktesep egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesiyle başlayacak bir sürecin ardından sağlanabilecektir.
Barış ve istikrarın sağlanmasını, geniş uluslararası işbirliği ve insanlığın sürdürülebilir kalkınmasının desteklenmesini amaçlayan Ortak Güvenlik ve Refah için Semerkant Dayanışma Girişimi müstesna bir karar ve açılımdır.
Özbekistan Cumhurbaşkanı’nın teklifiyle 2023’ün “Türk Medeniyetinin Yükseliş Yılı” ilan edilmesi bizim nezdimizde ve zirve nazarında büyük bir memnuniyetle karşılanmış ve desteklenmiştir.
Türk halklarının ortak tarihi, dili, kültürü, gelenekleri ve değerleri temelinde, Türk Devletleri Teşkilatı’nın çok taraflı iş birliğini daha da derinleştirme ve genişletme kararlılığı takdire şayandır.
Cumhuriyeti’mizin yeni yüzyılı hem Türkiye yüzyılı hem de Türk yüzyılı olacaktır.
Issık Gölü’nün kutlu hatıraları etrafında Türk halkları kenetlenecektir.
Tanrı Dağı’nın eteklerinden dünyaya, adalet, barış, huzur ve istikrar yayılacaktır.
Buradan Özbekistan’a, Azerbaycan’a, Kazakistan’a, Kırgızistan’a, Türkmenistan’a, Macaristan’a, KKTC’ye selamlarımı iletiyor, bu ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarını Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte ayrı ayrı tebrik ediyorum.
Bizim için vatan büyük ve müebbet bir ülkedir, onun adı da Turan’dır.
Selam olsun Turan coğrafyasına.
Selam olsun Türk ve İslam’ın yaşandığı ve yaşatıldığı her ülkeye.
Diyor ya Merhum Hüseyin Nihal Atsız:
Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa,
Türk’e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;
Yedi ordu birleşip karşımızda parlasa,
Onu kanla söndürüp parçalarız, yeneriz.
Biz Tufanı yarattık uyku uyurken batı,
Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı,
Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı,
Türk gücü bir yıldırım, Türk bilgisi bir deniz.
Delinse yer, çökse gök, yansa kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Günümüz kutlu olsun diyorum.
Birliğimiz ve varlığımız daim olsun inşallah.
Konuşmama son verirken, siz değerli milletvekili arkadaşlarıma başarılı, sağlıklı ve verimli bir hafta diliyorum.
Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.
Bir yanıt bırakın