Milliyetçi Hareket Partisi’ni küçümseme ve küçük görme yanlışına düşen soytarılara diyorum ki, cesaretiniz varsa Sivas’tan sonra gelin de Bursa’ya bir bakın
Bakın da vatan sevdası nedir, bayrak sevdası nedir görün.
Üç hilalin bariyerleri nasıl yıkıp geçtiğine şahit olun.
Ey parayı verenin düdüğünü çalan kiralık anket şirketleri, biz sizin ederinizi de, ciğerinizi de, cibilliyetinizi de, ciddiyetsizliğinizi de çok iyi biliriz.
Bizim anketlerimiz maaşa bağlanmış paragöz kamuoyu araştırma şirketleri değil, Bursa’dır, Balıkesir’dir, Çanakkale’dir, Bilecik’tir, Yalova’dır, A’dan Z’ye büyük Türk milletidir.
Türkiye düşmanlarına piyonluk yapan bir avuç devşirme istedi diye ülkülerimizin kubbesi asla devrilemez.
Hep dedim, gene diyorum.
İman varsa imkan vardır. İrade varsa ihanet tutunamayacaktır.
Millet varsa ümit vardır, ülke vardır, parlak bir istikbal hepimize kucağını açmıştır.
Zafer sabredenlerin ve inananların sadık yâridir.
…
Genel Başkanımız Sayın Devlet BAHÇELİ’nin Bursa’da düzenlenen “2023’e Doğru: Aday Belli, Karar Net” temalı açık hava toplantısında yapmış oldukları konuşma
Aziz Vatandaşlarım,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,
Sizleri hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Televizyon ekranlarından, sosyal medya platformlarından bizleri izleyen; yöresi, kökeni ve anasının dili ne olursa olsun aziz milletimizin her güzel insanına Gökdere Meydanı’ndan şükranlarımı sunuyorum.
Kalbi Türkiye sevdasıyla çarpan bütün kardeşlerimi özlemle kucaklıyorum.
Biz tarih kenti, ecdat yadigarı Bursa’yı çok seviyoruz.
Biz Türk milletini başımızın tacı, gözümüzün nuru, gönlümüzün suru görüyoruz.
Biz Türk vatanını can emanetimizden daha ileri sayıyoruz.
Hay maşallah, duruşunuz dosta güven, düşmana korku salıyor.
Şuurunuz istikbalin kör noktalarına ışıklar saçıyor.
Ne mutlu sizlere ki, iradeniz Uludağ’ın zirvelerini andırıyor.
Ne mutlu sizlere ki, itibarınız ve iddialarınız 696 yıllık bir maziyle anıtlaşıyor.
Tarihin dili olsa da konuşsa, şakır şakır Bursa’yı anlatsa.
Kuruluşumuzun şöhretidir Bursa, kutlu fetihlerimizin saçak saçak serpildiği diyardır Bursa.
Biz kahramanlıkla ve kardeşlikle geçen Türk-İslam asırlarının canlı şahidi yeşil Bursa’dan razıyız, Allah’ta razı olsun.
Şairin dediği gibi:
Kardeş var,
Kardeşlere kardeştir,
Kadir kıymet bilen canlar kardeştir.
Bu sancağı,
Bu vatanı, bu dini,
Üç kuruşa satanlarsa kalleştir.
Bu sancağın,
Bu vatanın, bu dinin
Kıymetini bilenler has kardeştir.
Gökdere Meydanı’nda coşkusuyla bizlere şevk ve heyecan veren siz değerli kardeşlerimize, buraya kadar gelemese de gözü, kulağı ve duası bizimle olan muhterem vatandaşlarımıza en iyi dileklerimi sunuyorum.
Açık hava toplantımızın düzenlenmesinde, tertibinde ve temininde emeği geçen parti teşkilatlarımızın değerli yöneticilerine ve tüm dava arkadaşlarıma bu vesileyle teşekkür ediyorum.
“2023’e Doğru: Aday Belli, Karar Net” temalı bugünkü toplantımıza katılan Bursalı kardeşlerimizin yanı sıra,
Çanakkaleli kardeşlerimize, Balıkesirli kardeşlerimize, Bilecikli kardeşlerimize, Yalovalı kardeşlerimize hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, güzellikler bahşettiniz diyorum.
Değerli Vatandaşlarım,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Geçen hafta sonu Sivas muazzam bir açık hava toplantısına sahne oldu.
Onbinlerce vatan evladı sel olup taştı, sağanak olup yağdı, bundan mülhem birilerinin de uykuları kaçtı.
Kıskananların feleği şaştı, gözleri fal taşı gibi açıldı.
2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerinin ilk açık hava toplantısını Sivas’ta yaptık, siyasi kampanya döneminin meşalesini Sivas’tan yaktık.
Huzurlarınızda Sivaslı kardeşlerimize, Amasyalı kardeşlerimize, Tokatlı kardeşlerimize, Çorumlu kardeşlerimize, Yozgatlı kardeşlerimize müteşekkir olduğumu ifade ediyorum.
Geride kalan günlerde Sivas açık hava toplantımızı aklı eren de, ermeyen de, bilen de bilmeyen de, iyi niyetli olan da olmayan da devamlı konuştu, tartıştı.
Bu ne ki, daha bir şey görmediler.
Allah’ın izniyle, milletimizin takdiriyle gördükleri, göreceklerinin yanında devede kulak kalacak.
Turpun büyüğünün heybede olduğuna 2023 yılında mecburen tanık olacaklar.
İlk açık hava toplantımızdan sonra zillete düşen odakları korku dağları sardı.
Türkiye’ye diş bileyen mihraklar kabusla tanıştı.
Sokak röportajlarıyla Cumhur İttifakını kötüleyip zillete methiye düzenler, sosyal medya kanalıyla algı düzenekleri kuranlar küçük dillerini yuttular.
Türkiye’nin kendilerinden ibaret olmadığını çok açık idrak etmek zorunda kaldılar.
Sadece kimyaları değil, matematikleri de bozuldu, bütün hesapları ters yüz oldu.
Milliyetçi Hareket Partisi’ni küçümseme ve küçük görme yanlışına düşen soytarılara diyorum ki, cesaretiniz varsa Sivas’tan sonra gelin de Bursa’ya bir bakın.
Bakın da vatan sevdası nedir, bayrak sevdası nedir görün.
Üç hilalin bariyerleri nasıl yıkıp geçtiğine şahit olun.
Ey parayı verenin düdüğünü çalan kiralık anket şirketleri, biz sizin ederinizi de, ciğerinizi de, cibilliyetinizi de, ciddiyetsizliğinizi de çok iyi biliriz.
Bizim anketlerimiz maaşa bağlanmış paragöz kamuoyu araştırma şirketleri değil, Bursa’dır, Balıkesir’dir, Çanakkale’dir, Bilecik’tir, Yalova’dır, A’dan Z’ye büyük Türk milletidir.
Türkiye düşmanlarına piyonluk yapan bir avuç devşirme istedi diye ülkülerimizin kubbesi asla devrilemez.
Hep dedim, gene diyorum.
İman varsa imkan vardır. İrade varsa ihanet tutunamayacaktır.
Millet varsa ümit vardır, ülke vardır, parlak bir istikbal hepimize kucağını açmıştır.
Zafer sabredenlerin ve inananların sadık yâridir.
Şimdi sizlere soruyorum, öyle bir cevap veriniz ki, yedi düvel ne oluyor Bursa’da diye endişeye kapılıp tir tir titresin:
Vatana sahip çıkacak mısınız? (EVET)
Bayrağa sahip çıkacak mısınız? (EVET)
Türkiye’ye sahip çıkacak mısınız? (EVET)
Hakkınıza, haysiyetinize, hukukunuza sahip çıkacak mısınız? (EVET)
İşte Bursa’nın sesi, işte Balıkesir’in seslenişi, işte Bilecik’in sedası, işte Çanakkale’nin seciyesi, işte Yalova’nın seçimi böylesine hayranlık vericidir.
Allah sizleri her daim var etsin diyorum.
Beraber çok daha güçlüyüz.
Birlikte her zorluğu aşmaya muktediriz.
Çünkü ayrılıkta azap, birlikte rahmet olduğunu çok iyi biliyoruz.
Kim hangi oyunu oynarsa oynasın, kim hangi tuzağı kurarsa kursun, ayrılmayacağız, ayrışmayacağız, aramızda ayrık otu barındırmayacağız, bihakkın saflarımızı sıkı tutacağız, el ele, gönül gönüle kızılelmaya doğru ilerleyeceğiz.
Yılmayacağız, yıkılmayacağız, yıktırmayacağız, mutlaka başaracağız.
Taviz vermeyeceğiz, teslim olmayacağız, tembellik gösteremeyeceğiz, mutlaka kazanacağız.
Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümünde cumhurun muhteşem zaferine hep birlikte omuz vereceğiz.
Bir kez daha sizlere soruyorum, ama az önceki cevaplarınızın şiddetini geçmenizi istiyorum:
2023 yılına hazır mısınız? (EVET)
Seçim günü gelip çattığında sandığa gidecek misiniz? (EVET)
Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy verecek misiniz? (EVET)
Cumhur İttifakı’na destek olacak mısınız? (EVET)
Bizim Cumhurbaşkanı adayımız belli, kararımız nettir.
Sözümüz sözdür; değerli adayımızın da, kararımızın da sonuna kadar arkasındayız.
Bulanık sularda balık avlama merakında değiliz.
Uçurum kenarlarında oyalanma arayışında değiliz.
Meçhul ve müphem bir istikametin kulvarına sürüklenme niyetinde değiliz.
Hele hele Türkiye’nin zillete düşmesine katiyen tahammül edecek değiliz.
Bu nedenle adayımız belli, kararımız nettir.
Nitekim Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.
İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün amacındayız.
Zalimlere karşı aynı siperdeyiz.
Zillete karşı aynı mevzideyiz.
Hainlere karşı aynı cephedeyiz.
Türkiye düşmanlarına karşı aynı çizgideyiz.
Biriz, diriyiz, hep birlikte Türkiye’yiz, Türk milletiyiz.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye büyük bir aileyiz.
Meyvesiz ağaç, susuz dere, hedefsiz ülke, değersiz insan, vatansız millet, milletsiz devlet neyse Türkiye’nin karşısına geçmiş zillet ittifakı aynısıdır.
Zillette hayır yoktur.
Zillette umut yoktur.
Zillette ufuk yoktur.
Zillet partileriyle ulaşılacak bir gelecek yoktur.
Alın birini vurun diğerine, karanlık zihniyet açısından birbirlerinden hiç farkları yoktur.
Ancak son günlerdeki sancılı gelişmelerden sonda zillet ittifakı paramparçadır.
Bu ittifakın çatısını alev almıştır.
Altılı masa çatlamış, patlamış, batağa saplanmıştır.
Paçası tutuşan, korkuya kapılan Kılıçdaroğlu, “inadına beraber olacağız” demek zorunda kalmıştır.
Kılıçdaroğlu bilmelidir ki, beraberlik inatla değil inançla olur, ihtiramla olur.
Nitekim zillet ittifakında inanç yoktur, ilke yoktur, irfan yoktur, irade kesinlikle yoktur.
Bu ittifak Türkiye’yi “Ahtapot Yönetimine” mahkum etmek için fırsat kolluyor.
Ahtapotun altı kolu, iki ayağı olduğu son yapılan araştırmalarla belli olmuştur.
Zillet ittifakı ahtapot gibi Türkiye’ye sarıp kemirmenin çabasındadır.
Ahtapotun altı kolu bilinmektedir, diğer iki ayağı ise HDP ile emperyalizmin ana unsurlarından ibarettir.
Bizim ahtapot siyasetine feda edilecek bir ülkemiz olamayacaktır.
Bizim peşkeş çekilecek milli servetimiz, rehin edilecek milli varlığımız, yüz çevrilecek tek bir insanımız söz konusu değildir.
Zillet ittifakının içinden malumu ilan eden, en azından dürüst açıklamalarda bulunan siyasetçiler de vardır, son günlerde bunların iddiaları altılı masayı zelzele gibi sallamış, neredeyse devirme noktasına getirmiştir.
HDP’nin desteğiyle büyükşehir belediyelerini kazanan partiler, şimdi HDP’ye bakanlık vaatlerinin ifşa edilmesiyle tartışmaların içine gömülmüşlerdir.
İttifak içi sürtüşmeler ileri bir aşamaya taşınmıştır.
HDP’ye bakanlık vermek demek teröristlerin tıpkı belediyeler gibi bakanlıklara yerleşmesi demektir.
HDP’ye bakanlık sözleri PKK’nın devlete tutunması, ihanetin ve melanetin konuşlanması demektir.
Böylesi bir zillet Türkiye’ye reva görülemez, bu hıyanete Türk milleti asla müsaade etmez, edemez, etmeyecektir.
Tepkilerin yükselmesi üzerine CHP’nin zoraki geri adımı bütünüyle taktikseldir, günü kurtarmaya dönük kurnazca bir manevradır.
Zira bariz stratejileri HDP’yle ortaklıktır.
CHP ve diğer zillet partileri bebek katiliyle, terörist Demirtaş’la, Sorosçu Kavala’yla işbirliği halindedir.
Gizli ajandaları, gizli gündemleri HDP’yle koalisyon kurmak, PKK’ya bakanlık vermektir.
İP’te bulunup fikri mazilerine bağlı kaldıklarını iddia edenler HDP’yi nasıl hazmedeceklerdir?
Tiyatrodan ibaret karşılıklı atışmalar yaşansa da, bu zillete nasıl tamam diyeceklerdir?
CHP’li belediyelerden ihale ve makam koparma peşinde koşanlar iyi olamazlar, milli olamazlar, ahlaklı hiç olamazlar.
Gizli kapaklı ilişkilerin deşifre olmasıyla alayı telaşlanmıştır.
Zillet ittifakının asıl sorunu Cumhurbaşkanı adayının hüviyetinde düğümlenmektedir.
Bu kapsamda sinir ve siyaset harbi yaşanmaktadır.
Gerilim tavan yapmıştır.
Hepsinin meselesi çıkarlarının tahkimi ve takviyesidir.
Türkiye’yi düşündükleri yoktur.
Hiçbir projeleri yoktur.
En küçük hazırlıkları yoktur.
Tek söyledikleri geçmişin tekrar tesis gayesi, yani miadını doldurmuş olan Parlamenter Sistemi yeniden inşa gayretidir.
6+1 formatlı masanın altında ve üstünde yer alan her parti başkanının aday profili başkadır.
Pazarlıklar kızışmış, rekabet hızlanmış, karşılıklı kuyular kazılmıştır.
Kılıçdaroğlu, altılı masada çatlak olmadığını, parti başkanlarının uzlaşması halinde Cumhurbaşkanlığı adaylığına hazır olduğunu açıklarken bir yalvarmadığı kalmıştır.
Bunlar hala aday kim olacak onu tartışıyorlar.
HDP’nin ağzına bir parmak bal çalarak masanın altında tutmaya çalışıyorlar.
Bursa’dan söylüyorum, zillet ittifakı kaostur, krizdir, kifayetsizliktir, Türkiye’yi onlarca yıl geriye götürme projesidir.
Zillet ittifakı çıkarcıların ortaklığı; mal paylaşımının, ganimet bölüşümünün müşahidi, makam ve koltuk hırsıyla yoldan çıkanların ana mihveridir.
Boşuna milletimizi meşgul etmesinler.
Boş boş konuşup da gündemi kirletmesinler.
Zillet ittifakının Cumhurbaşkanı adayını 6+1 formatlı masa değil, dış güçler belirleyecektir.
Biden’dan onay almadan adayımız budur diyemezler.
Türkiye düşmanlarının elini eteğini öpmeden aday çıkaramazlar.
Kılıçdaroğlu’nun “FETÖ’cüleri göreve iade edeceğim” demesi özellikle ABD’ye verilmiş güvencedir, ne isterseniz yaparım, kanlı ve hain senaryolarınıza hizmet ederim, mesajıdır.
Halbuki bizim adayımız belli, kararımız nettir.
Sağlam irade, milletin adamı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha Cumhurbaşkanı seçilmelidir.
Soruyorum sizlere, sesinizin zillet ittifakını sallamasını bekliyorum:
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a oy verecek misiniz? (EVET)
Cumhur İttifakı’yla Milliyetçi Hareket Partisi’ne olur diyecek misiniz? (EVET)
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne destek olacak mısınız? (EVET)
Bir miyiz? Birlikte miyiz? Söz veriyor musunuz? (EVET)
Çok şükür, Bursa’nın kararı budur.
Balıkesir’in duruşu budur.
Bilecik’in tavrı budur.
Çanakkale’nin ve Yalova’nın amacı budur.
Kuruluşumuzun aziz hatıraları bizimledir.
Ertuğrul Ocağının ülküleri bizimledir.
Erenler, evliyalar, Allah dostu âlimler, asırlarca Türk-İslam medeniyetini adım adım geliştiren aziz ecdadımız bizim yanımızdadır.
400 çadırlık Türkmen varlığının hedefleri de kılavuzumuzdur.
Muhterem Vatandaşlarım,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Zillet ittifakını oluşturan partilerin tek ortak söylemi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’dir.
Başka hikâyelerini bilen ve duyan yoktur.
Kaldı ki anlatacakları hiçbir şeyleri yoktur.
Dış politikada sınıfta kalmışlardır.
Tarihin, gündemin ve gelişmelerin çok gerisine düşmüşlerdir.
Ekonomide haksız ve ahlaksız iftiralar dışında dile getirdikleri, umutları sulayacak tek bir şey söylemekten acizlerdir.
Faziletleri olmadığı gibi fikirleri de yoktur.
Türkiye’ye bağlılıkları, millete sadakatleri çölleşmiş, suyunu çoktan çekmiştir.
Zillet ittifakının vaadi Türkiye’yi siyasi istikrarsızlık dönemlerine geri döndürmektir.
Hükümet krizlerinin, demokrasi dışı müdahalelerin, yürütmede çift başlılık açmazlarının tekrar doğmasını hedeflemenin dışında telaffuz ettikleri ikinci bir husus yoktur.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ucube diyorlar.
Tek adam rejimi sözleriyle kara çalıyorlar.
Esasen kendilerini anlatıyorlar, aynadaki yansımalarını aktarıyorlar.
Nitekim siyasi tarihimizde yaşanmış gerçekler zillet ittifakının yüzünü kızartacak ölçüde başkadır.
Utanmayan yüzden, yağmur almayan güzden, kalp inciten sözden, fırıl fırıl dönen gözden, tütmeyen bacadan, iki yüzlü dosttan, merhametsiz insandan, vermeden alan elden, dua bilmeyen dilden, şükür bilmeyen kalpten, gerçekleri çarpıdan siyasetçiden Rabbim cümlemizi korusun diyorum.
Bakınız, çok partili seçimlerin yapıldığı 21 Temmuz 1946’dan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yönetim hayatımıza resmen girdiği 9 Temmuz 2018’e kadar geçen 72 yıllık zaman diliminde tam 51 hükümet görev yapmıştır.
Bu 72 yıl boyunca, 17 koalisyon hükümeti, 6 azınlık hükümeti, 3 darbe hükümeti, 2 de geçici hükümet kurulmuştur.
Azınlık ve koalisyon hükümetlerinin ortalama görev süresi 1 yıl 10 gün olmuştur.
Kısa ömürlü hükümetler, Cumhurbaşkanı seçiminde yaşanan gerilimler, koalisyon partileri arasındaki kutuplaşmalar, hükümet kurma aşamasındaki anlaşmazlıklar milletimizi sürekli hayal kırıklığına uğratmıştır.
Kayıp seneler geleceğimizden çalmıştır.
15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü Parlamenter Sistemin iflasını belgelemiş, Türk milleti ve Türk devleti yeni bir yönetim reformuna acilen ihtiyaç duymuştur.
Bu ihtiyaç da geniş katılımlı, demokratik ve adil bir çerçevede milli iradenin takdir ve teveccühüyle karşılanmıştır.
9 Temmuz 2018’den bugüne kadar Türkiye, devamlı ve artan ölçekte operasyonlara, siyasi, ekonomik ve diplomatik saldırılara maruz kalmıştır.
Şayet son dört yıllık sürede Parlamenter Sistem hakim olsaydı, yıkılan hükümetler, erken seçimler, istikrarsızlık ve huzursuzluk öne çıkar, maalesef kaybolan yıllara yenileri ilave edilmiş olurdu.
Dahası terörle mücadele bu kadar yüksek bir kararlılıkla yapılamaz, Kovid-19 salgınıyla tesirli mücadele edilemez, dış baskılara, dış dayatmalara, kanlı provokasyonlara ve pek çok sıkıntıya bu derecede direnç gösterilemezdi.
Bu düşüncelerimin neresinde abartı veya hata vardır?
Bu mukayeseli değerlendirmelerime sağduyulu hangi insanımız karşı çıkacaktır?
Parlamenter Sistem sorun çözme kabiliyetini yitirmişti.
Devlet hayatında yetki ve sorumluluk karmaşası egemen olmuştu.
Hükümet bunalımlarından millete hizmete bir türlü sıra gelmiyordu.
Biz Cumhur İttifakı olarak milletimizden aldığımız güçle bu olumsuz tabloya neşter vurduk.
Yönetim sistemimizde kalıcı ve köklü bir reform yaptık.
Siyasi istikrarı kurumsallaştırdık, devlet ve millet dayanışmasını üst bir seviyede güncelledik, daha da kuvvetlendirdik.
Bu milli kazanımın, bu demokrasi başarısının neresi ucubedir?
Neresinde tek adamlığın lekesi bulunmaktadır?
Parlamenter Sistem’in krizlerinden beslenenler, kargaşaya ve karanlığa umut bağlayanlar hiç mi utanmıyor? Hiç mi sıkılmıyor? Hiç mi vicdan sızısı çekmiyor?
Merhum şairimiz Akif ne kadar da güzel söylemiş:
Yıkmak, insanlara yapmak gibi bir kıymet mi verir?
Onu en çolpa herifler de, emin ol becerir.
Sade sen gösteriver “İşte budur kubbe!” diye;
İki ırgadla iner şimdi Süleymaniye’ye.
Ama gel kaldıralım dendi mi, heyhat, o zaman,
Bir Süleyman daha lazım yeniden, bir de Sinan.
Bunların var mı sizin listede hiç benzeri, yok!
Ya ne var? Bir kuru dil, siz buyurun, karnım tok!
Milletimize ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışanların tek amacı yıkmaktır, yakmaktır, kırmaktır, tahrip etmektir, temellerimize dinamit koymaktır
Fakat başaramayacaklar, Türkiye’yi asla geçemeyecekler, cumhurun iradesini yenemeyecekler.
Soruyorum sizlere;
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yanında mısınız? (EVET)
Cumhur İttifakı’nın yanında mısınız? (EVET)
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında mısınız? (EVET)
Milliyetçi Hareket Partisi’nin sonuna kadar arkasında mısınız? (EVET)
Allah sizlerden razı olsun, iradeniz irademizdir, gücünüz gücümüzdür.
Bu evetleriniz önümüzü pırıl pırıl aydınlatmaktadır.
Mühürlü kalpler şimdi kulaklarını kabartıp bizi dinlesinler, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ve son dört yıllık zaman diliminde özetle şunlar gerçekleşmiştir:
Öncelikle, Türkiye kategorik ve kesintisiz diriliş ve yükseliş azmi gösterdi.
Egemenlik haklarımıza, milli bekamıza ve milli çıkarlarımıza korkusuzca sahip çıkıldı.
Bölücü terörün başı ezildi, yurt içinde ve sınır ötesinde müstesna sonuçlar alındı.
Rahmetle ve saygıyla andığımız şehitlerimizin kanı yerde bırakılmadı.
Nerede bir mazlum varsa, nerede hakkı yenmiş bir masum bulunuyorsa, nerede barış ve huzura susamış mağdur görülmüşse Türkiye orada yerini aldı.
Kıbrıs’ta eşit ve egemen iki devletli bir çözüm iklimi yeşerdi.
46 yıldır kapalı kalan Maraş açıldı, doğal olarak dünya ayağa kalktı.
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif açıldı, husumet cephesi adeta kudurdu.
Yollar, köprüler, camiler yapıldı, zilletin keyfi kaçtı, dengesi bozuldu.
28 yıl sonra Karabağ esaret ve işgalden kurtarıldı, Türklük bahtiyarlık yaşadı.
Libya’yla imzalanan anlaşmayla Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi tecrit etmek isteyenlerin komploları yerle yeksan edildi.
Abdülhamid Han Sondaj gemimizle birlikte 4 sondaj, 2 de sismik araştırma gemimiz sayesinde Türkiye’nin mavi vatandaki varlığı ve kararlılığı sergilendi, enerji alanında yeni bir vizyon haritası çizildi.
Türk Konseyi 8’inci Devlet Başkanları Zirvesi’nde hayalini kurduğumuz Türk Birliğine tarihi bir adım atıldı, Türk Devletler Teşkilatı kuruldu.
Türkiye komşularıyla dostluk çemberini genişletmeye başladı.
Ermenistan, İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan’la diyalog kanalları açıldı.
Rusya ile Ukrayna arasında devam eden yıkıcı savaşın kalıcı çözüm ve barışla sonlanması maksadıyla samimi, çok boyutlu, dengeli ve herkesi imrendiren atılımlar yapıldı.
Antalya ve İstanbul’da Rusya ve Ukrayna temsilcilerine kucak açılıp müzakere ve mütareke arayışlarına muazzam katkılar sağlandı.
Tahıl Koridoru anlaşmasıyla merhamet ve vicdan diplomasisi kuvveden fiile geçti.
Açlık çeken milyonların sesine kulak verildi.
Dünyayı kasıp kavuran enerji ve gıda krizinin çözülmesi hususunda hürmet ve takdirle karşılanan adımlar atıldı.
Son günlerde tahıl koridoruyla ilgili gerek Putin’in yerinde uyarısı gerekse de Sayın Erdoğan’ın haklı ifadeleri mazlumlara kimlerin kol kanat gerdiğini, kimlerin de sadece kendi kursağını düşündüğünü ortaya koymuştur.
Bazı Avrupa ülkelerinin tahıl yüklü gemilerin rotasını kendilerine çevirmeleri aç gözlülüktür, bu gemilerin takip edilip hedef ülkelere ulaşmaları dünyanın bir numaralı gündemi olmalıdır.
Türkiye açlıktan bir deri bir kemik kalmış gariplerin yanındadır.
Türk milleti “komşusu açken tok yatan bizden değildir”, buyruğunun izindedir.
Dileğimiz Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın bir an evvel sona ermesidir.
İnsanlığın barışa ve huzura ihtiyacı vardır.
Ayrıca yerinden ve yurdundan edilmiş göçmenlerin çığlığı duyulmalıdır.
Ülkemizde misafir bulunan Suriyeli sığınmacıların da güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşleri kesinlikle sağlanmalı, Türkiye bu yükten artık kurtulmalıdır.
Bir çift sözüm de Yunanistan hükümetinedir:
Bu ülke yönetimi ayağımızın altında dolaşmaktan, damarımıza basmaktan vazgeçmelidir.
Taciz ve tahriklerine derhâl son vermelidir.
Dünyadan Türkiye’yi derhal kınamasını isteyen Yunanistan hükümetinin, aksi halde Avrupa’nın “Ukrayna’nın ardından yeni bir savaş” riskiyle karşı karşıya kalacağını öne sürmesi ateşle oynamaktır.
Üzerinde haksız ve hukuksuz şekilde oturduğu adalar helali hakkımızdır, ayranımızı kabartmasınlar, sabrımızı zorlamasınlar, denize dökülmeyi tekrar canları çekiyorsa sadece bize söylesinler.
Ege’nin bir yakasından diğer yakasına ulaşmak bizim için çocuk oyuncağıdır.
Merhum Ziya Paşa’nın dediği üzere: “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”
Değerli Vatandaşlarım,
Aziz Dava Arkadaşlarım,
Vakit, hiçbir ayrım yapmadan, “bayrak”, “vatan” ve “millet” ortak paydasında kucaklaşma vaktidir.
Bizim düşünce ve inanışımıza göre, Türkiye’de yaşayan 85 milyon vatandaşımız Cenab-ı Allah’ın kutsal bir emanetidir.
Her yöremizi, bin yılın barışından ve kardeşliğinden doğmuş her insanımızı bağrımıza basıyoruz.
Herkese elimizi uzatıyoruz.
Ancak bölünme gayreti içerisinde olanları da affetmemizin mümkün olmadığını buradan ilan ediyoruz.
Bilinmelidir ki, bu vatan sokakta bulunmamıştır.
Bu devlet icazetle kurulmamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milli kimliği şehit kanlarıyla kazanılmıştır.
Hiç kimse merak etmesin, enflasyon çıktığı gibi inecektir, ama asıl fitne fücur enflasyonunun, tezvirat ve tefrika stokundaki artışın önüne geçmek, buna engel olmak da boynumuzun borcudur.
Demokrasi, doğal farklılıklarımızı hukuk zemininde koruyan yegâne rejimdir.
Fakat demokrasi vatanın bölünmesinin ve milletin ayrışmasının gerekçesi olamayacak, zillet ittifakının elinde istismar edilmesine göz yumulmayacaktır.
Çağrımız birliğe, dirliğe ve kardeşliğedir.
Çağrımız, önce ülkem ve milletim diyen her kardeşimedir.
Çağrımız, bu millet, bu vatan, bu bayrak benim diyen her kardeşimedir.
Çağrımız, milli birlik ve huzurlu yarınlara ulaşmak isteyen her kardeşimedir.
Çağrımız, her insanımızı kardeş, her yöremizi aziz bilen Türkiye sevdalılarınadır.
Paylaşılacak vatanım, vazgeçilecek insanım yok diyen her vatan evladıyla kaderimiz birdir.
Biz birlikte Türkiye’yiz diyen herkes bizim özbeöz kardeşimizdir.
Soruyorum sizlere;
2023 yılında sandığa gidecek misiniz? (EVET)
Cumhurun muazzam iradesini gösterecek misiniz? (EVET)
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Milliyetçi Hareket Partisi’yle Cumhur İttifakı’na oy verecek misiniz? (EVET)
Bursa’nın tarihi kararını zillet ittifakının kafasına vuracak mısınız? (EVET)
Hepinize şükranlarımı sunuyorum.
Sözlerimin sonunda Bursa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, büyük ecdadımızı, Milli Mücadele kahramanlarımızı ve aziz şehitlerimizi rahmetle, saygıyla, minnetle yad ediyorum.
Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun diyorum.
Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.
Ne Mutlu Türküm Diyene.
Bir yanıt bırakın