Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir “Adım Adım 2023 – İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma Toplantıları” kapsamında İzmir Bornova’da önemli açıklamalarda bulundu. Özdemir, ”Bugünkü CHP yönetiminin sürekli istismar ettikleri, büyük ve ulu atamız, devletimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le hiçbir bağı ve bağlantısı kalmamıştır. ” dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir “Adım Adım 2023 – İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma Toplantıları” kapsamında İzmir Bornova’da gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Özdemir, ”bugünkü CHP yönetiminin sürekli istismar ettikleri, büyük ve ulu atamız, devletimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le hiçbir bağı ve bağlantısı kalmamıştır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun başında yer aldığı CHP yönetimi her yönden Atatürk karşıtlığı yapan kadrolarca ele geçirilmiş, Atatürk’ün tüm ilkeleriyle çelişen hatta bizzat açıktan savaşan anlayış CHP’yi işgal etmiştir.” ifadelerini kullandı.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir’in açıklamaları şu şekilde;
”Bölgemizde önemli hadiselerin cereyan ettiği ve dünyanın ağır şart ve sınamalardan geçtiği bir dönemde, ülkemizin huzur ve istikrarının tesis ve temininin ne derecede büyük öneme sahip olduğu gerçeği bir kez daha karşımıza çıkmaktadır.
16 Nisan 2017 referandumunda milletimizin oyları ile Anayasamıza giren ve 24 Haziran 2018 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri sonrasında uygulamaya geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi en büyük kazanımımızdır.
Zira küresel buhranın yaşandığı her dönemde, bütün ülkeler için ana tehdit konusu büyük sorun ve krizlerin vuku bulması, öngörülebilirlik seviyesi düşük ancak tesir potansiyeli yüksek gelişmelerin yaşanmasıdır.
Bu zor durumların üstesinden başarıyla gelinmesi için her ülkenin ihtiyaç duyduğu ana konu ise siyasi istikrar meselesidir.
Çok partili siyasi hayata geçişimizden 2018 yılına kadar geçen süre zarfında Türkiye parlamenter sistem ile yönetilmiştir.
Aynı süreçte yönetim erki daha çok koalisyonlarla şekillenen bir hüviyette gerçekleşmiştir.
Ne yazık ki koalisyon hükümetlerinin büyük bir çoğunluğu ise kısa süreli olmuş, böylelikle Türkiye siyasi krizlerle uğraşırken, milletimizi etkileyen sorun ve sıkıntılara sağlıklı çözüm getirebilme olanağı düşük seviyede kalmıştır.
Bu durumun tek istisnası ise partimizin milletimizden aldığı yetkiyle sorumluluk üstlendiği 57. Cumhuriyet hükümetidir.
Bilhassa 15 Temmuz’da gerçekleşen FETÖ darbe girişiminin ardından ülkemizin siyasi istikrarının ne derecede önemli olduğu bir kez daha anlaşılmıştır.
Türkiye iç ve dış tehditler itibarıyla Anadolu’yu vatan kıldığımız dönemden bu yana belki de en ağır sınamalarla karşı karşıyayken, siyasi istikrarımızı muhafaza edip, hızlı, etkin, yerinde karar alabilen bir mekanizmayla, denge ve denetleme unsurlarının sağlıklı çalışabileceği bir hükümet sistemi ihtiyacı her yönüyle kendisini göstermiştir.
İşte bu şartlarda Sayın Genel Başkanımızın çağrısıyla Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne işaret etmiş, Türkiye’nin beka mücadelesinde temsilde adaleti, yönetimde istikrarı sağlayacak bir sistemin zorunluluğunu aziz milletimizle paylaşmıştır.
Türk Milliyetçileri, Cumhuriyetimizin kuruluşu ve birinci aşamasında üstlendiği görevini, sistem değişikliği konusunda ve yine Cumhuriyetimizin üçüncü evresine geçişle beraber sürdürmüştür.
Hamdolsun bu çağrımız milletimiz nazarında karşılık bulmuş, FETÖ ihanetinden hemen sonra ülkemiz kısa sürede toparlanmış, silkelenmiş ve atağa kalkmıştır.
Bu kapsamda Suriye ve Irak’tan kaynaklanan terör tehdidinin kaynağında yok edilmesine yönelik çabalar başarıyla ilerlemiş ve bugün de devam etmektedir.
Terörizmin içeride yarattığı tehdit de aynı azim ve kararlılıkla sonlandırılma aşamasına gelmiştir.
Milli hak ve menfaatlerimizle, egemenliğimizin savunulmasına yönelik başta Doğu Akdeniz olmak üzere yakın coğrafyamızdaki gelişmelerde Türkiye merkezli gündemi diğer çevreler kabul etmek durumunda kalmıştır.
Libya ve Karabağ’da görüldüğü üzere milli güvenliğimizi, doğrudan etkileyen gelişmelerde Türkiye’nin öncü rolü bölgesel ve küresel dinamiklerin tamamını lehimize olacak şekilde değiştirmiştir.
Bu başarıların tamamının ardında yatan ana gerekçe; 21. Yüzyılda devlet ve millet olarak verdiğimiz mücadelede elimizi güçlü, dayanağımızı sağlam kılan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir.
Mevcut sistemin ülkemize sağladığı avantajları, Kovid-19 salgını ve diğer öngörülemeyen gelişmelerden de hep birlikte görmüş olduğumuz gerçeği açıktır.
Elbette sistemin tüm kurum ve kurallarıyla inşası sağlanacak, Cumhur İttifakı’nın sistemin daha sağlıklı işlemesi konusunda sürdürdüğü gayretler hız kesmeden devam edecektir.
MHP olarak aynı amaçla beraber sivil ve içerisinde bulunduğumuz yüzyılın şartlarını karşılayabilecek bir anayasaya sahip olmamız gerektiğine dair düşünce ve çalışmalarımızı yine Sayın Genel Başkanımız geride bıraktığımız yıl aziz milletimizle paylaşmışlardı.
Bu kapsamda önümüzdeki dönemde meclis zeminindeki çalışmalarımız Cumhur İttifakı ruhu ile devam edecek, ülkemizin bir daha siyasi istikrarsızlıklara muhatap kalmaması için sergilediğimiz gayretler amacına ulaşacaktır.
Cumhur İttifakı, içinden geçtiğimiz tarihi dönemde Milliyetçi Hareket Partisi ve Ak Parti tarafından milletimizin talep ve beklentisiyle kurulmuş, dua, destek ve iradesiyle de yoluna şeffaf ve üstün bir gayretle devam etmektedir.
Biz kaynak ve feyzimizi sadece Türk Milleti’nin kendisinden alırken, hedef ve mücadelemizi Türkiye için sürdürürken, ülkemizin karşı karşıya kaldığı sorunları kalıcı olarak ortadan kaldırmayı murat ederken, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimizi çok daha ileri bir seviyeye taşıma azmindeyken, Türkiye’yi sadece bölgesinde lider bir ülke değil dünyada sözü geçebilen birkaç ülkeden birisi kılma kararlılığıyla süper güç yapma hedefinde çalışırken karşımızda zillet olarak tanımladığımız partiler yer almıştır.
CHP, İP, HDP, DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat partilerinden oluşan zillet cephesi muhalefetliği gerçekte Türkiye’ye karşı sürdüren bir anlayıştadır.
Yakın zaman öncesinde altında HDP’nin, üstünde CHP’nin olduğu bir masa etrafında buluşan bu partilerin tamamı, içi boş, kof ve karşılığı olmayan bir girişimle Türkiye’yi yeniden siyasi kaoslara mahkûm bırakacak bir gündemi hayata geçirme gayretine girmişlerdir.
Bu partilerden özelikle CHP’nin hem vahim hem de ibretlik durumu dikkatlerden kaçmamaktadır.
Zira ülkemizi ilgilendiren, hak, menfaat, alaka ve milli çıkarlarımızın bulunduğu hemen her konuda CHP’nin takındığı tutum Türkiye karşıtı ülke ve çevrelerin yanı olmuştur.
Suriye ve Irak’tan kaynaklanan terör tehdidini meşru haklarımız çerçevesinde bertaraf ederken CHP açıkça bu çabalara karşı çıkmaktadır.
Afrin başta olmak üzere Suriye’de icra ettiğimiz harekâtlarda CHP, adeta PKK’yı koruyan bir tutum takınmıştır.
Sınır ötesindeki terör yapılanmalarını imha ederek, hepimizi daha güvenli kılmaya yönelik Mehmetçiğe görev veren son tezkereye CHP karşı çıkmış, PKK terör örgütünün siyasi uzantısı HDP ile beraber mecliste hayır oyu kullanmıştır.
PKK’nın Suriye kolu olan YPG sınır ötesinden askerimize saldırılar tertip ederken, Suriye topraklarından ülkemize roketler yağdırırken, Suriye’deki kamplarda eğittiği teröristler ülkemizde bombalı eylemler yaparken, CHP ise PKK/YPG’nin Türkiye’ye saldırı düzenlemeyeceğini iddia etmiştir.
FETÖ’cü teröristler öbek öbek devletimizin her bir yanını sarmış ve emperyalizm uşaklığı ile Türkiye’yi yabancı ülkelere peşkeş çekmeye uğraşırken, CHP ise FETÖ’ye karşı verilen mücadeleyi sulandırmaya çabalamıştır.
Doğu Akdeniz’de kendi deniz yetki alanlarımızda doğalgaz ararken, yani milletimizin refah ve zenginliği olası keşiflerle arttırılmak istenirken, CHP ise Türkiye’nin faaliyetlerini Yunan ağzı ile agresif ve saldırgan bulduğunu ilan etmiştir.
Karabağ’da Azerbaycanlı soydaşlarımız soykırıma karşı hürriyet ve istiklal mücadelesi verirken, Ermenistan saldırılarını ülkemizin de ortak olduğu doğalgaz nakil hatları üzerine yoğunlaştırırken, CHP ise Karabağ’a cihatçı gönderildiği yalanıyla Azerbaycan’ın mücadelesine karşı çıkmış, Türkiye aleyhtarlığı yapmıştır.
Her fırsatta Türkiye’nin iç işlerine karışmaya cüret eden yabancı büyükelçiler, CHP için adeta akıl hocası olmuş, CHP’nin gündemini aynı isimler tayin eder hale gelmiştir.
Dışardan esen her rüzgâra kapılan CHP, ABD’den Türkiye’nin açıkça iç işlerine müdahale etmesini isteyecek kadar gözü dönmüş, akıl tutulması yaşamış ve mandacı zihniyetler tarafından ele geçirildiğini göstermiştir.
Dolayısıyla bugünkü CHP yönetiminin sürekli istismar ettikleri, büyük ve ulu atamız, devletimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le hiçbir bağı ve bağlantısı kalmamıştır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun başında yer aldığı CHP yönetimi her yönden Atatürk karşıtlığı yapan kadrolarca ele geçirilmiş, Atatürk’ün tüm ilkeleriyle çelişen hatta bizzat açıktan savaşan anlayış CHP’yi işgal etmiştir.
Milletin birlik ve beraberliği, vatanın bölünmez bütünlüğü, milli iradenin esası ve her yönden ülkemizin tam bağımsızlığını savunan Atatürk’e kaşı bugünkü CHP yönetimi her açıdan zıt bir istikamette ilerlemektedir.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığını yürüttüğü CHP; Türkiye’yi bölme, milli birlik ve beraberliği bozma, vatanı parçalama maksadı taşıyan terör örgütleri ve bunların siyasi uzantılarıyla kol koladır.
Dahası aynı yapılarla ortak gündem ve eylem birliğine sahiptir.
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’si PKK, FETÖ ve DHKP-C ile beraber olduğunu farklı zamanlardaki söylem ve tutumlarıyla ortaya koymuştur.
Atatürk’ün, Türkiye’yi muhasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma ilkesiyse bugünkü CHP yönetimi tarafından teslimiyet içeren kılıfa gizlenmiştir.
Ayrıca Türkiye’nin âli menfaatleri karşısında geliştirdikleri her yönden şaibeli uluslararası temas ve ilişkilerle “mandacı” bir zihniyete sahip olunduğunu göstermiştir.
Atatürk, Türk Milleti’nden başka bir irade ve güç tanımamışken, şimdiki CHP yönetimi siyasi güç elde edebilmek için başta ABD olmak üzere AB ülkelerinden açıkça medet ummaktadır.
Türkiye’nin milli bekası, milli güvenliği ve çıkarları CHP tarafından benimsenmezken, her koşulda hasım çevrelerin talep ve beklentilerini karşılayan bir tutum bu partiye hâkim olmuştur.
Ayrıca CHP’nin mevcut durumdaki parti kadrolarında açıkça Türkiye ve Atatürk karşıtlığı yapan, bunu da saklamayan çok sayıda isim bulunmaktadırlar.
Bu isimler parti yöneticisi sıfatlarıyla Atatürk karşıtlıklarını gizlememekte, her fırsatta açığa vurmaktadır.
Cumhuriyetimizin üçüncü dönemine geçtiğimiz bir zaman diliminde CHP yönetimi, sadece Atatürk karşıtlığının değil, aynı zamanda Atatürk’e ihanetin de kurumsal temsilcisi haline geldiğini her yönüyle göstermiştir.
Maskelerin düştüğü, Türkiye’ye zilletin dayatılmaya çalışıldığı süreçte Kılıçdaroğlu CHP’sinin, Atatürk’ü daha fazla istismar etmesinin önüne geçebilmek, Ulu Önderimiz Atatürk’ün aziz hatırasına sahip çıkabilmek için hakikatlerin her yönüyle görülmesi gerekir.
Milliyetçi Hareket Partisi bu amaçla CHP’nin gerçek yüzünü göstermek üzere milletimize ve demokrasimize olan sorumluluğunu yerine getirerek kararlılıkla CHP’nin foyasını ortaya çıkarmaya devam ederek, bu partinin artık Atatürk’ten tamamıyla koptuğu hakikatini belgeleriyle ortaya koymayı sürdürecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi aynı maksatla, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla parti bünyesinde bir heyet oluşturmuştur.
Oluşturulan bu heyet, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili geniş kapsamlı bir çalışma yürütmüş ve akabinde Türkiye’nin milli güvenliğine, milli birlik ve beraberliğimize, demokratik nizama, dolayısıyla anayasaya karşı açıkça suç teşkil eden meselelerle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunmuştur.
Partimizin yaptığı suç duyurusuyla ilgili fezleke ise TBMM’ye gönderilmiştir.
Vatanımızın bölünmez bütünlüğü, devletimizin bağımsızlığı, milletimizin egemenliği konusunda Milliyetçi Hareket Partisi kararlı biçimde bugünkü CHP’nin her yönden açık bir milli güvenlik tehdidi haline geldiği gerçeğini anlatmaya ve üstlendiği sorumluluğu yerine getirmeye devam edecektir.
CHP yönetiminin yalan, iftira ve istismar ile Türkiye’yi hedef alan çevrelerin güdümüne girerek amaçlarını gerçekleştirmek için verdiği uğraş; inanıyor ve biliyoruz ki Türk Milleti’nin azim, kararlılık ve demokratik iradesi ile yerle yeksan edilecektir.
Aynı şekilde hukukun da üzerine düşeni yapacağına olan inancımız tamdır.
Yapmış olduğumuz bu çalışma bugünkü CHP yönetiminin Atatürk’ten uzaklaşmakla kalmayıp, tamamen koptuğunun ispatı olan gelişmeleri ve ülkemize karşı CHP’nin düşman saflarında yer alan tutumlarını açıkça ortaya koyan konuları içermektedir.
CHP, 28 Şubat günü bize göre Güçlendirilmiş Palavra Söylemiyle 48 sayfalık içi bomboş bir metinle yanına aldığı diğer siyasi partilerle bir metin yayınlamıştır.
Lütfen dikkat buyurunuz, yarının Türkiye’sini inşa etmek için adım attıklarını söyleseler de, bu metinde Türkiye yoktur, Türk milleti yoktur, inanç yoktur, tutarlılık yoktur, insicam yoktur, irade yoktur, milli birlik ve kardeşliğe en küçük atıf yoktur.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem teklifi, güçsüzleştirilmiş Türkiye’nin taslak beyannamesidir.
Ve bizim nazarımızda buruşturulup atılacak kâğıt parçasından farksızdır. Dahası aynı metnin içeriği Atatürk’ün ilke ve ülkülerinden uzaktır. Atatürk hasımlığı ise önerilen metnin adeta ruhunu yansıtmaktadır.
Kurnazca ve sinsice Türkiye’nin üniter devlet yapısının hedef alındığı açıkça görülmektedir.
Masaya alttan eklemlenen PKK terör örgütünün siyasi uzantısı HDP’nin görüşleri bu metinde kendisine yer bulmuştur.
Hedefi ise istikrarsız hükümetler sarmalına Türkiye’nin tekrar hapsedilmesidir.
Zira zillete verilen görev budur.
Mevcut şartlarda Türkiye, bilhassa dış müdahalelere kapalı ve aşılmaz hale gelmişken, CHP ise içeriden gedik açabilmek amacını taşıdığını bir kez daha göstermiştir.
Teknik hususlara bakıldığında kamuoyuna önerdikleri ne varsa Türkiye’nin hilafınadır.
Asla akıllardan çıkarılmamalıdır ki ölmüş ve ortadan kalkmış bir sistem güçlendirilemez.
Anayasanın ilk dört maddesini ilk fırsatta değiştirmek gerektiğini ifade eden bazı partilerin bir araya gelerek şimdi de açıktan hasımlığa koyulmaları bu yüzden dikkatlerden kaçmamıştır.
Atatürk’ün partisi olduğunu iddia eden CHP, aynı partilerle sözde demokrasi özde ise ihanet masasını kurmuştur.
Atatürk düşmanları CHP’nin “dostlarımız” tanımlamasında kendisine böylelikle yer edinmiştir.
Atatürk’ün ruhu CHP’yi terk etmiş, CHP emperyalizm ruhuna sarılmıştır.
Bu açıdan bakıldığında CHP’nin hakiki suretinin ve maksadının ne olduğunun iyi bilinmesi gerekir.
Milliyetçi Hareket Partisi, Türk Milleti’ni CHP konusunda; Adım adım ilerlediğimiz 2023 yolunda anlatmaya ve aydınlatmaya devam edecektir.
18 Haziran 2023’te yapılacak seçimlerde Cumhur İttifakı zillete karşı sizlerin destek ve iradesiyle yeni bir tarihi zafer daha kazanacaktır.
Bu vesileyle katılımlarınızdan ötürü her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Sağ olun, var olun. Cenabı Allah’a emanet olun.”
Bir yanıt bırakın