Türkiye 17 Aralık’tan beri muhatabı iktidar olan çok ciddi yolsuzluk iddia ve haberleriyle çalkalanmaya devam etmektedir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen “Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması” gittikçe büyümüş ve genişlemiştir.
Öyle isnatlar, öyle suçlamalar vardır ki, bunların birisi bile doğruysa hükümetin yerinde durması mümkün değildir.
Görünen odur ki, yolsuzluk dalgası AKP hükümetini şaşkına çevirmiş, gaflet anında yakalamıştır.
Başbakan Erdoğan “en iyi savunma karşı saldırıya geçmektir” saikiyle hareket geçmiş, suçüstü yakalanmanın telaşı ve rövanşist duygularla neredeyse emniyette müdür bırakmamış hepsini görevden aldırmıştır. Bu kadar müdürü görevden almak yerine adı yolsuzluk haberlerine karışan, rüşvet aldığı söylenen, çocuklarının evinden para madenleri bulunan hükümet üyeleri hakkında derhal istifa veya azil süreci başlatılmalıydı. Ancak çok bilinmeyenli bu denklemin sonucu kendisine çıkacağı endişesiyle adı yolsuzluğa karışanları Başbakan var gücüyle savunmaktadır.
Sayın Başbakan ve kurmayları telaş haliyle yaptıkları açıklamalarda ne diyeceklerini şaşırmışlardır. Açıklamalarından da anlaşılacağı üzere Sayın Başbakan ve kurmayları sağlıklı bir ruh haline sahip değillerdir.
Gezi olayları sırasında “Polis kimseyi boşu boşuna içeri almaz, beni neden almıyor?” diye soran İçişleri Bakanı Muammer Güler’e sormak istiyoruz: Polis, vatandaşın yatak odasında milyon TL’ler bulmuyor, nasıl oluyor da sizin evlatlarınızın yatak odalarında buluyor?
Geçim sıkıntısı çeken vatandaşımız çocuğuna süt alacak parayı bulamazken sizin çocuklarınızın odalarında para sayma makineleri çıkıyor. Siz de, “en ufak soruşturma halinde istifa etmezsem şerefsizim” diyen Erdoğan Bayraktar da hâlâ istifa etmeyerek şüpheleri üzerinize çekiyorsunuz ve bu operasyonun kayıtlarında isimlerinizin geçtiği iddialarını kuvvetlendiriyorsunuz.
Ne dediğinden habersizmiş gibi görünen Bekir Bozdağ da Türk milletiyle AKP’nin arasındaki gönül bağının koparılmaya çalışıldığından dem vurmakta ve önümüzdeki seçimlerde AKP’nin başarısızlığı için bu söylentilerin çıkarıldığını iddia etmektedir. Mademki masumiyete inanıyorsunuz kaldırın ismi geçenlerin dokunulmazlıklarını da görelim masumiyetinizi.
Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, “11 yıldır AK Parti iktidarda bu yolsuzluklar son aylarda mı oldu? Kullanmak şimdi mi işinize geldi” derken kendini öven kıptinin sirkatin söylemesi durumuna düştüğünün farkında bile değildir. Bu ve bunlar gibi onlarca örnek vardır.
AKP kurmaylarını bir telaş sarmıştır, arkası arkasına pir ü pak olduklarını belirten açıklamalar yapmaktadırlar. Madem “ak”sınız bu telaşın nedeni nedir? Madem “pak”sınız adli kolluk yönetmeliğini neden değiştirdiniz?
“İşlemleri hızlandırmak için ek savcı atadık” safsatalarını bu millete yutturamazsınız. Deniz Feneri davasında savcı değişikliği ile neleri hallettiğinizi bu yüce millet çok iyi bilmektedir. En yetkili ağızlarınız dahi “Hayır çalmamışlardır” diyemezken atadığınız ek savcılara imza yetkileri vermeye çalışıp asıl savcıları etkisiz hâle getirme çabanız hilekârlıkta emsalsiz olduğunuzun delilidir.
Halk Bankası Genel Müdürünün evindeki ayakkabı kutularından çıkan milyonlarla “İmam Hatip yaptıracaktık, onun parasıydı.” pespayeliğine düşüp, bu milletin inançlarını bir kez daha çalınan minareye kılıf yapma arsızlığının hesabını bu millet sizden soracaktır.
20 Mart 2013 tarihinde “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir basın mensubunu MHP ağzıyla konuşmakla itham etmesine” ilişkin yapmış olduğumuz basın açıklamasında “Tayyip ağzı guguk der, MHP ağzı hukuk!” demiştik. O günkü söylemimizde ne kadar haklı olduğumuzu AKP’nin bugünkü uygulamaları net bir şekilde göstermektedir.
Bu millet ilk seçimlerde AKP kadrolarına hak ettiği cevabı verecek ve AKP Yüce Türk adaleti önünde mutlaka hesap verecektir. Bu sebeple AKP kurmayları telaş içerisindedir, bu nedenle paniğe kapılmaktadır.
Bir yanıt bırakın