MHP GRUP BAŞKANVEKİLİ HALAÇOĞLU’NUN BASIN TOPLANTISI…
MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’ndaki BDP’nin muhalefet şerhinde “Türkiye Kürdistanı” ifadesinden bahsedildiğini belirterek, tasarı kitabını TBMM Başkanlığı’na iade edeceklerini, tasarının Anayasa ve kanunlara uygun şekilde kitaplaştırılmaması halinde bütçe görüşmelerine katılmamak dahil pek çok konuda tedbir alacaklarını söyledi.
MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’ndaki BDP’nin muhalefet şerhinde “Türkiye Kürdistanı” ifadesinden bahsedildiğini belirterek, tasarı kitabını TBMM Başkanlığı’na iade edeceklerini, tasarının Anayasa ve kanunlara uygun şekilde kitaplaştırılmaması halinde bütçe görüşmelerine katılmamak dahil pek çok konuda tedbir alacaklarını söyledi.
Halaçoğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, 2014 bütçesiyle ilgili TBMM Başkanlığı’nın bastığı raporlardaki BDP’nin muhalefet şerhinde “Kürdistan”, “Türkiye Kürdistanı”, “Dersim” ve “Rojava” gibi ifadeler yer aldığını anımsatarak, bu ifadelerin Anayasa’ya, İller Kanunu’na aykırı olduğunu ifade etti.
Bu ifadelerin kullanılmasını “yasalarla belirlenmiş yer adlarının değiştirilmesi ve oldu bittiye getirme” olarak değerlendirdiklerini dile getiren Halaçoğlu, “TBMM Başkanlığı, umarım ki gözden kaçmış olmak suretiyle bu tabirleri kitaba basmıştır” dedi.
TBMM’nin yazılı kaynaklarına böyle bir ifade girmesini kabul etmelerinin mümkün olmadığını vurgulayan Halaçoğlu, şöyle konuştu:
“TBMM Başkanlığı’nın bize gönderdiği Bütçe Kanunu ile ilgili kitapları, kendilerine başvuruyla iade ediyoruz. Umarız ki bu iade ettiğimiz sebeplere uyulur ve bu kitap Anayasa ve kanunlara uygun şekilde yeniden basılır. Basılmazsa alacağımız cevaba göre kararlar alacağız. Gerekirse bütçe görüşmelerine katılmama dahil pek çok konuda tedbir alacağız. Umarım TBMM, Anayasa’ya aykırı hareketi ortadan kaldırır. Türkiye Cumhuriyeti bir bütündür. Anayasa’nın 3. maddesine göre ayrı bir gölge olarak nitelendirmek söz konusu bile olamaz. Bunu meşrulaştırmaya gitmenin, Türkiye’nin bölünmesine sebep olacağı düşüncesindeyiz.”
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Halaçoğlu, bütçe görüşmelerinin salı günü başlayacağının hatırlatılarak, bu süre içinde TBMM Başkanlığı’ndan cevap gelmemesi halinde ne yapacakları sorusunu, “Salı günü ne yapacağımızı görürsünüz” diye yanıtladı.
Halaçoğlu, Malatya’da Seyit Onbaşı Sokağının Ahmet Kaya Sokağı olarak değiştirilmesiyle ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine, “Bu olay, nelerin nasıl düşünüldüğünü, neyin hedeflendiğini ortaya koyan delillerden biridir” dedi. Seyit Onbaşı’nın Çanakkale Savaşlarında tek başına 250 kilogramlık mermiyi sırtlayıp topun ağzına koyan ve düşman gemilerini batıran kişi olduğunu anlatan Halaçoğlu, “Ahmet Kaya kimdir? Ahmet Kaya, ‘o şerefsizlerin ülkesinde arabamı bıraktım’ diyen insandır. Hangisini tercih edeceksiniz? Bunu tercih edenlerin zihniyeti ortaya çıkmaktadır. Bütün milli değerlerimizi ayaklar altına almaya kakan iradeyle karşı karşıyayız” diye konuştu.
Demokratikleşme paketinde dün TBMM Başkanlığı’na sunulan tasarıda, eline silah almayan teröristlerin serbest bırakılması ve siyaset yapmasına ilişkin düzenleme bulunduğunu ifade eden Halaçoğlu, şöyle devam etti:
“Yüz kızartıcı hareketlerde bulunanlar da dahil Meclis curcunaya dönecek. Kimin milletvekili olacağını kanunlar düzenlemiştir. Öcalan’a da bu yolun açılıp açılmayacağı gündeme gelmektedir ki aslında hedef budur. Pek çok sefer, Öcalan’ı nasıl serbest bırakacaklarına dair girişimler söz konusu olmuştur. Bunlardan birini ben deşifre etmiştim. ‘İmralıya bağımsız doktorlar heyeti istenecek, kanser teşhisi koyacak ve Öcalan bir sene sonra serbest bırakılacak’ dedim. Uluslararası nitelikli bir doktorlar heyeti gönderildi, deşifre ettiğim için Öcalan’a kanser teşhisi konmadan dönmek zorunda kaldılar. Şimdi de KCK’lıların serbest bırakılması konusunda yapılan bu çalışmanın sonucu Abdullah Öcalan’a kadar uzanacaktır. Başbakan ‘hayalim’ diyerek hapishanelerin boşalacağının sinyalini vermişti. Buna demokratikleşme paketinde yer verilmesi, yani teröristleri Meclis’e sokmaya çalışmaları aslında Türkiye’nin ne hallere düştüğünün göstergesidir. Allah korusun, böyle devam edecek olursa bunun sonucu Türkiye’de iç çatışmaya gider.”
Yusuf Halaçoğlu, tasarıdaki ifadelerle ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını söylediğinin anımsatılarak, TBMM Başkanı mı kurum hakkında mı suç duyurusunda bulunacakları sorusuna, bu ifadelerin değişip değişmeyeceğini gördükten sonra suç duyurusunu değerlendireceklerini kaydetti.
MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, gazetecilerin sorularını da cevapladı.
MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, Bütçe Kanunu Tasarısı’nda BDP’nin muhalefet şerhiyle “Türkiye Kürdistan’ı” ifadesinin yer almasına ilişkin, “Biz bu dokümanı geri iade ederiz. Böyle bir tabir Türkiye’de yoktur. Bu anayasaya aykırıdır, suçtur ve bunun hakkında da suç duyurusunda bulunuruz” dedi.
Halaçoğlu, TBMM’de gazetecilerin, “Demokratikleşme paketiyle terör örgütü mahkumlarının ya da suçlularının da siyasi partilere üye olabileceği ifade ediliyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine, bunun Başbakan’ın Diyarbakır’da “hayalim” dediği şeyin aslında gerçek olduğunu gösterdiğini ifade etti.
Başbakan’ın bir söylediğinin, diğerini tutmadığını iddia eden Halaçoğlu, şöyle devam etti:
“Yüz kızartıcı suçlardan, terörden, ülkeyi yıkmaya, parçalamaya çalışan insanlardan eğer TBMM’yi dolduracak olursanız, TBMM gibi Türkiye’nin en üst, yasama organı olan bir kurumunun ne idüğü belirsiz birtakım insanlarla dolduğunu gözönüne aldığınızda, bu bütün değerleri yok eden hükümetin böylece TBMM’nin etkinliğini veya değerini sıfıra indirdiği anlamına gelir. Böyle bir şeyin kabul edilmesi mümkün değil. Bunun demokrasiyle falan da alakası yok. Başkalarının hak ve hürriyetlerini kısıtlayan birtakım unsurların ortadan kaldırılması anlamına gelir. O zaman siz demokratikleşme paketi adı altında aslında tam aksine demokrasiyi ayaklar altına alıyorsunuz, yok ediyorsunuz demektir. Siz bütün ülkeyi yıkmaya çalışan, bir sürü insanın 40 bin insanın katline sebep olan kişileri serbest bırakacaksınız, ‘siyaset yolu açtım’ diyeceksiniz. Bu demokrasi değil. İnsanlığı da, hukuka da, herşeye aykırıdır. Bunun kabul edilmesi mümkün değil.”
Halaçoğlu, BDP’li Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin şerhiyle, 2014 Bütçe Kanunu Tasarısı’na “Türkiye Kürdistan’ı” ifadesinin girdiğinin belirtilmesi üzerine, “Bunu kabul etmemiz asla kabul edilmez. Biz bu dokümanı geri iade ederiz. Böyle bir tabir Türkiye’de yoktur. Bu anayasaya aykırıdır, suçtur ve bunun hakkında da suç duyurusunda bulunuruz” dedi.
“Genel Kurul’da görüşmeleri nasıl etkileyecek?” sorusuna da Halaçoğlu, “Parti kurulumuzun alacağı karar doğrultusunda bununla ilgili göreceksiniz” yanıtını verdi.
Böyle bir ifadenin Diyarbakır’da Başbakan tarafından da kullanıldığının hatırlatılması üzerine Halaçoğlu, şunları kaydetti:
“Başbakan, ‘Atatürk de bunu kullanmıştı’ diyor. Osmanlı döneminde Kürdistan diye belirlenen bölüm ki Atatürk’ün Meclis 2. gün konuşmasıdır. Bütün geçmiş dönemdeki olayları da özetleyen bir nutku vardır. Bu nutukta o tarih için Süleymaniye Erbil bölgesinde Kürdistan tabiri kullanılır. Tarihin her döneminde de orada Kürdistan vardır ama Türkiye’de yoktur. Başbakan’ın konuşmasında sanki Atatürk ‘Türkiye, Anadolu’ için kullandı gibi ifade etmiştir. Ama daha sonra bunun oraya ait olmadığını da kendisi açıklamak zorunda kalmıştır. Türkiye’de Kürdistan tabirinin kullanılması söz konusu değildir. Ne Kürdistan milletvekili vardır, ne başka bir şey vardır. Dolayısıyla oradaki çarpıtmalar, aldatmacalar Türkiye için kullanılamaz ve bunu oldu bittiye getirmeye kimsenin de hakkı yoktur.”
HDP Genel Başkanı Sebahat Tuncel de gazetecilerin, Öcalan’a siyaset yolunun açılacağı yönündeki haberleri hatırlatması üzerine, AKP Hükümeti’nin büyük bir başarı olarak sunduğu demokratikleşme paketinin bütününe bakmak gerektiğini, bunun Türkiye’de sorunları çözmeye muktedir bir paket olmadığını savundu.
Paketin başka sorun alanları yarattığını da iddia eden Tuncel, şunları söyledi:
“Siyaset yasaklarının kaldırılması bugün kamuoyunda daha çok Abdullah Öcalan’a siyaset yolunun açılması üzerinden değerlendirildi. Bu aslında Türkiye’nin düşünce mantığıyla alakalı bir durum. Gerçekten Türkiye’de Kürt sorunu çözülecekse, Kürt halkının hak ve özgürlükleri kazanılacaksa, yeni bir anayasayla, yeni yasalarla yeni bir başlangıç yapılacaksa o zaman siyaset yasağı diye bir şey değerlendirilemez. Yani Abdullah Öcalan bundan faydalanıyor, faydalanacak gibi bir yaklaşım kabul edilebilir bir nokta değil. Türkiye’de herkesin siyaset yapma hakkı var, olmalıdır. Bu alanı genişletmek Türkiye demokrasisi açısından önemlidir. Gerçekten Türkiye’de Kürt sorunu çözüldüğünde Öcalan da siyaset yapma hakkını kazanacaktır. Önemli olan şimdi bu kısıtlı durumun ortadan kalkmasıdır. Yoksa mevcut bu koşulda siyaset yapma hakkı bile olsa Kürt sorunu çözülmeden ‘işte dağdakiler gelecek siyaset yapacak, Abdullah Öcalan gelip siyaset yapacak’ tartışması çok anlamlı bir tartışma değil. Aksine burada şu tartışmayı yürütmek lazım. Evet Türkiye’de, Türkiye’nin temel meselelerinin çözülmesi konusunda daha etkin bir rol almak gerekir diye düşünüyorum. Diğeri Türkiye’de demokratikleşmeyi engelleyen bir nokta.”
Bir yanıt bırakın