▶️ Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin mimarı Cumhur İttifakı, sahibi ise şüphesiz aziz milletimizdir. Bizim sözümüz Türk milletinin sözüdür. Bu söz yere düşmeyecek, Türkiye geriye sarmayacak, eskiye dönmeyecektir.
▶️ Yeni hükümet sisteminin temelini oluşturan insan merkezli bir yaklaşımla ekonomik ve sosyal refahın artırılması için hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim ilkeleri devlet tarafından güçlü bir şekilde sahiplenilmeli ve buna yönelik düzenleme ve uygulamalar hayata geçirilmelidir.
▶️ Bu kapsamda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ruhuna uygun olarak yasama, yürütme ve yargı faaliyetleri ile demokratikleşmenin güçlendirilmesine ilişkin yapılmasında fayda gördüğümüz düzenlemeler bulunmaktadır.
🟥 Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Tamamlayıcı unsurları kapsamında değerlendirdiğimiz hususlar şunlardır:
🔺Siyasi Partiler Kanunu Değiştirilmelidir.
🔺Seçim Kanunlarında Gerekli Düzenlemeler Yapılmalıdır.
🔺Siyasi Etik Kanunu Çıkarılmalıdır.
🔺Milletvekili Dokunulmazlığı Belli Durumlar Dışında Kaldırılmalıdır.
🔺Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının Yapısı ve Faaliyetleri Anayasaya Uygun Hale Getirilmelidir.
🔺Kamuoyu Araştırmaları Konusunda Yasal Düzenleme Yapılmalıdır.
🔺Ruh Sağlığı Kanunu Çıkarılmalıdır.
🔺Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine Uygun Hale Getirilmelidir.
🔺Yargı Reformu Kapsamında Yapılan Düzenlemelere Devam Edilmelidir.
🔺Yeni Hükümet Sistemi Esas Alınarak, Bir Çerçeve Kanun Niteliğinde Kamu Yönetimi Temel Kanunu Çıkarılmalıdır.
🔺İdari Usul Kanunu Çıkarılmalıdır.
🔺TBMM İçtüzüğü Yeni Sistemin Ruhuna Uygun hale getirilmeli bu amaçla Yeni Bir İçtüzük Hazırlanmalıdır.
🔺TBMM İdarî Teşkilatının Kurumsal ve İşlevsel Kapasitesi Artırılmalıdır.
🔺Ekonomiye Yönelik Reformlara Devam Edilmelidir.
…
…
…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli EtikHaber’e “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine Geçiş ve Uygulama Süreci” başlıklı ikinci özel açıklama yaptı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, ”Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin mimarı Cumhur İttifakı, sahibi ise şüphesiz aziz milletimizdir. Bizim sözümüz Türk milletinin sözüdür. Bu söz yere düşmeyecek, Türkiye geriye sarmayacak, eskiye dönmeyecektir.” ifadelerini kullandı.
MHP Lideri Bahçeli’nin EtikHaber’e özel olarak yaptığı ikinci açıklama şu şekilde:
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNE GEÇİŞ VE UYGULAMA SÜRECİ
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Esasları:
Dünyada demokratik ülkelerin uyguladığı üç hükümet sistemi bulunmaktadır: Başkanlık sistemi, parlamenter sistem ve yarı başkanlık sistemi. Bu sistemlerin şekillenmesinde özellikle yasama ve yürütmenin yapısı ve aralarındaki ilişkiler belirleyici olmaktadır.
Her bir hükümet sistemine model teşkil eden ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkeler bu sistemlere kendi tarihi şartlarını yansıtmışlardır.
Tabidir ki, her ülkenin sahip olduğu kendine özgü siyasi, sosyal, kültürel ve benzeri şartlara ve farklılıklara bağlı olarak, hükümet sistemlerinin alt unsurları da birbirinden farklı olabilmektedir.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ABD ve diğer başkanlıkla yönetilen ülke örnekleri de incelenerek Türkiye’ye özgü, Türk milletinin tarihi ve kültürel dokusuna uygun bir hükümet sistemi olarak inşa edilmiştir. Dünyada uygulanan başkanlık sistemlerine göre rasyonelleştirilmiş bir hükûmet modelidir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin merkezinde sadece millet egemenliği ve demokratik değerler bulunmaktadır.
Anayasamız ile güvence altında bulunan cumhuriyetin temel nitelikleri, millî ve üniter devlet yapımız, Türk millî kimliği, Atatürk, demokratik rejim ve temel insan hakları gibi değerler yeni sistemin kırmızı çizgileridir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, parlamenter sistemin ağırlıklarını tasfiye etmiş, olumsuzluklarını gidermiştir. Türkiye vesayet odaklarından arındırılmış, ayak bağlarından kurtulmuş, özgüvene kavuşmuştur.
Devlet yönetiminde çift başlılık, hükûmet krizleri, yönetim sisteminde tıkanıklıklar ve siyasal istikrarsızlıklar dönemi sona ermiştir. Hükûmet bunalımlarına kilit vurulmuş, hükûmet etme sistemindeki engeller aşılmıştır.
Böylelikle, siyasi, ekonomik ve demokratik istikrarın yolu açılmış; hızlı işleyen, çabuk karar alan, sorunların çözümüne ve Türkiye’nin gelişmesine odaklı bir yönetim yapısı tesis edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi kuvvetler arasındaki denge ve denetimi güçlendirmiştir. Kuvvetler ayrımı net olarak sağlanmıştır.
Yürütme yetkisini doğrudan milletin vermesi temin edilmiş, yürütme Meclis içinden çıkmadığı ve güvenoyunu bizzat milletten aldığı için de güvenoyu ve gensoru mekanizması kaldırılmıştır.
Meclis Yürütmeye karşı denetim gücüyle donatılmış, Cumhurbaşkanı, Meclis’e hesap verebilir hale getirilmiştir.
Parlamenter sistemdeki sınırsız yetkili ve sorumsuz Cumhurbaşkanı yerine, her türlü iş ve işlemleriyle ilgili sorumlu, hem yasama, hem yargı denetimine tabi, hem de millete karşı hesap veren bir cumhurbaşkanlığı makamı oluşturulmuştur.
Parlamenter sistemde Meclisin yasama yetkisini elinden alan, yetki kanununa dayalı kanun hükmünde kararname çıkarma uygulaması yeni Sistemle birlikte kaldırılmıştır.
Parlamenter sistemde yargı denetimine tabi olmayan Cumhurbaşkanının her türlü eylem ve işlemleri yeni Sistemle birlikte yargı denetimine tabi hâle gelmiştir.
Yargının tarafsızlığı anayasal hükme bağlanmış, yargıda birlik amacıyla sivil-asker ayrımına son verilmiş, Anayasa Mahkemesinin askeri kökenli iki üyeliği kaldırılmış, askeri mahkemeler kapatılmıştır. Ayrıca, ara rejim dönemlerini çağrıştıran sıkıyönetim kaldırılmıştır. Böylelikle demokratikleşme yönünde de önemli adımlar atılmıştır.
Yargıda kutuplaşmaya ve illegal oluşumların sızmasına zemin hazırlayan yapının ortadan kaldırılması amacıyla HSYK, HSK adıyla yeniden yapılandırılarak üyelerinin çoğunluğunu teşkil eden 7 üyenin TBMM’de nitelikli çoğunlukla seçilmesi düzenlenmiştir.
Siyasi partilerin ittifak yaparak seçime katılabilmelerinin yasal altyapısı oluşturulmuş, temsilde adalet ilkesi gözetilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ülkemiz yönetimde istikrarın, temsilde adaletin temin edildiği bir yönetim sistemine kavuşturulmuştur. 24 Haziran 2018 seçimlerinde seçmen iradesinin Meclis’e yansıma oranı yüzde 99,3 olmuştur.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine Geçiş Süreci:
Hatırlanacağı gibi Anayasa değişikliğinin yapıldığı 16 Nisan 2017 öncesinde hükümet sistemi değişikliğini zorunlu kılan sebepler ile değişikliklerin ne getireceği, parlamenter sisteme göre üstünlükleri kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bunların başında parlamenter sistemde yaşanan sorunlar, zemin hazırladığı demokrasi dışı müdahaleler, siyasi istikrarsızlıklar, hükümet kurma krizleri, yürütmedeki çift başlılık ve bunun neden olduğu sistem tartışmaları ve milli bekamızı tehdit eden gelişmeler olarak ifade edilmiştir.
Türkiye’de çok partili seçimlerin yapıldığı 21 Temmuz 1946 tarihinden 9 Temmuz 2018 tarihine kadar geçen yaklaşık yetmiş iki yılda 51 hükûmet görev yapmış olup Parlamenter hükûmet sisteminin uygulandığı bu dönemde hükûmetlerin ortalama ömrü yaklaşık bir yıl beş ay düzeyinde kalmıştır.
Türk milleti, parlamenter hükümet sisteminde birtakım iç ve dış vesayet odaklarının tasarımıyla nasıl hükûmetler kurulduğunu ve nasıl düşürüldüğünü defalarca yaşamış, yirmi beş gün süreyle görev yapan hükûmetleri görmüştür.
En uzun süreli koalisyon hükümeti yaklaşık üç buçuk yıl (3 yıl 5 ay 5 gün) süren bizim de içinde olduğumuz 57. Hükümet olmuştur.
Bu denli kısa ömürlü hükûmetlerin yanı sıra, koalisyon ve hükûmet kurma çalışmaları, güvenoyu alma süreci ve Mecliste yapılan Cumhurbaşkanı seçimlerinde yaşanan krizler, yönetim sisteminde tıkanıklıklara yol açmış, önemli zaman kayıplarına ve istikrarsızlıklara neden olmuştur. Devletin tepesinde yaşanan bu sıkıntıların sebep olduğu demokrasi dışı girişimler parlamenter sistemin sorunları olarak yaşanagelmiştir.
Demokrasi dışı müdahalelere zemin hazırlayan siyasal istikrarsızlıklar, Türkiye’yi ekonomik ve sosyal yönden de olumsuz olarak etkilemiştir.
Türkiye, darbelerin acı ve ağır faturalarına katlanmak durumunda kalmış, darbeler, her defasında ülkemiz ve milletimiz için yıkım olmuş, Türkiye’yi hedeflerinden caydırmış, on yıllarımızı kaybettirmiştir.
Parlamenter sistemin ülkemizdeki en önemli sorunlarından birisi Cumhurbaşkanı ve Başbakandan oluşan iki güçlü organ tarafından yerine getirilen yürütmedeki çift başlılık olmuştur.
Türkiye’nin yönetim yapısını sakatlayan, hukuk ve anayasa tartışmalarını alevlendirip kriz ve kaosu derinleştirme ihtimali taşıyan hükümet etme sistemindeki karmaşa, özellikle de 15 Temmuz sonrasında çözülmesi zorunlu bir problem olarak tekrar karşımıza çıkmıştır.
MHP ve AK Parti arasında varılan uzlaşmayla, sistemdeki sorunların çözümüne yönelik yeni bir hükümet sistemi ortaya çıkarılmış, Türkiye’nin maruz kaldığı risk ve tehditlere karşılık verebilecek “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” inşa edilmiştir.
Bu süreçte Türkiye’nin önündeki engelleri aşması ve hasımlarına karşı güç birliği yapabilmesi, millî güçlerin bir ve beraber olmasını ve millî mutabakatla hareket etme zaruretini ortaya çıkarmıştır.
Cumhur İttifakı da böyle bir sorumluluk ahlakıyla doğmuş; Yenikapı Mitingi ile sembolleşen millî birlik ruhu, Cumhur İttifakı’nın temel dayanağı olmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi arasında varılan mutabakat sonucunda Türkiye’de hükümet modelini yeni bir zemine oturtan Anayasa Değişikliği Paketi hazırlanmıştır.
10 Aralık 2016 tarihinde TBMM Başkanlığına verilen ve 18 maddeden oluşan “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” Anayasa Komisyonu ve Genel Kurul görüşmelerinden sonra 21 Ocak 2017 tarihinde TBMM Genel Kurulunda referanduma götürülmek üzere 339 oyla kabul edilmiştir.
Türk milleti, ülkemize yönelik artan risk ve tehditleri, bekamız üzerinde oynanan oyunları ve yönetim sistemimizdeki sorunları görerek 16 Nisan 2017 halk oylamasıyla anayasa değişiklik paketini yüzde 51,18 oranındaki “evet” oyu ile kabul etmiş ve Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine onay vermiştir.
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi Türk milletinin başarısıdır. Hiçbir dış tazyik ve yönlendirme olmadan, hiçbir telkin ve baskı yaşanmadan hükûmet sistemi, cumhurun bizzat irade ve isteğiyle değişmiş, Türk milleti demokratik rüştünü bir kez daha ispatlamıştır. Temel amacı, Türkiye’nin birlik ve dirliğini korumak, beka ve istiklalini yaşatmak olan yeni bir siyasi sürece girilmiştir.
Bilindiği gibi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin Anayasa değişikliği gerçekleşmeden evvel kamuoyunun gündeminde tartışılmıştır. Siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları görüşlerini kamuoyu ile paylaşmış, parlamentoda yapılan çalışmalar da kamuoyunun gözü önünde olmuştur.
Anayasa değişikliğinin bütünüyle uygulamaya girmesi yapılacak ilk cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi ile ilişkilendirilmiş ve 24 Haziran 2018 tarihinde söz konusu seçim yapılmıştır.
Bu seçimin önemli özelliklerinden birisi, yürütmeyi ve yasamayı doğrudan halkın seçmesinin yanı sıra, yapılan propagandalar itibariyle 16 Nisan 2017 de ki halkoylamasından sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin adeta ikinci defa oylanması olmuştur.
Bu seçime Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini inşa eden AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi “Cumhur İttifakı” çatısı altında girerken CHP, HDP, İP, SP’nin oluşturduğu blok parlamenter sisteme dönmeyi vaat etmişlerdir. 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanı Seçimi sonucunda Cumhurbaşkanı yüzde 52,59 oyla seçilmiş, 27.Dönem Milletvekili Genel Seçimi sonucunda Cumhur İttifakının toplam oy oranı ise yüzde 53,66 olmuştur.
Üçüncü olarak da 31 Mart 2019’da yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimleri esasen yerel yöneticilerin seçilecek olmasına rağmen sistem tartışmaları ile geçmiştir. Seçimin sonucunda il genel meclisi üyeliği seçiminde Cumhur İttifakı oy oranı % 60,43 olmuştur. Belediye meclis üyeliği ve belediye başkanlığında da Cumhur İttifakı başarılı olmuştur.
Böylece Türk milletinden üç defa destek ve onay alan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, meşruiyetini güçlendirmiş ve bunu tartışma alanı olmaktan çıkarmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Uygulama Sonuçları:
Türkiye, 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetilmektedir. Bugüne kadar geçen 2,5 yıllık (13 Ocak 2021 tarihi itibariyle 2 yıl 6 ay 4 gün – 914 gün) süre zarfında birçok alanda tarihi adımlar atılmış, başarılar elde edilmiştir.
Türkiye, dünyanın ve içinde bulunduğu bölgenin çetin ve zorlu şartlarında olağanüstü bir diriliş ve yükseliş azmiyle öne çıkmaktadır.
Türkiye çok yönlü ve insani dış politika anlayışı ile bölgesel gelişmelerin belirleyicisi, küresel düzeyde etkili bir aktör durumuna gelmiştir.
Bir yandan milli güvenliğimizin ve egemenlik haklarımızın korunması, aynı zamanda da bölgesel ve küresel ölçekte adaletin tesisi için çaba sarf etmektedir.
Bölgesel ve küresel ölçekte her alanda uluslararası hukuka uygun, meşru ve millî politikalarla bekamıza, güvenliğimize, egemenlik haklarımıza ve tarihî mirasımıza sahip çıkılmaktadır.
Türkiye, küresel düzeyde adalet anlayışının tesis edilmesine de katkı vermektedir. Nerede bir mazlum varsa, nerede hakkı yenmiş, barış ve huzura susamış bir mağdur bulunuyorsa Türkiye bütün gücüyle oradadır.
Terörle mücadele kararlı, etkin ve başarılı bir şekilde devam ettirilmekte, girilemez denilen yerlere girilmekte, kahraman güvenlik güçlerimiz destan yazmaktadır.
“Pençe”, “Kıran”, “Kapan”, “Yıldırım” ve şimdi de “Eren” Operasyonları terörün belini kırmakla kalmamış, Türk devletinin kudretini göstermiştir.
Artık terörün sonuna yaklaşılmaktadır. Kanlı örgütün dağ kadrosu da günbegün erimekte, elebaşları etkisiz hale getirilmektedir. Huzur ve güvenlik ortamı güçlü bir şekilde tesis edilmektedir.
Emperyalist güçler tarafından Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör koridoru girişimi, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla bertaraf edilmiştir. Türkiye’nin tezlerinin kabul edildiği önemli bir askeri, diplomatik ve siyasi başarı sağlanmıştır.
Teröristlerden temizlenerek güvenli hâle getirilen bölgelerde temel altyapı ihtiyaçlarının sağlanması ve hayatın normalleşmesi için ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlarla koordineli olarak çalışmalar devam etmektedir.
Türkiye, tehditlere aldırmadan, Doğu Akdeniz’deki egemenlik haklarını ve millî çıkarlarını korumak için etkin bir politika yürütmektedir.
Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle uluslararası hukuk kurallarına uygun şekilde imzalanan anlaşmayla, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi saf dışı bırakmaya çalışanların oyunları bozulmuş, Ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını koruma kararlılığı gösterilmiştir.
Sondaj ve sismik araştırma gemilerimizle, mavi vatanımızda ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yetki verdiği alanlarda, araştırma faaliyetleri yapılmaktadır.
Türkiye, tarihinin en büyük doğal gaz keşfini Karadeniz’de gerçekleştirmiştir. Keşfedilen 405 milyar metreküp doğal gaz rezervi, ekonomik güvenliğimizi sağlam esaslara bağlarken stratejik gücümüze güç katacak, vatandaşlarımızın refahına da yansıyacaktır.
Kıbrıs, Türkiye’nin millî davasıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan cumhurbaşkanı seçimiyle yeni bir döneme girilmiştir.
46 yıl kapalı kalan Maraş açılmıştır. Maraş’ın açılması uluslararası hukuka uygundur, meşrudur ve tasarrufu da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne aittir.
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in ibadete açılması yakın tarihimizin en önemli olaylarındandır. 86 yıl sonra zincirler kırılmış, Ayasofya Müslüman gönüllerle buluşturulmuştur.
Azerbaycan, 28 yıl sonra, Ermenistan’ın işgali altında bulunan öz topraklarını işgalden kurtarmıştır. Türkiye Azerbaycan’a açık destek vermiş, Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin yanında, aynı zamanda da diplomasi masasında yer almış, belirleyici olmuştur.
Nahçıvan’dan Azerbaycan’a açılacak koridor sayesinde Türkiye ve Azerbaycan ilk kez karayolu ile birbirine bağlanacaktır.
Türkiye, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı 2019 İnsani Gelişme Raporuna göre ilk kez en üst lig olan “en yüksek insani gelişme” kategorisine yükselmiş, 2020 raporuna göre de insani gelişme endeksi değeri artmış, ülkeler sıralamasında iki yılda 10 sıra birden yükselmiştir.
Ülkemizin Kovid 19 salgınıyla mücadelede etkinliği, güçlü sağlık altyapısı, ücretsiz test ve tedavi hizmetleri AB İlerleme Raporuna yansımış, Dünya Sağlık Örgütü yetkililerince ve dünya çapında gazete ve televizyon kanallarınca örnek gösterilmiştir.
Ülkemiz aralarında güçlü ekonomilere sahip ABD ve Avrupa ülkeleri de olmak üzere, zor durumlarda kalan 156 ülke ve 9 uluslararası kuruluşa malzeme yardımı yapmıştır.
Türkiye bu dönemde deprem ve sel gibi can ve mal kayıplarına sebep olan doğal afetlere de maruz kalmıştır. Afetlerin yaraları süratle sarılmış, etkilenen vatandaşlarımızın mağduriyeti giderilmiştir.
Bu süreçte üretime dayalı yerli ve milli ekonomiye dönük politikalara ağırlık verilmiştir. Milli teknoloji hamlesinin çıktıları alınmakta olup, başta savunma sanayi olmak üzere imalat sanayi, otomotiv, makine, enerji, yazılım, ilaç ve tıbbi malzeme gibi birçok alanda yerli ve milli üretim artmaktadır.
İlk millî helikopter motorumuz, İHA’lar, SİHA’lar, gemiler, zırhlı araçlar ve silahlar gururumuz olmuştur.
Savunma, havacılık ve uzay alanında ileri teknolojili çalışmalar yürütmek üzere 2020 yılı başında ilan edilen Konya Teknoloji Endüstri Bölgesinde, ASELSAN Konya Silah Sistemleri Tesisinin açılışı yapılmıştır.
Türkiye’nin otomobilini üretecek fabrikanın temelleri Gemlik’te atılmıştır. Milletimizin beğenisine sunulan TOGG Türkiye’nin gururu olmuştur.
Teknoparklardaki genç girişimcilerimiz dünya çapında başarılar elde etmektedir. Yerli bir mobil oyun şirketimiz 1,8 milyar dolarlık değerle, Türkiye’nin “1 milyar dolar üzerinde değerlenen” ilk girişimi olmayı başarmıştır.
Yerli yoğun bakım solunum cihazımız kısa süre içinde üretilmiş, ihraç edilmektedir
Yerli ve milli enerji atılımı kapsamında Türkiye’nin ilk, Avrupa ve Orta Doğunun tek entegre güneş paneli fabrikası açılmıştır. Üretilen panellerin kurulmaya başlandığı Konya Karapınar GES uzaydan görülebilecek olup, 2 milyon kişinin elektrik ihtiyacını karşılayacaktır.
Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) Avrupa Bağlantısı ve Türk Akım Projesi ile enerji alanında iki önemli adım atılmıştır.
Türkiye, bu dönemde dünya çapında devasa projelere imza atmış, kısa zamanda yapılan havalimanları, şehir hastaneleri, acil durum hastaneleri, otoyollar, köprüler, tüneller, bölünmüş yollar, barajlar gibi yatırımları gerçekleştirmiştir.
Türkiye, Dünya Bankası 2019 İş Yapma Kolaylığı Raporu’na göre son iki yılda 27 basamak yükselerek 33’üncü sıraya ulaşmış, yatırımcılar için giderek daha cazip hale gelmektedir.
Dünya ekonomileri gibi Türkiye ekonomisi de son dönemde zorlu bir süreçten geçmektedir. Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durum değerlendirilirken son yıllarda yaşanan iç ve dış gelişmelerin ekonomik ve sosyal maliyetinin de dikkate alınması zorunlu bulunmaktadır.
15 Temmuz darbe girişimi ve terör saldırılarıyla sonuç alamayanlar, 2018 yılında ekonomimizi çökertmek için kur ve faiz üzerinden saldırılar başlatmışlardır. Küresel güçlerin öncülüğünde kur ve faiz üzerinden Türkiye ekonomisi ve siyaseti yönlendirilmek istenmiştir.
Türkiye maruz kaldığı ekonomik saldırılara, manipülasyonlara ve yaptırımlara kararlılıkla karşılık verirken, ekonomimizi çökertme girişimleri, alınan isabetli ve etkili önlemler sayesinde her defasında boşa çıkarılmıştır.
2016 yılı ve sonrasında ekonomik veriler incelendiğinde Türkiye ekonomisine yönelik saldırıların etkisi ve saldırılar karşısında alınan ekonomik tedbirlerin yansımaları net bir şekilde görülmektedir.
Dünya ekonomisinin ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin 2020 yılında Kovid 19 salgını nedeniyle yüksek oranda daralacağı öngörülürken, Türkiye ekonomisi bunlardan pozitif olarak ayrışmaktadır.
2020 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 9,9 daralan Türkiye ekonomisi alınan etkili önlemler sayesinde güçlü bir toparlanma göstererek üçüncü çeyrekte yüzde 6,7 büyümüş ve yılın ilk dokuz ayında yüzde 0,5 büyüme gerçekleşmiştir. Dördüncü çeyreğe dair öncü göstergeler, ekonomide güçlü toparlanmanın devam ettiğine ve yıllık yüzde 0,3 büyüme hedefinin aşılacağına işaret etmektedir.
Bu dönemde önemli bazı kanuni düzenlemeler de yapılmıştır. Teröristler ile çocuk istismarcıları, tecavüzcüler, kadın katilleri hariç olmak üzere, demir parmaklıkların gerisinde özgürlük düşü kuran, kader kurbanlarına yönelik İnfaz Yasasında değişiklik yapan kanun çıkarılmıştır
Yassıada mahkemeleri olarak bilinen, Yüksek Adalet Divanı’nın kullandığı yetkilerin hukuki dayanağını oluşturan kanun hükümlerinin geçmişe dönük olarak yürürlükten kaldırılması ve böylelikle hükümsüz hâle gelen kararlardan kaynaklanan zararların tazmini kapsamında düzenleme yapılmıştır.
27 Mayıs darbesinin yargılamalarının yapıldığı Yassıada, bu dönemde Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline getirilmiştir.
Kamu kurumu niteliğindeki kuruluşların, bu kapsamda baroların demokratik temsile imkan veren bir şekle bürünmesi ayrıca sosyal medyanın açık ve ahlaki bir zemine oturtulması için gerekli düzenlemeler de yapılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Uygulamasına Dair Öneriler:
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi, sistemin tamamlayıcı unsurlarının gerçekleştirilmesi için atılması gerekli ilave adımlar da bulunmaktadır.
Yeni hükümet sisteminin temelini oluşturan insan merkezli bir yaklaşımla ekonomik ve sosyal refahın artırılması için hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim ilkeleri devlet tarafından güçlü bir şekilde sahiplenilmeli ve buna yönelik düzenleme ve uygulamalar hayata geçirilmelidir.
Bu kapsamda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ruhuna uygun olarak yasama, yürütme ve yargı faaliyetleri ile demokratikleşmenin güçlendirilmesine ilişkin yapılmasında fayda gördüğümüz düzenlemeler bulunmaktadır.
Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Tamamlayıcı unsurları kapsamında değerlendirdiğimiz hususlar şunlardır:
Siyasi Partiler Kanunu Değiştirilmelidir.
Siyasetin ahlaki bir temele dayandığı, demokratik olgunluk ve uzlaşı kültürünün egemen olduğu, ayrıştırıcı dilin törpülendiği, Türkiye’nin milli ve manevi değerlerini ortak payda olarak kabul eden bir siyaset anlayışı hâkim kılınmalıdır.
Anayasada yer alan temel ilkeler çerçevesinde kalmak şartıyla, her siyasi partiye teşkilat yapısını ve işleyişini belirleme hakkının verilmesi sağlanmalıdır.
Siyasete katılım artırılmalı, parti içi demokrasi güçlendirilmelidir.
Siyasi partilere devlet yardımı şartları yeniden düzenlenmelidir.
Siyasi partilerin ticaret yasağı hükümleri açıklığa kavuşturularak titizlikle uygulanmalı ve denetlenmelidir.
Seçim Kanunlarında Gerekli Düzenlemeler Yapılmalıdır.
Ülke seçim barajı makul düzeye indirilmeli ve siyasi partilerin ittifak kurması halinde de uygulanmalıdır.
Mahalli idareler seçim sistemi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine uygun hale getirilmelidir.
Milletvekili adaylığı ve belediye başkan adaylığı şartları gözden geçirilmelidir.
Muhtarlık seçimlerinde adaylık şartları ve süreci yasal düzenlemeye kavuşturulmalıdır.
İllerin çıkaracağı milletvekili sayısına göre belirlenen seçim çevresi sayısı yeniden düzenlenmelidir. Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile yönetimde istikrar ilkesi sağlandığından, seçim çevrelerini çok fazla daraltmanın anlamı kalmamıştır.
Dar bölge ya da az sayıda milletvekilinden oluşacak daraltılmış bölge sisteminin temsilde adalet ilkesini geçersiz kılmasının yanısıra, etnik, dini yahut belirli yapıları öne çıkartma ve güçlendirme, parti kurumsallığını ve disiplinini ortadan kaldırma, ayrıca siyasetin çok yerelleşerek genel ülke meselelerinden uzaklaşması gibi riskler nedeniyle ayrıştırıcı yönde etki yaratabileceği ve Türkiye için uygun olmayacağı dikkate alınmalıdır.
Siyasi Etik Kanunu Çıkarılmalıdır.
TBMM üyelerinin ve siyasi partilerin çalışmaları, tüm yönleriyle etik esaslara bağlanmalıdır.
Milletvekillerinin parti değiştirebilmeleri konusunda etik kurallar konulmalıdır.
Milletvekillerinin yapamayacakları işlerin kapsamı, yeni sistemde daha aktif yasama faaliyetine imkan sağlamak üzere genişletilmelidir.
Milletvekillerinin kabul edebilecekleri hediyeler ile milletvekilliği dışında elde ettikleri gelirlerin beyan edilmesi temin edilmelidir.
Siyasî partiler ile parti yönetici ve adaylarının siyasi faaliyetlerine ilişkin gelir kaynaklarının ve seçim harcamalarının etkin bir biçimde denetimi temin edilerek kamuoyunun bilgisine sunulması sağlanmalıdır.
Milletvekili Dokunulmazlığı Belli Durumlar Dışında Kaldırılmalıdır.
Milletvekili dokunulmazlığı, kamu vicdanının kabul edeceği makul esaslara bağlanarak belli durumlar dışında kaldırılmalıdır.
Bunun için Anayasa’nın 83’ncü maddesinde değişiklik gerekmekle birlikte, Anayasa değişikliği mümkün olmadığı takdirde, birçoğu bölücülük faaliyetleri sebebiyle hazırlanmış ve TBMM’nde bekleyen dokunulmazlıkların kaldırılması dosyaları süratle işleme konulmalı, buna ilişkin süreç TBMM’nde işletilmelidir.
Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının Yapısı ve Faaliyetleri Anayasaya Uygun Hale Getirilmelidir.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşlarının Anayasa’nın 135’nci maddesinde düzenlenen “kamu kurumu niteliği” dikkate alınarak; Anayasa ile belirlenen çerçevede faaliyet göstermeleri temin edilmelidir.
Mesleki kuruluş ve birlik organlarının oluşumuna ilişkin seçimlerin katılımcı, mesleğin onuruna yakışır, adil temsile imkân verecek şekilde düzenlenmelidir.
Mesleki kuruluşlara üyelik önündeki engeller kaldırılmalıdır. Mesleklerin ideolojik amaçlı istismar edilerek mensuplar arasında ayrılık yaratılması önlenmelidir.
Kamuoyu Araştırmaları Konusunda Yasal Düzenleme Yapılmalıdır.
Kamuoyu araştırmaları son yarım yüzyılı aşkın süredir, modern demokrasilerin vazgeçilmez operasyonel unsuru haline gelmiştir. Bu araştırmalardan beklenen, kamunun tutum ve eğilimlerine dair doğru ve tarafsız ölçümlere ulaşımın sağlanmasıdır. Kamuoyu araştırmaları yüksek bilimsel ve ahlaki standartlara uygun olarak gerçekleştirilmelidir.
Araştırmacı ve araştırma kuruluşlarının nitelik ve yeterliliklerine ilişkin esas ve usuller belirlenmeli, kamuoyunu manipüle eden, yönlendirme veya etkileme maksadıyla yalan, yanlış, yanıltıcı veya eksik bilgiler sunan kamuoyu araştırmalarının ve araştırmacılarının önüne geçilmelidir.
Ruh Sağlığı Kanunu Çıkarılmalıdır.
Toplum ve bireyin ruh sağlığının korunmasına yönelik tedbirlerin alınması ve hizmet standartlarının belirlenmesi amaçlayan “Ruh Sağlığı Kanun Teklifi” MHP milletvekilleri tarafından 27/7/2018 tarihinde TBMM’ye verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine Uygun Hale Getirilmelidir.
Yargı Reformu Kapsamında Yapılan Düzenlemelere Devam Edilmelidir.
Sağlam teminatlara bağlanmış bir yargı bağımsızlığı demokratik rejim için hayati önemdedir.
İnsan odaklı hizmet, hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuk güvenliğinin güçlendirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, makul sürede yargılanma hakkının gözetilmesi ve yargıya güvenin arttırılması kapsamında belirlenen ilkeler hayata geçirilmelidir.
Bu kapsamda önemli değişiklikler yapılmış olmakla birlikte yatırım ortamının iyileştirilmesini de kapsayacak şekilde ilgili mevzuatta değişiklik içeren düzenlemelerin de yapılması gerekmektedir.
Hak ve özgürlüklerle adalet sisteminin işleyişi arasındaki sağlıklı ve dengeli irtibat ve illiyet bağı aynı zamanda toplumsal huzur ve iç barış ortamı için vazgeçilmez önemdedir. Hak arama yollarının açık olması etkin, objektif, verimli çalışan bir hukuk ve adalet sistemiyle mümkün olacaktır.
Türkiye bir hukuk devletidir ve Yargı Reformu Strateji Belgesinde de bu vurgular yer almıştır. O sebeple söz konusu strateji belgesinin içeriği kararlılıkla icra edilmeli, hukukun temel ilkelerinden ve adaletin ruhundan hiçbir şart altında taviz verilmemelidir.
Yeni Hükümet Sistemi Esas Alınarak, Bir Çerçeve Kanun Niteliğinde Kamu Yönetimi Temel Kanunu Çıkarılmalıdır.
Bu kanunda; devlet teşkilatının Anayasal çerçevede işleyişine ilişkin temel normlara ve idarenin bütünlüğü, verimlilik, etkinlik ve kaynakların rasyonel kullanımı doğrultusunda şekillendirilmesine yönelik temel ilkelere yer verilmelidir.
Anayasa’da açıklığa kavuşmamış bazı konularda bu kanunla yetkilendirme yapılabilecek, uygulamada herhangi bir karışıklığa yol açılmaması temin edilecektir.
Bunla birlikte yerel yönetimlerin de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine uygun hale getirilmesi uygun olacaktır.
İdari Usul Kanunu Çıkarılmalıdır.
Bu kanun ile yürütmenin iş ve işlemlerine yön verilmiş, vatandaş odaklı yönetim anlayışının hukuki zemini oluşturulmuş, vatandaşla idare arasında oluşan çekişmelerin asgariye indirilmiş olması mümkün hale gelecektir.
Devlet teşkilat ve personel yapısı etkinleştirilmelidir. Bu çerçevede; teşkilatlanmada, etkili bir idare ve işbölümü ile şeffaflık esas olmalıdır.
Cumhurbaşkanına bağlı, makro ve stratejik bakış açısı olan bir birim kurulmalıdır.
İnsan gücü kalitesi için ehliyet ve liyakat esas alınmalıdır. Üst düzey kamu yöneticileri yeniden tanımlanmalıdır.
TBMM İçtüzüğü Yeni Sistemin Ruhuna Uygun hale getirilmeli bu amaçla Yeni Bir İçtüzük Hazırlanmalıdır.
İçtüzük değişikliğinde gözetilmesi gereken temel ilke, Meclis çalışmalarının etkin, verimli, kaliteli ve sağlıklı bir şekilde yürütülebileceği bir çalışma düzeni ortaya konulması, yasa yapım sürecine sivil katılımın ve etkinliğinin artırılması ve kuvvetler ayrılığına uygun düzenlemeler yapılması suretiyle demokrasinin güçlendirilmesi olmalıdır.
Siyasi parti gruplarının yasama çalışmalarında işbirliği ve uzlaşı sağlamasını kolaylaştıracak mekanizmalar da inşa edilmelidir.
Yürütme, sivil toplum ve vatandaş taleplerinin kanun teklifine dönüştürülmesine dair bir mekanizma oluşturulmalıdır. Kalkınma Planı, Uluslararası Anlaşmalar ve Tezkerelerin görüşme usulü belirlenmelidir.
Komisyon odaklı yasama sürecine geçilmelidir. Bu amaçla Kanun görüşmelerine dair usul ve esaslar gözden geçirilmelidir.
TBMM ihtisas komisyonları yeniden tanzim edilmeli, Kesin Hesapları İnceleme Komisyonu kurulmalıdır. Ayrıca, Milli Strateji Komisyonu ve Siyasî Etik Komisyonu kurulmalıdır.
Yasama ve denetim sürecinde yasama-yürütme ilişkisi, kuvvetler ayrılığı ilkesi de dikkate alınarak Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ruhuna uygun olarak İçtüzükte düzenlenmelidir.
TBMM İdarî Teşkilatının Kurumsal ve İşlevsel Kapasitesi Artırılmalıdır.
Yeni sistemle beraber kanun yapma, kanun teklif etme kapasitesini artırmak için Meclisin idari kapasitesinin de buna uygun olarak geliştirilmesi gerekmektedir.
TBMM’nin daha etkin, güçlü, şeffaf, güvenilir ve itibarlı bir kurum olarak yapılandırılması sistemin özünü teşkil eden bir zorunluluktur. Bunun temin edilebilmesi için yasama tekniğinin ve kalitesinin geliştirilmesi, bu amaçla da mevzuat ve teşkilat başta olmak üzere fiziki, beşeri ve teknolojik kapasitesinin artırılması gerekmektedir.
Ekonomiye Yönelik Reformlara Devam Edilmelidir.
Türkiye’nin ekonomik ve sosyal problemlerinin köklü ve kalıcı çözüme kavuşturulması bazı yapısal tedbirleri almayı gerektirmektedir.
Bu çerçevede; üretimin artırılması ve ithalat bağımlılığının azaltılması, yurt içi tasarrufların ve yatırımların artırılması, vergi reformu, harcama reformu, gelirin adil bölüşümü ve yoksullukla mücadele, tarım, hayvancılık ve kırsal kalkınma, işgücü piyasası ve çalışma hayatı, bankacılık ve finans alanlarında reformlar hayata geçirilmelidir.
Türkiye 2023 seçimlerine kadar çözüm bekleyen birçok temel problemini aşabilecek güçte ve aşma kararlılığındadır.
Sonuç:
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin uygulamaya başlamasıyla birlikte devletin temel kurumları Anayasal yetkileri doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmekte, demokratik kural ve kurumlar işlemektedir. Kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun olarak her kurum daha bağımsız, daha etkin dolayısıyla daha güçlü şekilde milletimize ve devletimize hizmet etmektedir.
Önümüzdeki dönemde sistemin tamamlayıcı unsurlarına yönelik alt düzenlemeler yapılarak Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle yoluna devam edecektir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle her alanda hızlı ve etkili karar mekanizmasının işlemesi sağlanmıştır.
Esasen yaşanan ekonomik ve siyasi zorlu süreçte, yeni sistemin yasamada ve yürütmedeki etkinliği, karar alma süreçlerinde fark edilmiştir.
Bununla birlikte sistemi itibarsızlaştırmaya yönelik örgütlü saldırılar devam etmekte, sistem üzerinden toplumsal, siyasi karşıtlık üretilmeye çalışılmaktadır. Ekonomik ve sosyal ihtiyaçları istismar ederek yeni sistemle ilişki kurulmasının ve yeniden parlamenter sisteme dönme sözüyle insanların tahrik edilmesinin ayrıca sokak çağrılarına malzeme yapılmasının CHP, HDP, İP, SP, GP ve DEVA partilerinin ortak söylemi olarak devam ettirildiği görülmektedir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi uygulandıkça kamuoyunda olumlu etkisi de görülmeye başlamıştır. Türkiye yoğun bir şekilde maruz kaldığı bölgesel ve küresel dayatmalara, ekonomik ve siyasi baskılara sistemin sağladığı imkânlar çerçevesinde alınan etkili tedbirler sayesinde güçlü bir şekilde karşılık verebilmiştir.
Ülkemizin, 21’inci yüzyılda, bölgesinde barış ve istikrarın teminatı olan, uluslararası ilişkilerde daha güçlü bir ülke konumuna gelmesi için gerekli bütün şartların hazırlanması, Milliyetçi Hareket Partisi’nin stratejik hedefidir.
O sebeple, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kökleşmesi ve tüm kurum ve kurallarıyla sağlıklı bir şekilde kalıcı hâle getirilmesi Milliyetçi Hareket Partisi olarak üzerinde hassasiyetle durduğumuz husustur.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sayesinde kendi millî ve tarihî değerleriyle barışık, sorun çözme kabiliyeti olan, kalkınmış, etkin bir devlet düzeni kurmuş ve devletler camiasında saygın konuma gelmiş güçlü bir Türkiye 21’inci yüzyılda dünya siyasetinde ve ekonomik hayatında söz sahibi olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini karalamaya tevessül edenler rövanşist bir anlayışla hareket etmekte ve körü körüne karşı çıkmaktadır. Türkiye’nin geriye gitmesini, eski sisteme dönülmesini isteyenler iyi niyetli değildir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, cumhuriyet tarihimizdeki en önemli yönetim reformu, şartlara ve gelişmelere cevap veren en dinamik, demokratik tercihtir.
Türk milleti 16 Nisan 2017’de nihai hükmünü vermiştir. Bundan geriye dönüş de olmayacaktır. Hatırlanacağı gibi 2018 ve 2019 yıllarında geçirdiğimiz seçim süreçlerinin ana argümanı da zillet ittifakı bakımından parlamenter sisteme dönüş idi. Yine hatırlanacağı gibi tüm seçimlerden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin inşasını gerçekleştiren Cumhur İttifakı zaferle çıkmıştır.
Türkiye FETÖ, PKK, DEAŞ, YPG ve diğer terör örgütlerinin kökünü kazıyacaksa, lider ülke ve küresel güç haline gelecekse Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde bunları başaracaktır.
Nitekim uygulama sürecinde etrafımızdaki ateş çemberine rağmen elde edilen kazanımlar bunu doğrulamaktadır.
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin mimarı Cumhur İttifakı, sahibi ise şüphesiz aziz milletimizdir. Bizim sözümüz Türk milletinin sözüdür. Bu söz yere düşmeyecek, Türkiye geriye sarmayacak, eskiye dönmeyecektir.
Cumhur İttifakı, milletimizden aldığı destek sayesinde azim ve kararlılıkla Türkiye’yi küresel bir güç haline getirecek 2053 ve 2071 vizyonunun altyapısını da adım adım oluşturmaya devam edecektir.
Bir yanıt bırakın