▶️ Türk milleti; kaderi bir, kederi bir, kararı bir, kalbi beraber çarpan beşeri ve maşeri asaletin timsalidir. Türklüğün mukadderat gerçeğine sınırlar çizilemez, muvaffakiyet gayesine engel çıkarılamaz, mutlak varlığına kara çalınamaz. Türk beklenendir, özlenendir, övülendir.
▶️ Geçmişte demiştim, yine diyorum: Yavuz ne kadar Türk ise Şah İsmail’de o kadar Türk’tür. İkisi de Türk büyük hünkârıdır. Cem de bizim semah da… Cami de bizim Cemevi de… Ankara ve Bakü neyse Horasan, Erdebil, İsfahan bizim gözümüzde odur. Türk, Türk’e hasım edilemez.
▶️ Aynı gerçekler hiç kuşkusuz Kürt kökenli kardeşlerim için de geçerlidir.
▶️ ABD’nin Suriye eski Özel Temsilcisi James Jeffrey bizi Kürt düşmanı göstermeye çalışmış. Çakal fermanını Bozkurt hükmü yırtar. Ne Erbil, ne Washington, ne de Brüksel benim Kürt kökenli kardeşlerimizi sevdiğim kadar sevemez. Geçin bu zalim senaryoları, biz bize şükür yeteriz.
…
Genel Başkanımız Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, sosyal medya hesabı twitter üzerinden mesajları
Gönülleri birleşenler için mesafelerin hükmü yoktur. Ancak bir milletin farklı coğrafyaları yurt tutmuş evlatları için hasretin ağırlığı elbette çoktur. Uzağı yakın eden ülkülerdir, muhtemeli mümkün kılan irade ve inanç gücü de vicdanların şifresi çözülmüş künhünde gizlidir.
Türk milleti; kaderi bir, kederi bir, kararı bir, kalbi beraber çarpan beşeri ve maşeri asaletin timsalidir. Türklüğün mukadderat gerçeğine sınırlar çizilemez, muvaffakiyet gayesine engel çıkarılamaz, mutlak varlığına kara çalınamaz. Türk beklenendir, özlenendir, övülendir.
Bugün dünya üzerinde 34 farklı ülkede 78 ayrı şehitliğimiz vardır. Kıtalardan bir sedayla taşan ayak izlerimiz, yerkürenin her köşesine bir sevdayla tutunan anılarımız vardır. Karabağ’a bakınca gördüğümüz yurttur, Kerkük’ten Kıbrıs’a varıncaya kadar duruş Türk bakışıdır.
Karabağ’ın yüzde 70’inin Ermenistan işgalinden kurtarılması bir Türk zaferidir. Nitekim bu zafer bekanın, birliğin, dayanışmanın, kardeşliğin meşalesidir. Karabağ Türk’tür, Azerbaycan’dır, işgal emelleri zillettir, rezalettir, düşmanlıktır ve tarihi hakikatlere hıyanettir.
Terörist Ermenistan’ın başı 44 gün içinde hamd olsun ezilmiştir. 2 bin 783 şehidimiz bağımsızlık onuru için sere serpe toprağa düşmüştür. Vatana musallat olanların akıbetleri acıklı olmuştur. İnşallah Karabağ’ın tamamı günü geldiğinde sahibine geçecek, hak yerini bulacaktır.
1918’de Nuri Paşa komutasında Gence’ye gelen Türk ordusunu gören çocuklar demişti ki: “Salon gelir yan gelir, Genceli’ye şan verir, Gence’nin civanları Bakü diye can verir.” Karabağ’a can verilmiş, kan verilmiş, ağır yenilginin utancı Ermenistan’ın alnına kazınmıştır.
10 Aralık 2020 tarihinde, Bakü’nün Azatlık Meydanı’nda zaferin görkemli kutlamaları yapılmış, Sayın Cumhurbaşkanımız ile birlikte Azerbaycan Cumhurbaşkanı bu kutlamalardaki yerlerini almışlardır. Dünyaya Türk milletinin mesajı kararlılıkla ve kahramanca verilmiştir.
Ermenistan yine yapacağını yapmış, ateşkesi ihlal ederek Dağlık Karabağ’daki Hadrut kentinde 4 Azerbaycan askerini şehit etmiştir. Ermenistan korkaktır, kalleştir, aşağıların da aşağısındadır. Bu vesileyle aziz şehitlerimize Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum.
Coğrafyalarımızı nehirler ayırabilir, dağlar ayırabilir, zulüm ayırabilir, istilalar ayırabilir, yollar ayırabilir; ama biz aynı tende aynı canız, bir tarafımız Türkiye diğeri Azerbaycan’dır. Her ayrılık vuslatın muştusudur. Her kopuş bir başka kucaklayışın habercisidir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın okuduğu bir şiir özellikle İran’da büyük bir rahatsızlık uyandırmıştır. Bu ülkenin Dışişleri Bakanı mesnetsiz tepki göstermiş, İran Meclis’inde görev yapan 225 milletvekili de hazırlanan kınama mektubuna müştereken imza atmışlardır.
Güneşi balçıkla sıvamak akıl karı mı? 1828 Türkmençayı Antlaşması’ndan beri var olan zorlama statükoyu kabul etmek Türklüğün vicdanında karşılık bulur mu? Aras’ı ayırmadılar mı? Umutları ayırmadılar mı? Bu kadar rahatsızlık duyulmasının izah ve ifadesi nasıl yorumlanmalıdır?
Bir kez de ben sesleniyorum: “Aras’ı ayırdılar, mil ilen doyurdular, men senden ayrılmazdım, zor ilen ayırdılar. Ay Laçın, can Laçın, men sene kurban Laçın” Bu şiirin neresi yanlış? Ermenistan’a alenen destek verenler bize ne anlatıyorlar? Arası ayırdılar, hatta kopardılar.
Merhum şairimiz Arif Nihat Asya bakınız ne diyordu: “Ağlayın, parmakları nur, sularından kınalı kızlarım; Ağlasın Meraga göklerinden, Meraga’ya bakıp yıldızlarım, şu yakın suların, kolu neden bükülmez, Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin benden doğar, bana dökülmez?”
Hadi buyursunlar, bu şiire de tepki göstersinler. Meraga’nın nerede olduğunu bilenler biliyor, bilmeyenler de bu suretle inşallah öğreniyor. Türk’ün Sünni’si, Şii’si olmaz, nitekim Türk Türk’tür, başka tasvire ve tefrike sığmaz. Türklüğe baraj koyulamaz, duvar örülemez.
Bilinsin ki, Ötüken’in stratejik aklı köreltilemez, kutlu hedeflerinin üzeri çizilemez.
Geçmişte demiştim, yine diyorum: Yavuz ne kadar Türk ise Şah İsmail’de o kadar Türk’tür. İkisi de Türk büyük hünkârıdır. Cem de bizim semah da… Cami de bizim Cemevi de… Ankara ve Bakü neyse Horasan, Erdebil, İsfahan bizim gözümüzde odur. Türk, Türk’e hasım edilemez.
Aynı gerçekler hiç kuşkusuz Kürt kökenli kardeşlerim için de geçerlidir.
ABD’nin Suriye eski Özel Temsilcisi James Jeffrey bizi Kürt düşmanı göstermeye çalışmış. Çakal fermanını Bozkurt hükmü yırtar. Ne Erbil, ne Washington, ne de Brüksel benim Kürt kökenli kardeşlerimizi sevdiğim kadar sevemez. Geçin bu zalim senaryoları, biz bize şükür yeteriz.
Bir yanıt bırakın