On iki Ada meselesi Türk milletinin kanayan yarasıdır. Bu adalar haksız, hayasız ve hukuksuz şekilde elimizden alınmıştır. On iki Ada’nın statüsü tekrar değerlendirilmelidir. Yunanistan ile aramızdaki Ege sorunu aslında On iki Ada sorununun yeni bir boyut kazanmasından başka bir şey değildir.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, On iki Ada’nın statüsü hakkında şunları söyledi:
“On iki Ada meselesi Türk milletinin kanayan yarasıdır. Bu adalar haksız, hayasız ve hukuksuz şekilde elimizden alınmıştır. On iki Ada’nın statüsü tekrar değerlendirilmelidir. Yunanistan ile aramızdaki Ege sorunu aslında On iki Ada sorununun yeni bir boyut kazanmasından başka bir şey değildir.
Türkiye’nin egemenlik hakları ve milli güvenliği adalar üzerinden tehdit edilmektedir.
1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşmalarına göre askerden arındırılması gereken 23 adanın 16’sı hızla silahlandırılmış, cephaneliğe dönüştürülmüştür. Bu yanlıştır, gaflettir, hatta hıyanettir. Özellikle silah ve asker yığılması On iki Ada’yı daha da tartışmalı hale getirmiş, uluslararası antlaşmaların meşruluğu ihlal ve hatta imha edilmiştir.
Yunanistan ve arkasındaki zalim efendileri çevremizi kuşatmak isterken On iki Ada’nın hukuki statüsünü temelden dinamitlemişler, bu adaların mülkiyet boşluğunu belgelemişlerdir.
Türkiye’nin On iki Ada üzerinde hakkı vardır, sözü vardır, anıları vardır, çıkmayacak izleri vardır.
1912 yılından bugüne kadar geçen süreyi ve yaşananları dikkate aldığımızda On iki Ada üzerindeki haklarımızı inkar ve ihmal etmek milli ruha tamamıyla aykırıdır.
Bizim konuyla ilgili çalışma ve değerlendirmelerimiz devam edecektir.
Elbette yapacaklarımız ve söyleyeceklerimiz sırasıyla kamuoyuyla paylaşılacaktır.
İlk etapta hedefimiz şudur.
Dokuzuncu Ayın Dokuzunda Saat Dokuzda, yani 9 Eylül 2020 günü, İzmir’de düşmanın denize döküldüğü muhit ve mıntıkaya kadar, On iki Adayı temsilen teşkil edilecek oniki heyetin her birinde seksen bir Ülküdaşımın bulunması suretiyle istiklal için kararlılık yürüyüşü yapacağız.
İnanıyorum ki, Ülkücü Türk gençliği bugünden itibaren gerekli tüm hazırlık ve çalışmayı heyecanla temin edecektir.
Unutulmasın ki, hakkımızdan vazgeçersek şerefimizden oluruz.
Şeref ise bir milletin can damarı, varlık senedi, beka meselesi, onur payesidir.
Bu vesileyle de bir matem ayı olan Muharrem ayının 10’uncu gününde Kerbela’da şehit düşen Efendimizin aziz torunu Hz. Hüseyin’e ve Ehl-i Beyt’in muhterem büyüklerine Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum.
Haksızlığa direnmek, zulme direnç göstermek Hüseyni bir ahlaktır.
Türk milleti bu ahlakla donanmıştır.
Yezid’in uzantılarına Hz. Hüseyin’in duruşu ve şuuru yetecektir.
Yüreklerimizde tuttuğumuz Zülfikar ile zalimlere karşı mücadelemizi kahramanca sürdüreceğiz.
Yezid gibi yaşamaktansa, Firavun gibi olmaktansa gerekirse Hz.Hüseyin gibi can ve kan vereceğiz.”
Bir yanıt bırakın