Bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında, içinde bulunduğumuz yüzyıl, hayatımıza çok sayıda değişimi de beraberinde getirmiştir. Söz konusu bu değişimler, hayatı kolaylaştırıp her alanda olumlu etkiler gösterse de beraberinde birtakım olumsuzlukların da yaşanmasına sebebiyet vermiştir.
Teknolojik gelişmeler kapsamında internet teknolojisiyle, zamansal ve mekânsal sınırların ortadan kalkmasıyla insanlar yüz yüze iletişimden sanal iletişime geçmişlerdir. Geldiğimiz son noktada, toplumun tüm alanlarında sosyal medya kullanımı ciddi oranda yaygınlaşmıştır. İnsanların büyük çoğunluğu, bilgisayarı açar açmaz ya da akıllı telefonlarından öncelikle, sosyal medya sayfalarına bakmakta ve farkına varmaksızın, bu sayfalarda amacını karşılayacağından daha fazla zaman harcamaktadırlar.
Diğer yandan, bu yeni iletişim biçimi, insanların bir yandan kolay şekilde sosyalleşmesine imkân tanırken diğer taraftan çeşitli bağımlılıkların üremesine, bireysellik ve yalnızlığa sebebiyet vermekte; aynı zamanda, “sosyal ağ” olarak nitelendirilen mecrada sahte hesaplar vasıtasıyla verilen zararların boyutları da her geçen gün daha da büyümektedir.
Konuyla ilgili yapılan son araştırmalara baktığımızda: Örneğin, We Are Social: “İnternet Ve Sosyal Medya Kullanıcı İstatistikleri Araştırması” 2020 raporuna göre; Türkiye’de 62 milyon aktif internet kullanıcısı toplam nüfusun yüzde 70’ini teşkil ediyor bulunmakta, bu sayının 58 milyonu da telefonlarından internete bağlanmaktadırlar.
Yine aynı araştırmaya göre, Türkiye’de internet kullanıcıları internette yedi buçuk saat, sosyal medyada ve televizyon başında üç saat vakit geçirmektedirler. On-line müzik dinleme süresi ortalama bir buçuk saate, oyun konsolunda oyun oynama süresi ise bir saate yakındır.
Araştırma bulgularına göre, Türkiye’de 54 milyon sosyal medya kullanıcısı bulunmaktadır. 16-64 yaş arasındaki mobil kullanıcılarının aylık mobil uygulama kullanımlarına göre, mobil kullanıcılarının yüzde 92’si mesajlaşma ve sosyal medya uygulamaları kullanmakta, yüzde 83’ü video platformları kullanırken her 10 kişiden 6’sı oyun uygulamalarını tercih etmektedir. Dile getirmiş olduğum 2020 rakamlarının tamamı, bir önceki yıla göre ciddi artış gösterme eğilimindedir.
Diğer yandan, rakamlar Türkiye’de bu kadar yüksek iken tüm sosyal medya mecraları için 2018’de yapılan genel bir araştırma sonucuna göre, Türkiye, sahte habere en çok maruz kalan ülkeler kategorisinde yüzde 49’la birinci sırada yer almaktadır.
Sosyal medyanın karanlık ve sahte yüzü diyebileceğimiz önemli bir diğer kavram da sahte hesaplardır. Sosyal medyada sahte hesap kullanıcıları sanal dijital dünyada, özellikle sosyal medyada “Kimseye yakalanmam, görünmem.” düşüncesiyle hareket ederek çoğu zaman haksız kazanç, dolandırıcılık, itibar suikastı, terör faaliyeti, algı operasyonu yürütmektedir.
Siyasal aktörlerin, kamu yöneticilerinin, sporcu gibi pek çok kesim üzerinden yürütülen ve genellikle çarpıtılmış içerikte anonim ya da çok takipçili sahte hesaplarla algı oluşturulmaya çalışılmakta ve bu olumsuz sürece hukuk dahi yetişememektedir. Yine bu tip sahte hesaplar devlet ve hükûmet aleyhine yalan yanlış eleştiriler, yazılar yazıp görüntü, video paylaşımlar yapabilmenin yanı sıra gerçek kimliklerini, fotoğraflarını, kısacası kişisel bilgilerini saklayıp diğer insanlara zarar verebilmektedirler.
Sahte profil hesap kullanıcıları bazen başkaları adına sahte hesap açmakla yetinmeyip bahsi geçen bu sahte hesaplar aracılığıyla başka gerçek ve tüzel kişilere karşı hakaret, tehdit, şantaj, haberleşmenin gizliliğinin ihlali, dolandırıcılık gibi suçları da işleyebilmektedirler.
Sosyal medya ve sahte hesapların farklı kötü amaçlarla kullanımına yönelik bir başka önemli itiraf, Otpor’un kurucularından Sırp İvan Maroviç’in Deutsche Welle kanalına yaptığı açıklamada yer almaktadır. Maroviç, “Sahte sosyal hesaplar vasıtasıyla rejimin komik yanlarını gösterirsiniz ve onun meşruiyetini kaybettiğini söylersiniz; sonrasında da neler yapılması gerektiği konusunda algı çalışmasına başlarsınız.” Bu süreç Arap Baharı’nda yaşandığı gibi Ukrayna, Gürcistan gibi ülkelerde de bilindiği üzere görülmüştür.
Gün geçtikçe artan ve zaman zaman ciddi boyutta mağduriyetler yaratan sahte hesapların işledikleri suçlara da Türk Ceza Kanunu’muz caydırıcı ve önleyici bazı yaptırımlar öngörmüştür.
Türk Ceza Kanunu’muzda düzenlenen bu suçlara yönelik cezaların yanı sıra anayasa hukukundan medeni hukuka, fikrî hukuktan diğer hukuk disiplinlerine kadar çeşitli suçlar yaptırımlara bağlanmıştır. Sanal ortamda, sosyal medyada sahte profil, sahte grup, sahte e-posta oluşturmak Ceza Kanunu’muzda özel ve yaptırımları ağır bir suç tipi olarak düzenlenmese de doğurabileceği ihmal dâhilindeki sonuçlar bakımından ceza hukukumuz tarafından yaptırıma bağlanmıştır.
Yine de belirtilmesi gereken, “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesinden hareketle ve bu konuda herhangi bir ceza öngörülmemesi nedeniyle sahte profil hesabı açmak hâlen tek başına suç teşkil etmemektedir. Mevcut, yürürlükte olan mevzuata göre sahte hesabın suç teşkil edebilmesi için profilinde kullandığı fotoğraf, e-mail adresi veya kişisel bilgilerin TCK’nin 134’üncü maddesi gereği özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu ihlal etmesiyle gerçekleşebilecektir.
Diğer taraftan, ülkemizde internet üzerinden yapılan yayınların düzenlenmesi, hukuka aykırı içeriklerin kaldırılması ve internet sitelerine erişimin engellenmesine dair temel kurallar 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’la düzenlenmiştir.
Bu kapsamda, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 8’inci maddesi vasıtasıyla sosyal içerik sağlayan platformlara mahkemelerce erişim engeli getirilebilmektedir.
5651 sayılı Kanun kapsamındaki suçlara baktığımızda; “İntihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkân sağlama suçları” ile “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlar” yine “7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunda yer alan suçlar” olduğunu görmekteyiz.
Sosyal medyada sahte hesapların neden olduğu suçlarla ilgili hâlen yürürlükte olan bizim mevzuatımızdaki uygulamalar bu şekilde iken dünyada diğer gelişmiş ülkelerin de mevzuatlarını güncelleme çabası içerisinde olduğunu gözlemlemekteyiz.
Sahte hesaplarla ilgili dünyadaki gelişmelere baktığımızda, reklam ajansı sektöründe faaliyet gösteren CRM Medyanın yaptığı araştırma kapsamında 249 ülkeden, 20 bin web sitesinden ve toplamda 1,4 milyar kullanıcıdan alınan sonuçlara göre kullanıcıların yüzde 61,5’ini sahte kişiler, “spam” yani istenmeyen hesaplar, “hack”leme, korsan, kaçak kullanım araçları oluşturmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri merkezli uluslararası yayınlanan günlük finans ve haber gazetesi The Wall Street Journal’ın bir araştırmasına göre internet kullanıcılarının yaklaşık yüzde 36’sı sahte, dolandırıcı hesaplardan oluşmaktadır.
Almanya’da da sosyal medya ağlarındaki nefret söylemlerini, sahte haberleri ve yazılış içerikleri paylaşımları hızlı bir şekilde silmeye zorlayacak yeni bir yasa 2018’de yürürlüğe girmiştir. Sosyal paylaşım sitelerine, sahte paylaşımları öngören sürede silmemesi durumunda, 50 milyon avroya varan para cezaları verilebilmektedir.
İngiltere sahte sosyal medya hesaplarıyla ilgili çok önemli adımlar atmıştır. İngiltere Kraliyet Savcılık Teşkilatı sahte sosyal medya hesaplarıyla ilgili yaptığı açıklamada; Twitter, Instagram ve Facebook gibi sosyal medya platformlarında sahte hesap açıp diğer kullanıcıları rahatsız eden, küçük düşüren, taciz eden, ifşa eden ve haklarında yalan haberler çıkaranlara karşı yeni bir kanun çıkaracaklarını ve sahte hesap açmanın suç sayılacağını da kamuoyuna duyurmuştur.
Hâlen İngiltere’de sosyal medya platformlarında yaptıkları paylaşımlarla İletişim Yasası’nın 127’nci maddesini ihlal edenler altı aya kadar hapis ve 5 bin sterline kadar para cezasına çarptırılmaktadır. İngiltere’de hiç kimse “Anonim hesaplar kapatılmasın, sosyal medya susturuluyor.” dememektedir.
Fransa Ulusal Meclisinde internette yayınlanan haberlerin engellenmesini öngören 2 yasa tasarısı 2018 Kasım ayında kabul edilmiştir. Tasarı Almanya’daki gibi Fransa’da da Facebook ve Twitter gibi sosyal medya organlarında yer alan yalan algı üretmeye yönelik gerçek dışı haberlerin en kısa sürede silinmesinden sorumlu tutmaktadır. Dile getirdiğimiz örneklerde de görüleceği üzere dünyada durum bundan ibarettir.
Hemen hemen bütün sosyal ağ sağlayıcıları her yıl belirli raporlar yayınlamaktadır.
Bu raporların bir kısmına kısaca göz attığımızda 2019’un birinci altı ayı içinde Türkiye’den Twitter’a 388 mahkeme kararı ve 5.685 diğer çıkartma talebi gönderildiği ve bu taleplerle 8.993 Twitter hesabının kapatılmasının talep edildiği anlaşılmaktadır.
Twitter ise 2019 yılının birinci yarı yılı içinde sadece 264 hesabı ve 230 “tweet”ı Türkiye’den görünmez kıldığını açıklamıştır. 8.993 nerede, 264 nerede? Buradan dahi görüşmekte olduğumuz kanun teklifine ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğunu görmekteyiz.
Yine 2013’ün ikinci yarısından 2017 sonuna kadar Facebook Türkiye’den toplam 24.137 içeriği çıkartırken 2019 yılı içinde sadece 1.135 içeriği çıkarmıştır. Türkiye’den mahkeme kararlarıyla içerik kaldırma talebi Facebook’un raporlarında yer almamıştır.
Sosyal medyayla ilgili rakamlar ortada ve her gün ayrı ayrı iğrençlikler yaşanmaya devam etmektedir. Ancak kullanıcıların tercih ettiği sosyal medya platformların büyük bir bölümü yabancı ülke menşeli olması ve sosyal medya hukukunun ülkemizde yeni ve dinamik bir kavram olmasından kaynaklı olarak hukukçu boşlukları varlığı bu süreçte kabul edilmektedir.
Bu bakımdan kanun teklifimizle öncelikle mevzuatımıza “sosyal ağ sağlayıcısı” tanımı getirilmektedir. Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıların Türkiye’de temsilci bulundurması zorunlu hâle getirilmektedir. Karşınızdaki hukukî bir muhatap istemek kötü bir şey olmasa gerekir.
Bunu yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcısına kademeli olarak artan yaptırımlar getirilmektedir, 10 milyon TL’den 30 milyon TL varan idari para cezaları ve internet bant genişliğinin yüzde 50’den yüzde 90’a kadar daraltılması gibi.
Bu kapsamda kanun teklifimizle sosyal ağ sağlayıcısına yaptırım olarak Türkiye’de mukim vergi mükellefi olan gerçek ve tüzel kişilerin ilgili sosyal ağ sağlayıcısına yeni reklam vermesi dahi yasaklanabilecektir.
Türkiye’de vergisini veren her kesimin, sosyal ağ firmalarının da ülkemize vergi vermesini şiddetle isterken Türkiye’de temsilcilik açmayan firmalara verilecek cezalar üzerinden “Sosyal medya kapatılmak isteniyor.” diye yaygara yapılabilir mi?
Sosyal ağ sağlayıcıları, kişilik hakları ve özel hayatın gizliliğinin ihlali kapsamındaki içeriklere yönelik olarak, kişiler tarafından yapılacak başvurulara, başvurudan itibaren en geç kırk sekiz saat içinde olumlu veya olumsuz, gerekçesiyle birlikte cevap verme yükümlülüğüne tabi olacaktır. Sosyal ağ kullanıcısı olarak böyle bir düzenleme hepimizi memnun etmez mi?
Sosyal ağ sağlayıcıları, içerik çıkarılması, erişim engellenmesi kararları ve kendisine yapılan başvurulara ilişkin istatistiksel ve kategorik bilgiler içeren raporları Türkçe olarak, altı ayda bir Bilgi ve Teknolojileri ve İletişim Kurumuna sunacaktır.
Yine, teklifimizle ırk, din, cinsiyet veya engellilik konularında nefret söylemi barındıran içerikler ile çocuk istismarı ve terör propagandası barındıran içeriklerin yirmi dört saat içinde yayından kaldırılması öngörülmekte, kaldırılmadığı takdirde ise ağır, idari para cezaları söz konusu olacaktır.
Buna benzer hükümler dünyada hemen hemen tüm ülkelerin mevzuatında ya yer almaktadır ya da tıpkı bizde olduğu gibi yer almak üzeredir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak dijital mecraların kısıtlanması, yasaklanması yerine hukuki altyapı üzerine inşa edilecek yeni toplumsal düzen ve iletişim becerilerini yönetmek gerektiğine inanmaktayız.
Dijital mecralar, bazılarının bugünkü “yasaklanıyor” söylemleri üzerinden ziyade, düzenleyici ve yönlendirici kurallarla etik işleyişi biçimlendiren yeni değerler sistemini kurgulamasıyla sağlıklı bir biçim alacaktır.
Dijital mecraların içeriğine ilişkin bilinçli bir toplum kütlesi yaratmak ancak böyle bir anlayışla mümkün olabilecektir. AK PARTİ’yle Meclis Başkanlığına sunmuş olduğumuz kanun teklifimizle, sahte hesapların yarattığı mağduriyetlerle hakları ihlal edilen kullanıcılar, bundan sonra, adaletli ve hukuka uygun bir şekilde haklarını arama imkânı bulmuş olacaktır.
Bu alanda atılan önemli ve ciddi bir ilk adım olarak nitelendirebileceğimiz kanun teklifimizin ardından devam niteliği taşıyacak sosyal medyayla ilgili, özellikle uluslararası anlaşmaları, Türkiye olarak gündeme getirebilmeliyiz. Bu alanda İçişleri Bakanlığımızın da uluslararası diplomaside inisiyatifi eline alması yerinde bir tutum olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, kanun teklifinin sosyal medyaya bir çekidüzen getireceğine inanıyor ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Bir yanıt bırakın