Aziz Atatürk’e lanet değil, rahmet okunur, dua edilir, minnet, şükran hisleriyle muhterem hatırası yad edilip emanetlerine sahip çıkılır. Atatürk’e lanet okunduğu yalanıyla imal ve inşa edilen kutuplaşma zalim bir bölücülüktür, Türkiye’yi uçuruma çekmenin zehirli hazırlığıdır. Lekeli dostlarıyla iktidar olmak için hedef koyan CHP’nin, arada ve arafta kalmanın sancısını çeken İP’in, kendilerine bizzat Cumhuriyet’in bekçisi rolü vermiş kişi ya da grupların Atatürk ve Laiklik üzerinden yeni bir mevzi arayışları boşuna bir çırpınıştır.
Şayet Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’ten ezanlar yükselip tevhid inancımızın sancağı dalgalanıyorsa bunun şeref payesi hem Fatih Sultan Mehmet Han hem de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tedir.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, “Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in İbadete Açılmasıyla Birlikte Yaygınlaşan Tehlikeli Kutuplaşmalar ve Siyasi Gündemle” ilgili yaptıkları yazılı basın açıklaması
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in müstesna bir kararlılık eşliğinde, muazzam bir katılımla aslına rücu ederek ibadete açılması yakın tarihimizin en önemli olayıdır.
Müslüman Türk milleti inanç haklarına sahip çıkmanın yanında irade ve istiklal haysiyetini cesaretle savunmuştur.
1930’lu yılların kasavet dolu iç ve dış siyasi şartlarında müze yapılan Ayasofya’nın nihai aşamada camiye dönüştürülmesi aynı zamanda aziz ecdadımıza saygının bir nişanesi, fetih mirasımızı bihakkın muhafaza dirayetidir.
Ancak 24 Temmuz 2020 tarihinde kılınan Cuma Namazıyla kilitleri kırılan, kapıları açılan Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in inananlarla buluşmasını hazmedemeyen iç ve dış odakların varlığı hem düşündürücü hem de düzeysizliğin açık kanıtıdır.
Müfteris ve müfteri zihniyetlerin felaket tellağına heveslenerek tehlikeli itham ve isnatları seri halde tedavüle sokmaları yalnızca fütursuzluk değil, bundan daha fazlası olan ahlaki kopuş, vicdani kırılmadır.
Milli ve manevi değerlerimize kör bir taassupla ve köhne bir tahammülsüzlükle cephe alanların içine düştükleri ilkel ve ibretlik haller vahamet sınırlarından hızla taşmaktadır.
Türkiye’nin egemen devlet vasfına kategorik bir saldırı alenen mesafe almaktadır.
Yeminli Türk ve İslam düşmanları mimarı oldukları karanlık kampanyayı devamlı ileriye taşımaktadır.
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in ibadete açılması münasebetiyle Müslüman’ın mabediyle, camiinin cemaatiyle kucaklaşmasını ağır mağlubiyet olarak görenler yanlışa gömülmekle kalmamışlar altından kalmayacakları bir hesap hatası yapmışlardır.
Esasen bu hesap hatasının fail ve figüranları iki ana ayakta temerküz ve tezahür etmişlerdir.
Birinci ayakta, Yunanistan’ın başını çektiği ülkelerin haddi ve hududu aşan şuursuzlukları, dayanaksız ve temelsiz suçlamaları yer almıştır.
24 Temmuz günü Yunanistan’da matem havasının hakim olması tam bir akıl ve izan tutulmasıdır.
Atina yönetiminin egemen ve meşru sınırlarımız içinde bulunan bir camiimiz üzerinde fiili hak iddiası sadece husumetle tarif ve tefrik edilemeyecek, tarihsel akışın 567 yıl öncesinde donup kaldığını da temellendirip delillendirecektir.
Bu ülkede bayrakların yarıya indirilmesi, kiliselerde devamlı çan çalınması elbette kendi meseleleridir ve Türkiye’yi hiçbir şart altında ilgilendirmeyecektir.
Selanik’te Türk bayrağını alçakça ateşe verecek kadar gözlerini kan ve nefret bürümüş olan Yunan Faşistlerinin sıradan Bizans artıklarından başka bir özellikleri olmadığı da bizim nazarımızda açık bir gerçektir.
Yunanistan’ın bu tutumu ne istikrara, ne huzura, ne de barışa hizmettir.
İstanbul üzerinde spekülasyon yapanlar, Konstantinopolis özlemi çekenler, milletimizin sinir uçlarıyla oynayacak kadar hezeyan ve hezimet çıkmazındadır.
Türk milletinin ayranı kabarırsa muhasım çevrelerin kaçacak delikleri bile olamayacaktır.
Ayrıca Yunanistan Başpiskoposu’nun din ve medeniyetler arasında kışkırtmalar yapması ayıplı ve ahlaksız bir komplonun izharıdır.
İstanbul dünyanın en büyük Türk kentidir.
Bu tarihi gerçek Kıyamet Günü’ne kadar baki kalacak milli bir hakikattir.
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif Türk milletinin 567 yıldır emanetinde olan fetih sembolü, zafer simgesi, iman ve inanç ziynetidir.
Bizans kokuşmuşluğunun varisleri ne derse desin, ne yaparsa yapsın bu gerçek Türk milletinin namusudur.
Provokatör Yunanistan yönetimi Ege ve Akdeniz’de tırmandırdığı gerilim ve tahriklerden de derhal vazgeçmelidir.
Kurtuluş Savaşı’nda başı ezilen Megali İdea anlayışı, yeri ve zamanı gelirse cüretinin bedelini tekrar ödemek zorunda kalacaktır.
İkinci ayakta ise, Yunanistan’ın yanında hizaya giren, Yunan tezlerini ısrarla selamlayıp iffetsizce sahiplenen işbirlikçiler bulunmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanı’nın Cuma Hutbesi esnasında Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in minberinde yaptığı değerlendirmeleri bağlamından koparıp Atatürk’e lanet şeklinde tavzih ve tevil edenler bu ülkeye en büyük kötülük yapan sorumsuzlardır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız, istiklal mücadelemizin Lideri ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, bu topraklarda lanet okuyacak bir hayasız ve hamiyetsiz henüz anasından doğmamıştır.
Atatürk’e hakaret ve hıyanet vatan hainliğidir.
Herkes susup seyretse bile böylesi bir rezilliğe Milliyetçi Hareket Partisi’nin sessiz kalması, seyirci olması varlığını inkârdır.
Aziz Atatürk’e lanet değil, rahmet okunur, dua edilir, minnet, şükran hisleriyle muhterem hatırası yad edilip emanetlerine sahip çıkılır.
Atatürk’e lanet okunduğu yalanıyla imal ve inşa edilen kutuplaşma zalim bir bölücülüktür, Türkiye’yi uçuruma çekmenin zehirli hazırlığıdır.
Lekeli dostlarıyla iktidar olmak için hedef koyan CHP’nin, arada ve arafta kalmanın sancısını çeken İP’in, kendilerine bizzat Cumhuriyet’in bekçisi rolü vermiş kişi ya da grupların Atatürk ve Laiklik üzerinden yeni bir mevzi arayışları boşuna bir çırpınıştır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti 29 Ekim 1923 kuruluş ruhuna aynen bağlı ve sadıktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin iftihar ve itibar zirvesidir.
Hiç kuşku yok ki, İstanbul’u fetheden yüksek iman kadar işgalden kurtaran muhteşem irade de değerlidir, yok sayılması düşünülemeyecektir.
Şayet Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’ten ezanlar yükselip tevhid inancımızın sancağı dalgalanıyorsa bunun şeref payesi hem Fatih Sultan Mehmet Han hem de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tedir.
Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti birbirinin zıttı, tarihin iki ayrı devlet modeli, birbirine yabancı iki egemenlik anıtı değildir, olamayacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu Oğuz neslinin devamı, Türkiye Cumhuriyeti bu neslin varisidir.
Fatih neyse Atatürk odur.
II.Abdülhamid Han nasıl değerliyse Atatürk de bir o kadar değerlidir.
Yunanistan Başbakanı ile Yunanistan Başpiskoposu’nun üslubuyla konuşanlar kaleyi içten düşürmeye azmetmiş iç işgal cephesidir.
Bunların oyunları bozulacak, milli birlik ve dayanışma iradesi en büyük güvence olacaktır.
Nitekim bu müfsit emellere asla göz yumulmayacaktır.
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in ibadete açılmasına Ortaçağ çamuru sıçratmak, Cumhuriyet’in ve Laikliğin cenaze namazı yaftası vurmak vesayetçi bir dil, mütehakkim bir dayatma, nifak saçan bir ağızdır.
Hilafet tartışmalarını böylesi nazik bir ortamda kızıştıranlar ise Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük bir bühtan içindedir.
Bu mesele kapanmış, tartışmaların üzeri küllenmiştir.
Yeniden hilafet demek yeni bir cepheleşme, önü arkası kestirilemeyen iç kargaşa demektir.
Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’nın ikinci maddesinde vurgulandığı gibi; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
Atatürk ortak değerimizdir.
Türkiye Cumhuriyeti 1923 felsefesiyle nice asırlara birlik, beraberlik, kardeşlik ve vatandaşlık irfanıyla ulaşacaktır.
Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.
Türklük ırki bir aidiyet değil; kültür, tarih, inanç ve ülkü birliğinin potasında yoğrulmuş ve süzülmüş kutlu bir mensubiyet halidir.
Türkiye’nin varlığına ve güvenliğine zarar vermedikten sonra herkesin inanç ve düşünce hürriyeti vardır ve kutsaldır.
Camiiyle Cemevi arasında fitne üretmek Türkiye’ye ihanet, milli dokumuza suikasttır.
Kimin nerede ibadet edeceği, kimin neye inanacağı devletin konusu değildir.
Türkiye’de hukukun üstünlüğü asıl ve egemendir.
Türkiye özgür dünyanın onurlu bir üyesidir.
Ülkemizde hangi dini inanıştan, hangi mezhepten, hangi etnik kökenden, hangi yöreden gelirse gelsin, hiç kimse ikinci sınıf insan görülemeyecektir.
Türk milleti hayranlık verici bir kaynaşma ve kucaklaşma halinin mecmuudur.
Bu nedenle Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif etrafında fitne çıkaran, insanlarımızı birbirine düşürmeye çalışan, ayrımcılığı teşvik ve tahrik eden her kim olursa olsun tarih, maneviyat ve millet nezdinde suç işlediği ortadadır.
İkinci yüzyılı hedefleyerek 13 maddelik kopya çağrı bildirisi açıklayan CHP Genel Başkanı’nın bu sarih gerçeklere muvafık hareketi mecburiyettir.
İktidar parolasıyla 37’inci Büyük Kurultay’ı da atlatan Kılıçdaroğlu’nun HDP’ye zeytin dalı uzatan, PKK’ya gülücükler saçan, FETÖ’yü umutlandıran, Türkiye düşmanlarına köprü olan politikalarından geri dönüşü de hem ülkemiz hem kendi hayrına olacaktır.
Türk milleti ahlaki bir uzlaşmayla her sorunu çözecektir.
Saygı kültürünün olgunlaşıp genişlemesiyle her güçlük aşılacaktır.
Birbirimizi dinleyerek, birbirimize kenetlenip hoşgörüyle yaklaşarak, birbirimizin düşüncelerine meşru ve adil sınırlar içinde hürmet ederek milli birliğimiz çelikten farksız hale bürünecektir.
Geleceğin büyük gücü Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Türk milleti nasıl ki geçmişteki badireleri yenmişse, bugün karşısına çıkanları da alt edecek, istiklalini ve istikbalini imrenilecek adanmışlıkla savunacaktır.
Bu savunma hattı Ötüken’den Ankara’ya asırlar içinde nice fedakârlıkla uzanmış, aynı zamanda kırılması ve küflenmesi imkansız beka zinciridir.
Milliyetçi Hareket Partisi milli bekayı, milli varlığı, milli huzuru, milli refahı, milli tarihi ve milli haklarını müdafaaya sonuna kadar yeminlidir.
Mersin’in Mut ilçesinde askerlerimizi taşıyan bir otobüsün şarampole devrilmesi sonucunda şehit düşen kahramanlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet; ailelerine, silah arkadaşlarına ve aziz milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum.
Yaralanan ve tedavi altına alınan kahramanlarımıza da şifalar temenni ediyorum.
Bir yanıt bırakın