Dünyaya baktığımız yer Türkiye, üzerine basıp yükseldiğimiz yer Türk vatanıdır.
Cüppelerini çıkarmadan siyasete soyunan, ülkemizin iç huzur ve barış ortamını zedeleyen bazı baro temsilcilerinin kışkırtıcısı CHP’dir, İP’tir, HDP’dir.
CHP zordadır, daralan zillet çemberinin içinde sıkışmıştır. Türkiye’yi yöneten bellidir, hamd olsun sağlam ve milli bir irade hükümet sorumluluğunu üstlenmiştir.
…
…
…
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin, “İl Başkanları Toplantısı’nın Ardından” yaptıkları yazılı basın açıklaması
KOVİD-19 hastalığının yol açtığı yüksek risk ve tehlikelerden dolayı ara vermek zorunda kaldığımız İl Başkanları Toplantımız bugün yapılmış, gündemdeki konu başlıklarıyla önümüzdeki dönemi kapsayacak siyasi ve stratejik planlamalarımız görüşülmüş, dikkatle gözden geçirilmiştir.
Bahse konu toplantımız bundan sonraki gelişmeleri öngören ufuk derinliğine, siyaseti meşgul eden meseleleri omurgasından yakalayan görüş zenginliğine sahip olmakla birlikte memnuniyet verici ölçülerde verimli ve yararlı gerçekleşmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin kadro ve teşkilat yapısı dinamik, disiplinli, dirayetli, dikkatli, donanımlı ve her şeye de hazırlıklıdır.
Bugüne kadar milli ve manevi değerlerle teçhiz edilmiş siyasetimiz insanı özne kabul eden vasfıyla serpilmiş, “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” anlayışıyla sivrilmiştir.
Bu haliyle Türk milletine hizmet sevdamız günden güne büyüyen şevk ve heyecanla yoğunlaşıp yaygınlık kazanmıştır.
Dünyaya baktığımız yer Türkiye, üzerine basıp yükseldiğimiz yer Türk vatanıdır.
Ülkemizi hedefine alan her tehdide, her tertibe, ter tezgâha karşı duruşumuz kavi, tavrımız kat’i, mücadelemiz köklüdür.
Ayasofya Camisi’nin ibadete açılmasıyla ilgili haklı beklentimizin hilafına, egemenlik haklarımıza yönelik, özellikle ABD ve AB kaynaklı şantaj ve saldırganlıklar bizim nazarımızda yok hükmündedir.
Danıştay’ın konuyla ilgili makul, mukaddesatımıza saygılı ve maşeri vicdana müzahir tarihi nitelikli kararını kısa zaman içinde açıklayarak tartışmalara son noktayı koyacağını ümit ediyoruz.
Milli varlığımıza karanlık pusular kuran, milli haklarımızı çiğneyip çürümeye terk etmeyi kurgulayan iç ve dış odaklarla mücadelemiz amasız ve amansız düzeydedir.
Diğer yandan, KOVİD-19 virüsünün insanlığa musallat olması başka bir dünyanın kapılarını aralamış; sosyal, siyasal ve ekonomik temelde yankıları zaman içinde hissedilecek değişimlerin kilidini açmıştır.
Salgın beşeriyetin öncelik sıralamasını mecburen etkilemiştir.
Türkiye yeni tip Koronavirüse karşı muazzam bir direnç göstermiş, pek çok ülkeden pozitif ölçülerde ayrışmış ve bunlarla da arasını açmıştır.
Milli birlik ve dayanışma ruhumuzun musibet karşısında ayağa kalkışı mukayeseli üstünlüğümüzü hem tezahür hem de tescil ettirmiştir.
Ne var ki Türkiye’nin yükselen başarı grafiğini karalamak, mukavemet ve mücadele performansını kırmak için tetikte bekleyenlere salgın günlerinde fazlasıyla şahit olunmuştur.
Türkiye’nin imajını kötülemek, yükselişini kundaklamak amacıyla özel çaba harcayan, bozgunculuğun adına da siyaset diyen çarpık zihniyetler çuvallamakla kalmamışlar, çırpına çırpına batmışlardır.
Cumhuriyet Halk Partisi KOVİD-19’a umutlarını bağlayan, siyasetlerini bağdaştıran, geleceklerini bahşeden yıkım faillerinin mihrakı ve mihmandarı olmuştur.
Bu yalın gerçek CHP için utanç verici bir rezalettir.
Bir tarafta Türkiye’nin kaybetmesine yatırım yapmak diğer tarafta hastalıktan siyasi rant devşirmek yalnızca insaf ve izan eksikliği değil, aynı zamanda ayıp ve ahlaksızlıktır.
Salgının kontrolden çıkıp ülkeyi yönetilemez hale düşürmesi, demokrasi dışı arayış ve beklentilerin tırmanarak sosyal ve ekonomik krizle eklemlenip bir volkan ağzı gibi patlaması CHP’nin yegâne gizli gündem ve özlemidir.
Zararlı ve zehirli bir mecra haline dönüşen sosyal medya platformunda CHP-HDP-İP arasında sahne alan kısa paslaşmalar, birbirlerini taltif eden serenat ve güzellemeler bunların aynı kirli amaca hizmet ettiklerini zahmetsizce belgelemiştir.
Zillet İttifakı’nın lekeli figüranları Twitter’da film çevirip birbirlerini selamlarken oynatıldıkları sefil senaryonun ne kadar köhne ve kifayetsiz olduğu da gün yüzüne çıkmıştır.
CHP Genel Başkanı’nın Cumhur İttifakı’na duyduğu tedavisi imkânsız antipatisi ve alerjisi bir bakıma Türk milletiyle yaşadığı derin ihtilafın yansımasıdır.
Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaştığı bir açıklamada zekâ seviyesini ve akıl düzeyini fazlaca yoruma gerek bırakmadan açık etmiş, başka bir ifadeyle yakayı ele vermiştir.
Davul-tokmak metaforundan hareketle Sayın Cumhurbaşkanımızla aramızdaki hasbi, harbi ve haysiyetli diyalog üzerinde kuşku uyandırmayı hedefleyen bu gafilin önce boynuna geçirilmiş zillet ve esaret zincirinden kurtulmayı denemesi acil bir ihtiyaçtır.
Türkiye düşmanlarından sipariş alarak icazetli siyaset yapan Kılıçdaroğlu’nun, Cumhur İttifakı’nın millet iradesiyle ve 15 Temmuz mücadelesiyle örülen hisarlarında en ufak gedik açması hezeyan ötesi bir hayaldir.
CHP Genel Başkanı öncelikle kimlerin dolduruşuna gelip hangi hıyanet lobilerinin taşeronu ve teşrifatçısı olduğunu yüreği varsa itiraf, cesareti varsa da ilan etmek durumundadır.
CHP zordadır, daralan zillet çemberinin içinde sıkışmıştır.
Kılıçdaroğlu’nun partimizi kast ederek; “Türkiye son seçimlerde yüzde 11,9 oy almış bir partinin tahakkümü altında yönetiliyor” isnat ve ifadesi hayâsız bir uydurma, sahibini hüsrana uğratacak kuyruklu bir yalandır.
Türkiye’yi yöneten bellidir, hamd olsun sağlam ve milli bir irade hükümet sorumluluğunu üstlenmiştir.
Cumhur İttifakı al-ver ortaklığı, menfaat birlikteliği, makam ve mevki üzerine bina edilmiş gevşek, pazarlıkçı ve iş bitiminde dağılacak ucuz bir yapı değildir.
Bu kutlu ittifak anlayışının temeli vatanseverlikle atılmış, harcı fedakarlık kültürüyle karılmış, ilkeleri şehitlerimizin anılarıyla yoğrulmuştur.
Kılıçdaroğlu’nun kafası bu gerçekleri kesinlikle almayacak ve anlamayacaktır.
Geldiğimiz bu aşamada üzerinde durulması ve aracısız sorulması gereken asıl soru; CHP’yi kimin yönettiği, tarlasını kimlerin sürdüğü muammasıdır.
26-27 Temmuz 2020 tarihinde yapılacak CHP’nin 37’inci Olağan Büyük Kurultayı siyaset tarihimizde ayrı bir önem ve özelliğe sahiptir.
Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin kaynağına ve tarihsel hüviyetine dönerek bugünkü teslimiyetçi yönetiminden kurtulması, Atatürk’ün partisinde süregelen işgalin sonlandırılması maksadıyla altın bir fırsat önümüzdedir.
Bu partinin içişlerine karışmak bizim işimiz değildir.
Ancak yaşı Cumhuriyet ile aynı olan bir partinin siyasi istikrar ve denge açısından milli bir bünyeye, ehil ve emin bir yönetim anlayışına, geleneksel yapısına süratle kavuşması samimi dileğimizdir.
Bugünkü CHP, FETÖ’nün geçim kapısıdır.
Bugünkü CHP, PKK’nın nefret yayan ağzıdır.
İP, CHP’nin gölgesinde kuruyup giderken, HDP ilik nakli yapmaktadır.
Bir zamanlar AK Parti’den nemalanan, üstelik koltuk ve şöhret kazanan, sonra da kulaklarına fısıldanan dedikodulara kanıp indikleri treni taşlamaya başlayanların CHP’nin kuytusunda ikbal arayışları sadece bir tenakuz değil, aynı zaman tenkit edilmesi gereken bir erdemsizlik örneğidir.
CHP yola dökülen eskileri toplayarak, hurdaya çıkmış isimleri zillet şemsiyesi altına alarak siyasette mevki elde edip mesafe katedeceğini zanneden acıklı ve arızalı bir zihniyetin ta kendisidir.
Bu parti kendi gerçeğine sırt dönmüş, kendi ana yatağına ters düşmüş, tarihsel rotasından şiddetle savrulmuştur.
Karşımızdaki CHP olgusu Türkiye’nin milli güvenliğini riske atan çok bilinmeyenli bir denklemdir.
Türk milletinin ruh kökünden kopmuş, milli hedeflerinden uzaklaşmış, Türkiye’nin karşısındaki zulüm bloklarına kapılanmış partilerin takip ettikleri politikalar geleceğimizi de tehdit etmektedir.
Cüppelerini çıkarmadan siyasete soyunan, ülkemizin iç huzur ve barış ortamını zedeleyen bazı baro temsilcilerinin kışkırtıcısı CHP’dir, İP’tir, HDP’dir.
Diğer yedeklerle ilgili söz söylemek ise boşuna bir emektir.
Dediğim dedik, çaldığım düdük diyen, kendi çıkarları olunca demokrasiyi hatırlayıp, olmayınca despotluk suçlaması getiren bazı baroların TBMM’nin giriş kapısında sergiledikleri ibretlik manzaralar talihsizlik ve ilkelliktir.
Hak aramak yerine hadise çıkarmaya bilhassa gayret edenler, Türkiye’nin sağduyu ve sükûnet ortamını bozmak için baronluğa heveslenenler tarihi bir hatanın içindedir.
Türk milletinin iradesi tahakküm altına giremeyecektir.
Kimin ne düşüncesi varsa, ne talebi bulunuyorsa TBMM’de dile getirmesi hem doğru bir tercih hem de meşru bir temindir.
“Savunmayı savunuyoruz” bahanesiyle sokaklara dökülen baronlaşmış bazı baroların kanun dışı yol ve zorlamalara tevessül etmeleri Türkiye’nin belini bükmeyi amaçlayan çevrelere koz vermektir.
Hiç kimse Fransa’yı kasıp kavurmuş sarı yeleklilerin eylemlerine özenmeyi, Gezi benzeri bir kalkışmanın fitilini tutuşturmayı aklından ve hayalinden geçirmemelidir.
Zira sonuçları ağır olacaktır.
Yıllardır baroları kendi çiftlikleri haline getirenlerin, ideolojik saplantılarla dar kadroculuk yapanların gayri ahlaki ayrıcalıkları sorgulanmalı, nihai olarak sonlandırılmalıdır.
Demokrasi baro yönetimlerine kusursuz şekilde hâkim olmalıdır.
Savunma kavramı Türkiye’ye saldırı ve suikast kılıfı haline getirilmemelidir.
Akl-ı selimin öne çıkıp anlaşma ve uzlaşma dinamiklerinin egemen olması temennimizdir.
Türkiye Libya’dan Akdeniz’e, Suriye’den Ege’ye, Irak’tan Kıbrıs’a kadar pek çok sorunla uğraşmaktadır.
Terörle mücadelemiz yüksek bir şuur ve inanmışlıkla devam etmektedir.
Bugünkü hassas dönemde; istiklal için birlik, istikbal için dirlik ortak paydamız olmalıdır.
Nihayetinde kazananın Türkiye olması için de el birliği, güç birliği ve hedef birliği stratejik bir öncelik halini almalıdır.
Bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi’nin 14 Mart 2021’de yapacağı 13.Olağan Büyük Kurultayı’nın ana teması da buna muvafık olarak tayin ve tespit edilmiştir.
Çağrımız zamanlar üstü bir kavrayış ve kader ortaklığının özetidir:
“İstiklal için birlik, istikbal için dirlik, kazanan Türkiye olacak.”
13.Olağan Büyük Kurultayı’mıza giden süreçte, Siyasi Partiler Kanununa uygun olacak şekilde yapılması lazım gelen il ve ilçe kongrelerimiz 9 Ağustos 2020 tarihinde Samsun’un İlkadım ilçesiyle birlikte başlayacaktır.
Bu kurultayımız Milliyetçi Hareket Partisi’ni 2023’e ulaştıracak kadro, siyaset ve programın belirlenmesini de sağlayacaktır.
Yolumuz uzun, zahmetli ve çetindir.
Yardımcımız Allah, ilham ve irademizin yol başçısı büyük Türk milletidir.
İl başkanlarımız yörelerinde sorumluluk duygusuyla ve dava ruhuyla hareket edecekler, insanüstü bir çalışma azmini sahaya aynen yansıtarak partimizi muvaffakiyetle temsil edeceklerdir.
Dün Sakarya’nın Hendek ilçesinde kurulu bulunan havai fişek fabrikasında yaşanan kahredici patlama bizleri derin bir üzüntüye sokmuştur.
Bu faciada hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, tedavi gören vatandaşlarımıza şifalar, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.
İnanıyorum ki, vahim patlamanın yaraları süratle sarılacak, bu felaketin üstesinden dayanışma ve yardımlaşma hissiyatıyla gelinecektir.
Allah’tan niyazım aziz milletimizi her türlü kaza, bela ve hastalıktan koruması ve kollamasıdır.
Bir yanıt bırakın