AKP Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay, partisinin kongresiyle ilgili açıklama yaparken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi provokatörlükle itham etmiştir.
Atalay’ın bu haksız ve mesnetsiz ithamı, kahredici bir suçluluk psikolojisinin dışavurumudur.
Beşir Atalay’ın, geçmişte yaptıklarını ve söylediklerini unutmuş olması mümkün değildir. PKK’nın 7 Haziran’dan sonraki kanlı eylemleri sonucunda açılım ve çözüm süreçlerinin, PKK’nın yeniden palazlanıp güçlenmesi için kamuflaj vasıtası olduğu ortaya çıkınca kendisi açıkta yakalanmıştır.
Beşir Atalay, sözde çözüm ve açılım süreçlerinin mimarlarından biri ve bu konuda Erdoğan’ın akıl hocasıdır. O bakımdan PKK’nın devletle hesaplaşmasını sağlayan sürecin vebali, Erdoğan kadar Beşir Atalay’ın da omuzlarındadır.
Şehitlerimizin ve hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın kanı, Erdoğan kadar Beşir Atalay’ın da ellerindedir.
O yüzden çözüm sürecinin aslında çözülme, ayrışma ve ihanet süreci olduğu gerçeğinin MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli tarafından deşifre edilmesi, Beşir Atalay’ı rahatsız etmiştir.
Ülke onun yürüttüğü ihanet süreci yüzünden yangın yerine dönünce Beşir Atalay da zamanı geldiğinde yargıya ve millete vereceği hesabın korkusuna düşmüştür. Çünkü kendisinin açılım ve çözüm süreçlerini yürütmek üzere yaptığı çalışma ve açıklamalar, PKK’nın 7 Haziran sonrasındaki kanlı eylemlerine adım adım zemin hazırlamıştır. Şimdi takkesi düşüp keli göründüğü, ihaneti orta yere serildiği için suçunu bastırmaktadır.
Beşir Atalay; 60. Erdoğan Hükûmetinde İçişleri Bakanlığı yaptığı 29 Ağustos 2007 – 8 Mart 2011 tarihleri arasında, PKK’nın meşruiyet kazanabilmesi ve devlete kafa tutacak hâle gelmesi için altyapı hazırlıklarına girişmiştir. Ülkede iç güvenliğin, toplumsal barış ve istikrarın temini gibi hayati görevler ifa eden bir bakanlığın Beşir Atalay tarafından yürütülmesi; Türkiye açısından büyük talihsizlik olmuştur.
Beşir Atalay, İçişleri Bakanıyken devletin en gizli bilgilerine ulaşarak kendini savunma refleksinin ortadan kaldırılması için elinden geleni yapmıştır.
Devletle hesaplaşmaya niyetlenen ve kendisini PKK’nın yerine koyan biri, böylesine önemli bir kurumun başına getirilmek suretiyle bölücü terör örgütünün bölgede faaliyetlerini rahatça yürütmesine, önce özerkliğe sonra da bağımsızlığa giden yolda mesafe kat etmesine zemin hazırlanmıştır. En gizli bilgilerin PKK’yla paylaşılmış ve böylece devlet sırlarının devlete düşman unsurlara peşkeş çekilmiş olması ihtimaliyse kan dondurucudur.
Beşir Atalay, Açılım Çalıştayı adı altında Recep Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda yürüttüğü faaliyetlerle dağınık ve zayıflamış durumdaki PKK’ya can suyu vermiştir.
2014 yılının Haziran’ında Diyarbakır’da yapılan “Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci” adlı çalıştayda Beşir Atalay, “Türkiye Cumhuriyeti devletini kendisiyle hesaplaştırdık.” diyebilmiştir. Diyarbakır’da çocukları dağa götürülen annelerin eylemiyle ilgili PKK’nın tutumunu da övmüştür.
Diyarbakır’daki o açılım çalıştayında, dönemin AKP hükûmeti Türkiye’yi PKK’nın pazarlık masasına sunmuştur. Beşir Atalay; o günkü konuşmasında, “Güvenlik birimlerimiz çözüm sürecinin hassasiyeti nedeniyle çok temkinli dikkatli. Çünkü bizim talimatımızdır.”demiştir. Bu talimat, “PKK-KCK’nın faaliyetlerine karışmayın, istediklerini yapsınlar.” anlamına gelmektedir.
Batılı liberal ekonomi modelini yansıtan “Laissez faire, laissez passer.” sözünde olduğu gibi, AKP hükûmetleri tarafından PKK’ya “Bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler.”denilmiştir.
Cumhuriyet’in temellerini yıkmayı hedefleyen AKP, uygun kaos ortamını yaratabilmesi için PKK’yı alabildiğine serbest bırakmıştır.
Çünkü dudak uçuklatacak miktarda silah ve mühimmatla patlayıcı madde yapımında kullanılan binlerce ton malzemenin PKK tarafından doğu ve güneydoğuya yığılabilmesi için; devletin güvenlik birimlerinin bunları görmezden gelmesi, MİT’in de istihbarat yerine Adilcevaz’da ceviz topluyor olması gerekmektedir. AKP hükûmetleri de öyle yapmış, PKK’nın isyana hazırlanabilmesi için bölgenin silah deposu hâline getirilmesine göz yummuştur. Bölücü örgüt, kent ve kasabalarla kırsala yığdığı bu silahlar ve bölgede kazandığı yeni militanlarla 7 Haziran’dan bu yana çok sayıda güvenlik görevlisini şehit etmiş, masum vatandaşlarımızı kalleşçe öldürmüştür.
Ayrıca kız ve erkek evlatlarımızın dağa kaçırılması da AKP hükûmetleri ve onların emrindeki mülki amirler tarafından görmezden gelinmiştir.
Çıkarılan açılım yasalarıyla askerimizin eli kolu bağlanarak onların olan bitene müdahalesi de engellenmiştir.
Yani çözüm süreci; aslında PKK’nın önünü açma, bölücü terör örgütünün devlete başkaldırı hazırlıklarını tamamlayabilmesi için güvenlik güçleri ve mülki amirlerin elini kolunu bağlama sürecidir.
Beşir Atalay, İmralı’da son şekli verilen yol haritası içinse “Bunlar bizim de düşüncelerimiz.” demiştir.
Yine aynı Beşir Atalay, 2010 yılının Haziran’ında, “Terörden nemalananlara inat, açılıma devam edeceğiz.” demiştir.
Yani kör bir inat uğruna, yok olmaya yüz tutmuş PKK canavarı yeniden Frankenştayn’a dönüştürülerek sokaklara salınmıştır.
Bir inat uğruna yüzlerce şanlı hilal toprağa düşmüştür.
Beşir Atalay, geçtiğimiz Haziran ayında çıktığı bir televizyon programında da “HDP’yi biz güçlendirdik.” diyerek itirafta bulunmuştur.
Türk toplumunun bugün terör yüzünden içine yuvarlandığı kaosun, anaların ve ailelerin çektiği acıların baş sorumlularından biri olan Atalay’ın utanıp sıkılıp ortadan kaybolması gerekirken MHP Liderine laf yetiştirmeye uğraşması; pişkinlik, yüzsüzlük ve arsızlıktır.
Devlet Bahçeli’ye provokatör diyebilen Beşir Atalay’ın bugüne kadarki faaliyet ve söylemlerine bakıldığında, PKK eylemlerinin tahrikçisi ve azmettiricisi olduğu görülmektedir. Şimdi sıkıştığı ve ağır sorumluluğu ayan beyan ortaya çıktığı için MHP lideri Bahçeli’ye saldırmaktadır.
Beşir Atalay, her gün gelen şehit haberleri ve kentlerimizdeki kanlı isyan karşısında nedamet getirip özeleştiri yapmak yerine başkalarına çamur sıçratma telaşına düşmüştür. Atalay hem suçlu hem güçlü, hem kel hem foduldur.
Ayrıca; Türk devletinin bekası ve milletin mutluluğu için çabalayan bir siyasi partinin lideri olarak MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, muhalefet görevini yerine getirmektedir. Devlet Bahçeli bu hakkı Anayasa ve yasalardan almaktadır. Buna karşılık Erdoğan ve Beşir Atalay, açılım ve çözüm adı altında bir dizi Anayasa ve yasa ihlaline imza atarak suç işlemişlerdir.
Atalay, MHP Genel Başkanına laf yetiştirip suç ve günahlarını mugalata ve pişkinlikle kapatacağını sanıyorsa aldanmaktadır.
Recep Erdoğan da Beşir Atalay da kanunun pençesinden yakalarını kurtaramayacak, şehitlerimizin ve vatandaşlarımızın hayatlarını kaybetmesinin hesabını hukuk önünde vereceklerdir.
Bir yanıt bırakın