TBMM Genel Kurulunda 14 Aralık 2014 tarihinde Kalkınma Bakanlığı ve TÜİK Bütçesi görüşmeleri sırasında söz alan MHP Antalya Milletvekili Doç.Dr.Mehmet GÜNAL, Kalkınma Planından bir buçuk yıl sonra halen daha plan ve program yaparak vatandaşı oyalayan, 12 yıllık iktidarları boyunca eyleme geçemeyen AKP Hükümetini eleştirdi ve “DPT’den sonra Kalkınma Bakanlığı’nı da kapatacak mısınız?” diye sordu. Paralel yapının Erdoğan tarafından Kaç-Ak sarayında kurulduğunu, Erdoğan’ın “Fuat Avni” ile operasyonları haber verme konusunda adeta yarıştığını belirten Günal, “AKP’nin 17-25 Aralık rüşvet, yolsuzluk ve kara para operasyonlarının üstünü örtmek için Meclis’ten daha kaç tane kanun çıkaracaksınız?” diye sordu. Sanayi Bakanı Fikri Işık’ın yolsuzlukları hafife alan sözlerini de eleştiren Günal, daha önce “günah işleme özgürlüğü” isteyen AKP’nin imdi de “küçük hırsızlıkların” görmezden gelinmesini istediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Eyyy Erdoğan! Sen Nesin? Başsavcı mı? Baş Müzakereci mi? Başekonomist mi?” diye seslenen Günal konuşmasını Mehmet Akif’in “Zalimi alkışlayamam, zulmü asla sevemem!” mısralarıyla bitirdi.
Günal’ın konuşmasının özeti şöyle:
AKP Hükümeti DPT’den sonra Kalkınma Bakanlığı’nı da mı Kapatacak?
Öncelikle 2015 bütçesini konuştuğumuz Kalkınma Bakanlığının orijinal kuruluşu olan Devlet Planlama Teşkilatının ve partimizin kurucusu merhum Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’i rahmet ve minnetle anıyorum. Tabii, DPT’ye de Allah rahmet eylesin. DPT’nin geçmişteki rolünü ve bugünkü Kalkınma Bakanlığının hâlini en yakın bilenlerden biri olarak maalesef Bakanlığın yavaş yavaş işlevini yitirmeye başladığını görüyorum. Onun için rahmetli Başbuğ’umuzu anarken DPT’yi de rahmetle anıyorum. Bir taraftan da YPK işlevini yitiriyor çünkü herkes kafasına göre bir YPK kararı uygulaması yapıyor, herkes ayrı bir kamu-özel ortaklığı modeli getiriyor. Sağlık Bakanlığı ayrı, Millî Eğitim Bakanlığı ayrı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ayrı çıkardı ama altı yıldır kanun tasarısı taslağı DPT’de yeni adıyla Kalkınma Bakanlığı’nda bekliyor. Orada bir Kamu Özel Ortaklığı Dairesi Başkanlığı var, neleri getirdiniz, ne torba kanunlar geçirildi Meclis’ten maalesef o kanun tasarısı bir türlü Bakanlar Kuruluna ve Meclise gelemedi.
Planı Programı Bırakın, Eyleme Geçin!
Bütçe hazırlanırken çağrı yapılıyor, kaynakların etkin tahsisi için iktisadi ve sosyal sektörlerdeki kurumlar görüşüyorlar ve nihai olarak bir bütçe ve Orta Vadeli Program çıkıyor. Sayıştay raporlarına baktığımızda ise öncelik ve tahsisat planlamasının maalesef dikkate alınmadığını görüyoruz. (1 milyarlık ödenek aktarma yetkisi alan Maliye Bakanı 34 milyar Meclisin bilgisi dışında ödenek aktarmış ve ayrıntısını da bilmiyoruz. Ekstra ödeneklere bakıyoruz, o da 15-20 milyarı buluyor. Peki, nerede kaldı Meclisin bütçe hakkı?
10’uncu Kalkınma Planı TBMM’de 1/7/2013 tarihli 127’nci Birleşimde onaylandı. Üzerinden bir buçuk yıl geçtikten sonra 6 Kasım 2014’de 1. Grup Eylem Planları olarak 25 tane “Öncelikli Dönüşüm Programları.” açıklandı. Hatta 25’in de sadece 9’unu açıklandı, daha 2’nci ve 3’üncü grup ne zaman gelecek kim bilir? AKP Hükümeti bizimle dalga mı geçiyor? Milleti bunlara hakikaten inanıyor mu zannediyor? Hâlâ eylem planının alt maddeleri var, bunları açıklayacağız diyorlar. Eylem planının en önemli maddelerden bir tanesi olan “İthalata Olan Bağımlılığın Azaltılması Programı ve Eylem Planı”nın 1. Bileşeni:Üretimde dönüşümün gerçekleştirilmesi ve 1’inci maddesi: “Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) gerçekleşme raporu hazırlanacak ve Eylem Planı’nın (2013-2015) tamamlanmasını müteakip ülkemiz ihtiyaçlarına bağlı olarak güncellenecektir.” diyor. Şimdi güler miyiz, ağlar mıyız? En önemli dediğiniz dönüşüm planını 1 Temmuz 2013’te açıklanan beş yıllık planda yazmışsınız, 2015 geldi bütçesini görüşüyoruz, hala plan tamamlanacak da ülkemizin ihtiyaçlarına göre güncellenecek eyleme geçilecek!
Planın süresi Uygulanamadan Bitti!
“Bakan gitti planı kaldı yadigâr” diye Turizm Bakanlığı bütçesinde söyledim. Neden? Çünkü “Türkiye Turizm Stratejisi ve Eylem Planı 2007-2013″ün 1’inci maddesi olan kurumsal organizasyonla ilgili kanun tasarısı vardı ve Ertuğrul Günay başlattı, kendisi gitti yeni Bakan geldi hâlâ ortada kanun yok. “İkinci Eylem” “Turizm Konseyleri Yasası ve konseylerin kurulması”ydı. Antalya Milletvekili olarak her gün turizmcilerle konuşuyorum “Bizim yasa nerede?” diye soruyorlar. Hâlen daha yok! Plan Türkiye’nin bütün turizmini içeriyor ama bırakın uygulamayı hâlâ daha kanunu yok.
AKP iktidarının bu davranışı seçime kadar planla, programla milleti böyle yavaş yavaş oyalayalım modelidir! Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapıcı, yol gösterici, uzlaşmacı bir muhalefet anlayışından yanayız. Bırakın bu sanal gündemleri, açılım, saçılım zırvalarını gelin, ülkenin ihtiyacı neyse, ekonomik ve sosyal konularda alınması gereken yapısal önlemleri hep beraber alalım. Bizi dinlemiyorsunuz, “Muhalefettir diyorsunuz.” da Maliye Bakanı Mehmet Şimşek söylüyor, arkadaşları neredeyse dövmeye kalkıyor Komisyonda. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan utangaç bir şekilde “Bakın, bu gidişat gidişat değil, böyle olmaz, sanayiye geçmemiz lazım, imalat sanayisine geçmemiz lazım. İnşaat bir yere kadar olur, tüketimle, inşaatla olmaz.” diyor. Bu nasıl bir Hükûmet etme anlayışıdır? Kaç tane ekonomiden sorumlu bakan var, her biri ayrı bir telden çalıyor. Bakanlıklara yeni isimler AKP iktidarında verildi ama yarısı frenci yarısı gazcı oldu. Ara sıra da olsa, utangaç da olsa doğruları söylüyorlar ama bu sefer de ya Başbakandan ya Cumhurbaşkanından fırça yiyorlar.
Erdoğan Kaç-Ak Sarayda Paralel Yapı Kurmuş!
Paralel başbakan Erdoğan TOBB’la istişare toplantısında çıkıyor, “Hop, inşaata dur diyemeyiz.” diyor. Yani şimdi, hakikaten şaşırıyorum. Kaç-Ak sarayda şimdi paralel yapı kurmuş. Gizli olduğu için “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”nin tamamını göremedik ama yeni başkanlıklar kurmuş. Yani yarı başkanlık sistemini getiriyor. Cumhurbaşkanı makamı her şeye karışır oldu. herhâlde Erdoğan icraatın başından gidince sıkıntı oldu her gün birilerini sarayına çağırıyor, orada ağırlıyor, sonra da mesaj veriyor. Enteresan bir şey var ki yatırımlarla ilgili koordinasyonu da Binali Yıldırım’a verecekmiş. Bu nasıl bir anlayıştır? AKP Hükûmeti nerede? Ekonomiden sorumlu bu kadar bakan nerede? Paralel yapı kaçak sarayda kurulmuş,başka yerde aramasın!
Eyyy Erdoğan! Sen Nesin? Başsavcı mı? Baş Müzakerecimi mi? Başekonomist mi?
O zaman Erdoğan’ın üslubuyla soruyorum: “Ey Erdoğan sen nesin bir karar ver? Başbakan mı, Cumhurbaşkanı mı, BOP eş başkanı mı? Yoksa baş madenci mi?” Neden? Çünkü maden ruhsatlarını Başbakan olarak veriyordu, şu anda ortada kaldı. Acaba “Bu babandan oğula geçer gibi kendi uhdesine aldığı yetki Davutoğlu’na geçti mi, yoksa hâlâ o mu veriyor, maden ruhsatlarını?” “Yoksa başekonomist mi?” Neden? Çünkü Ali Babacan’ın söylediğini de söylüyor. “Yoksa baş kupon arazisi uzmanı mı?, Yoksa başmüzakereci mi?” Neden? Çünkü müzakereleri “Şöyle yapacağız, şunu alacağız.”diye heyetlere de karışıyor. “Yoksa başsavcı mı?” Ama neyin başsavcısı? Dün Ergenekon’la, Balyoz’un başsavcısıydı, bugün sözde paralel yapıya, örgüte başsavcılık yapıyor.
Erdoğan “Fuat Avni” ile Yarışıyor!
Ben şunu anlamış değilim. Sözde bir paralel örgüt var. O da birkaç gün önceden ne olacağını söylüyor. Bu sabah operasyon başlamış. Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan Fuat Avni’ye özeniyor. Çünkü aynen şunu dedi: “İnlerine girdik, faili meçhullere karışmışlar, ohoo daha neler göreceksiniz!” Bunun Fuat Avni’nin “tweet”lerinden bir farkı yok ki. Yani “Daha neler göreceksiniz!” Ne demek? Bir Cumhurbaşkanı bir dosyanın içeriğiyle ilgili nasıl böyle konuşur? Nereden biliyor kaç kişinin içeri alınacağını, nereden biliyor faili meçhullerle ilgili şey çıktığını? Diyor ki: “Daha neler olacak!”, “Ohoo, durun bakalım, daha neler olacak!” Bu sabah oldu bir kısmı. Başka neler olacak? Açıkçası sormak lazım, söyle bakalım neler olacak? Bir iki “tweet” atar belki Fuat Avni’ninkiler gibi. Yani, daha neler olacak, acaba sözde paralel yapı ile mücadele için kaç kanun daha çıkaracaksınız? Bütçe görüşmeleri bitince kaç torba kanun daha gelecek? Bu 17-25 Aralık operasyonlarının rüşvet, yolsuzluk ve kara para operasyonlarının üstünü örtmek için ortaya çıktığı günden beri ocak ayından itibaren kaç tane kanun çıkardınız? En önce, HSYK’la ilgili başladınız, internet yasakları getirdiniz, olmadı daha bir sürü torba kanun getirdiniz. Son torba kanunun içinden CMK (Ceza Muhakemesi Kanunu) 153’üncü maddesinde değişiklik yapan “Ben operasyonu yaparken onların avukatı haber almasın.” diyen önerge, gece saat 22.30’dan 02.47’e kadar dört saatlik konuşmamın ve kavganın sonunda geri çekilen önerge neydi, kimin içindi? Bugünkü yapılacak operasyondan, zanlıların avukatları haber almasın diye getirilmiştir.
“Yol”dan Yolunu Bulanların Yaptığı Hırsızlıklar Küçükmüş! Küçüğü Buysa…
Hani “Minareyi çalan kılıfını hazırlar.” derler ya, şimdi minareyi çalmışlar, Meclise de getirmişler “Buna kılıf dik” diyorlar. Omuzunda minareyi getirmişsin, her şey ortada, ona nasıl kılıf dikeceğiz? Çaldığınız hukuk minaresine kanun kılıfını bize diktiriyorsunuz! Haramın içine bir tane helal koyup millete “Bu helal.” diyorsunuz. ama biz onun haram olduğunu söylemek zorundayız. Zehri doldurmuşsun, üstüne bir parmak bal çalıyor “Bu baldır.” diyor. Bunu millete nasıl yutturacaksın? Yani, bir yere kadar yutturuyormuş gibi yapabilirsiniz. Açıkçası merak ediyorum 17-25 Aralık rüşvet, yolsuzluk ve kara para operasyonlarının yıl dönümü geliyor diye daha neler yapacaksınız, daha kaç kanun çıkaracaksınız, daha kaç kişiyi içeri tıkacaksınız, kaç memur sürülecek? Her ne kadar Anayasa Mahkemesi idari yargılama usulüyle ilgili olanı iptal ettiyse de torba kanundan; özelleştirme hukuksuzluklarınızı, AYM kararlarını iptal eden kanunları yeniden çıkardığınız için, bunu da iptal ettiyse de, siz yine bir yolunu bulursunuz. Önce makul şüpheden somut delile geçmiştik, şimdi tekrar delilden şüpheye geçtik; bismillah, kanun onaylanıyor, başlıyorsunuz uygulamaya.
Sanayi Bakanı Fikri Işık “Yolu olan yerde yolsuzluk olmaz.” diyor. Tam tersine, yol yapacaksın, ihale vereceksin ki yolsuzluk olsun. Yani, öyle bir şey var ki, hakikaten, hani bize “günah işleme özgürlüğü” diyenler vardı, “Hırsızlığın da küçüğünü yapalım bir şey olmasın.” diyor. Ya, size göre küçük ne, büyük ne? Onu da anlayabilmiş değilim. Öyle bir masum şekilde söylüyor ki Hayrettin Karaman’ın fetvalarından falan çok daha yumuşak söylemiş açıkçası. Böyle bir şey olabilir mi? Varsa, her yerde bunun soruşturulması, üzerine gidilmesi gerekiyor.
Açıkçası artık paralel yapı, üzülerek söylüyorum Cumhurbaşkanlığı makamında kurulmuş durumda, paralel bir Hükûmet orada var. Paralel yapıyı fazla aramaya gerek yok; zaten fiilen paralel örgüt güneydoğuda paralel devleti kurmuştu ama paralel idare de en üstte kurulmuş durumda. Ben artık ne kadar memur sürgün yapacak ne kadar tutuklama yapacak başsavcı bunu bilemiyorum. Belki dediğim gibi yapar, Fuat Avni gibi “tweet” atarsa, devamını öğrenebiliriz.
“Zalimi Alkışlayamam, Zulmü Asla Sevemem!”
Biz Cumhurbaşkanının ne yapacağını, paralel yapının ne yapacağını bilemeyiz. Biz, burada, her türlü haksızlığa, her türlü hukuksuzluğa karşı çıkacağız. Biz, doğruları söylemeye devam edeceğiz. Doğru yapılan varsa, yapıcı, yol gösterici muhalefet anlayışımız çerçevesinde size destek olacağız ama ülkeyi uçuruma götüren, ihanet sürecine götüren ve sürekli olarak yetimin hakkını gasp eden, küçük(!) de olsa götürenlere, karşı çıkmak zorundayız. Bizim görevimiz bu! Bunun küçüğü büyüğü olmaz. Türk milleti de eninde sonunda bu yolsuzlukların, hukuksuzlukların, ihanetin hesabını soracak. Eyyy AKP en fazla 7 Hazirana kadar yapma şansın var! 7 Hazirandan sonra millet bunun hesabını soracak, biz de iktidar olunca zaten o sorumlulardan hesabını soracağız, onlar da gerektiği gibi yargılanacaklar. Biz şimdilik, iktidarın bu baskılarına karşı dik durmaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanı sıkça şiir okuyor, ben de Mehmet Akif’in birkaç mısrasını okuyacağım; “Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem, gelenin keyfî için geçmişe kalkıp sövemem.” diye başlayan mısraların sonunda şöyle diyor:
“Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu…”
Burasını değiştiriyorum: “Paralelin şu sizin lehçede manası bu mu?”
Bir yanıt bırakın