TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda 25.11.2014 tarihinde Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nun 2015 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler sırasında söz alan MHP Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet GÜNAL, Başbakanlık için ayrılan bütçeden Cumhurbaşkanlığı sarayı yapıldığını, yedek ödeneklerin de keyfi olarak kullanıldığını, bunun bütçe hakkının gasp edilmesi anlamına geldiğini söyledi. İmar Planı usulsüzlüklerinin Sayıştay Raporundan kaçırıldığını, mahkemeden dönen imar planının aynı şekilde yeniden onaylandığını belirten Günal; aynı şekilde özelleştirme yolsuzluklarının da her seferinde mahkemeden döndüğünü, artık tesislerin geri alınması gerektiğini söyledi. Ayrıca torba kanunda korsan maddeyle kişiye özel ihale düzenlemesi yapıldığını söyleyen Günal, son olarak DSİ’nin hem denetim standartlarını koyan hem işin niteliğini belirleyen, hem de ihaleyi de veren birim olmasını eleştirdi ve “Kamu Gözetim Kurumu ne iş yapar?” dedi.
Başbakanlık Bütçesinden Cumhurbaşkanlığı Sarayı Yapılıyor!
Sayıştay’ın denetim raporundaki eleştirilerinin neredeyse tamamına cevap vermişsiniz ama bulguların en önemlisi yani yedek ödenek ödenekle ilgili kısmı pas geçtiniz. Bari bir iki cümle etseydiniz de suçluluğunuzu kabul ettiğinizi gösterseydiniz. Neden en önemlisi yedek ödenek? Çünkü TBMM’nin bütçe hakkını, bütçe yedeğini savunması gereken Maliye Bakanlığı’dır. Sayıştay eğer “35 milyarlık bir ödenek var ve eğer bunun ayrıntısı 1 milyarı bulmuyorsa, siz ekstradan 34 milyarlık bir tutarı harcıyorsanız, en azından kendi çıkardığınız düzenlemelere de uygun olarak bunun ayrıntısını bize verin.” Diyor. Bize de “Siz bunu isteyin Meclis olarak.” diyor. Biz Meclis’te Maliye Bakanı yetkilidir, o aktarır, döndürür diye ödenek veriyoruz ama bir taraftan da bizim bütçe hakkımız gasp edilmiş oluyor. “Ak saray, kaçak saray” diye işin siyasi boyutunu tartışmıyorum ama Başbakanlık binası olarak yapılan ve Başbakanlığa yatırım transfer ödeneği olarak verdiğimiz şey nasıl oluyor da bir anda Cumhurbaşkanlığına tahsis edilir? Biz o bütçeyi geçen sene Başbakanlığın bina ihtiyacı var diye verdik. Bu iş nereye gidiyor? Yaptığımız bütçe ne oluyor? O zaman herkes kafasına göre alsın, Maliye Bakanlığının yaptığı binaya da Başbakanlık konarsa ertesi sene Maliye Bakanı nerede oturacak? “Verilen ödenek nereye gidiyor, ne oluyor? Aktarırken de bunlar yerinde kullanılacak mı?” diye bu tarz işler öncelikle bütçe açısından Maliye bakanlığı tarafından denetlenmeli.
Döner Sermaye Kanununun düzenlenmesi gerekiyor. Örneğin 4,2 milyarlık Sağlık Bakanlığının bütçesinin 1,3 milyarı, yani yüzde 30’u döner sermayeden. Tamam, lazım olabilir ama o zaman bizim bütçe hakkımız ne olacak? Bunun bir usulü, olması lazım. Bu döner sermayelerle ilgili genel düzenlemeyi kim çıkaracak? Bir yönetmelik, kanun düzenlemesi olması gerekiyor. Ondan dolayı yapamıyoruz diye Sayıştaya mazeretlerini vermişler. Hikâyeden torba kanunlarla onun bunun rantının peşinde koşacağımıza önce uygulamalardaki eksikleri tamamlayın!
İmar Planı Usulsüzlükleri Sayıştay Raporuna Girmiyor!
Başka bir sorun daha var. Bu imar planları, tadilatları, kıyı alanları, Sayıştayın yaptığı bu şeyler önemli. Belediyeye devretmişsiniz, vs. diye onlarca mazeret söyleyebilirsiniz, Sayıştay raporunun Rapor Değerlendirme Kurulu’nun kuşa çevirdiği halinde bile “sonuç olarak” diye başlayan kısmında bile bu kadar bulgu geliyorsa burada bir sorun var demektir. Bedelsiz kullanımlara devir, taşeronlara devir, üçüncü şahıslara devir gibi tespitler var. Burada sizin göreviniz hazine olarak, Maliye olarak, malın sahibi olarak buradan usule uygun da yapılıyor olsa hak edilen geliri almanız lazım. 5 liraya belediyeye veriyorsunuz “Belediye kullansın, bu da kamu kurumudur.” diye. Adam 15 liralık yeri 5 liraya örnek olarak kullanıyor. Burada işin kullanımının ötesinde özellikle kıyı alanındaki yerlerde belli kişilere çıkar sağlama çok daha fazla. Sadece büfe meselesi değil, imar planlarıyla ilgili de birçok şey var, birçok yer dolduruluyor. Mahkemeye gidiyor, mahkemeden dönüyor, yıkılıyor, yıkılamıyor, tıraşlanıyor, tıraşlanamıyor derken bir sürü şey geçiyor. Ama öyle bir şey oluyor ki mahkeme iptal ediyor ama sonra yine aynı imar planı geliyor. Aynı imar planı hiçbir şey olmamış gibi, içeriğinden dolayı bozulan şeyin şekil şartı düzeltilip onaylıyor, nasıl olacak? O arada hukuki bir boşluk oluyor, o arada malı götüren götürüyor. Danıştaydan görüş istiyorlar, oraya soruyorlar, buraya soruyorlar, bu devlette bir sürü yolu var. Dolayısıyla, bunlara dikkat etmek lazım.
Özelleştirme Yolsuzlukları Yine Mahkemeden Döndü! Tesisler Geri Alınsın!
Özelleştirmeyle ilgili “Anayasa’ya aykırı, iptal edilir.” dedik dinlemediniz. Bir daha, bir daha iptal edildi. Niye ısrar ediyorsunuz, ne olacak? Çözümsüzlük daha da uzuyor. Benim bir borcum olduğu zaman ödemezsen devlet gelip haczediyor mu? Ediyor. Maliye e-haciz yapıyor mu? Yapıyor. En küçük bir param olduğu zaman alıyor musunuz? Alıyorsunuz. Peki, Özelleştirme İdaresine tesisi geri alma yazısı geldiği zaman siz, onlara “Mahkemeye gidin.” demek yerine malınıza değer tespiti yapıp, çakılan çiviyi, yapılan duvarı tespit edip geri almak yoluna niye gitmiyorsunuz? Gene iptal oldu, şimdi ne olacak? Yani, “O madde iptal olacak.” dedik, burada saatlerce tartıştık. Israrla bunu getirip “Biz yaptık, oldu, bunu soruşturmayın, üstünü kapatalım.” demenin bir anlamı yok ki. “Fiilî imkânsızlık” ne demek ben onu hâlâ anlayamadım. “O günkü sözleşme şartları değişmiş.” diyorlar. Ne fark eder? Benden alıyor en ufak bir hata olursa, “Ben onu harcamışım, yemişim.” deme şansım yok. “Sana fazladan ödeme yapmışım, faiziyle geri vereceksin.” Diyor. Malımdan alıyor, mülkümden alıyor, kendimden alıyor, gerekirse, mevzuata uygunsa hapis cezası bile çekilen fiiller var. Uygulamalar havada kalıyor daha somut bir şekilde Özelleştirme İdaresinin kalkıp da size tebliğ edildikten sonra yeniden iade davası açmasını anlayamıyorum, malınıza gidip sahip çıkacaksınız. Dava yoluyla mal teslim alınır mı? Zaten o çıkan dava bir hukuk kararıdır. Size iade edilmesine zaten mahkeme karar vermiş.
Torba Kanunda Korsan Maddeyle Kişiye Özel İhale Düzenlemesi Yapıldı!
Kamu İhale Kurumuna gerek kalmadı diye düşünmeye başladım. KİK’i kapatalım diye espriyle karışık söylüyordum, herkes istisna ve muafiyet istiyor. KİK ihaleyle ilgili danışmanlık kurumu gibi olmuş. Kararlara bakıyoruz, KİK sadece bu yapılan işlemlerin bazılarına cevaz veriyor, bazılarına kurul kararı alıyor, iptal ediyor, yeniden devam ediyor. Garip bir şey oldu ben hâlâ anlamadım. KİK Başkanı geçmişe yönelik bir fiyat farkıyla ilgili nasıl karar alıp da mevzuat boşluğu doldurur gibi yol gösterir anlayamıyorum.
Fiyat farkı kararnamesini Bakanlar Kurulu çıkardı. Bu söylenen müteahhitler buraya girmiyor. Bir madde getirdiler, işin yüzde 50’sinden fazlası yakıt gideri olan yani mazot gideri olan firmalara ilave fiyat farkı ödeyelim. Gidiyorlar, ödeyemiyor. Kamu İhale Kurulu şöyle şöyle olmadan biz yapamayız diye karar alıyor. Yol gösteriyor daha doğrusu, kurul kararı da almışlar. Kanuna, Bakanlar Kurulu kararına uymadığı için de Torba Kanuna bir madde getirdiler, 14.madde olarak çıktı. Sorduk, “Efendim, işte endeks var, onu değiştireceğiz, bunu yapacağız, farklılık var, birisi kömür, birisi petrol.” TÜİK’in bütün endekslerini tek tek baktım ve hesapladım. Dedim ki: “Bu söylediğiniz gerekçe doğru değil, endekse koyduğunuz zaman çıkmıyor.” Şahsa özel, birisine özel ve 2012’ye doğru giden, eski işlere dönük bir düzenleme yapılıyor. Böyle bir şey olur mu? Başkan “Benim bilgim var.” dedi. İyi dedik, baktık, sadece üç kurumu söylüyorlar, yine hangi şirkete ne gidiyor? İtirazlarımız karşısında komisyonda geri çektiler ama anlaşmamıza uymayarak Genel Kurul’da geri getirdiler. Korsan kanun yaptılar. AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli kendisi aradı, bunun böyle olamayacağını, yanlış olduğunu söyledim, “Tamam.” dedi, bir baktık ki Soma kanunu geçirilirken arasına eklenmiş. Yani geriye yönelik olarak şahsa özel fiyat farkı kanunu çıkarttırıldı. Siz çıkarın, kararnameyi yenileyin, bize niye getiriyorsunuz? Fiyat farkını Bakanlar Kurulu çıkarıyor. Gidin orada alın kararınızı, uyduramıyorsunuz. Yani çaldığınız hukuk minaresine kanun kılıfı diktiriyorsunuz bize. Hukukiyse madem kendiniz yapın. Dolayısıyla, bunlar doğru değil ve bunları da düzenleyemiyorsak KİK’e burada gerek kalmadı.
Kamu Gözetimi Kurumu Ne İş Yapar? DSİ Hem İşveren Hem İşi Denetleyen Olabilir mi?
Denetim yetkisi standartları, bir taraftan standardını koyup bir taraftan da diğer işlemleri yapıp bu kurumlara altyapı hazırlamak Kamu Gözetimi Kurumunun görevlerinden bir tanesi. Şimdi, bir kurum hem denetim standartlarını belirler hem işin niteliğini belirler hem ihalesini verir mi? Maliye Bakanımıza şöyle sorayım; Siz, A şirketinin, B şirketinin hangi yeminli mali müşavirlik firmasıyla çalışacağına, hangi bağımsız denetim şirketiyle çalışacağına karar verebilir misiniz? Veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, A yapı şirketinin hangi yapı denetim firmasıyla çalışacağına karar verebilir mi? Ama Türkiye’de böyle garabet var, torbanın içerisine koyduğunuz başka bir haramı. DSİ her işi kendisi yapıyor, standartları da kendisi belirliyor. Özel şirketlerin, su yapıları denetim şirketlerinin de ihalesini DSİ kendisi yapıyor kimin işleri yapacağına dair. Böyle bir şey olur mu? Onun görevi sadece hazırlamak da değil, sizin ve EPDK’nın hazırlayacağı denetim standartlarıyla ilgili altyapıyı hazırlamak olması gerekmez mi? Hem işveren hem işi denetleyen hem standartlarını koyan aynı kurum olabilir mi? Parasını da özel şirketler veriyor, DSİ vermiyor, devlet vermiyor. Benim parasını verip kendimi denetlettireceğim bir şeyin ihalesini kamu kurumu olarak siz nasıl yaparsınız? Yeni geçti kanun, DSİ’de şu anda yönetmelik çıkmış. Yönetmelik aykırı diye iptal edildi, torba kanunda DSİ’yle ilgili çıkan hüküm var, ona istinaden de işlemlere devam ediyorlar. Yani, ihaleyi açacak, 10 tane firma belirleyecek, diyelim ki herkes gidip o 10 firmadan hizmet almak zorunda alacak. Olması gereken ne? Su yapıları denetim şirketlerinin standartlarını belirlemek, ona uymayan şirketleri kapatmak, uygun olan herhangi bir şirkete de benim, sizin, onun, bunun denetim yaptırması, değil mi?
Bir yanıt bırakın