TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Karayolları genel Müdürlüğü ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 2015 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler sırasında söz alan MHP Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet GÜNAL, ulaştırma ihaleleriyle ilgili usulsüzlükler yapıldığını ve Sayıştay raporlarında bu hususlarda eleştiri olduğunu belirterek, ihalelerde oluşan yaklaşık maliyet ve verilen tekliflerdeki aşırı farklılıkların incelenmeyerek, yandaşlara usulsüz ihale verildiğini söyledi. Kamu İhale mevzuatında yapılan değişiklikle de kişiye özel fiyat farkı ödenmesinin mümkün hale getirildiğini ifade eden Günal, TKB ve TİB’in bu tip usulsüzlük ve yolsuzlukları örtmede çok hızlı davrandığını ancak vatandaşların işini savsakladığını söyledi.
Günal’ın konuşmasının özeti şöyle:
İhalelerde Aleni Usulsüzlük Yapılıyor, Sayıştay Uyarıyor, AKP Aldırmıyor!
Ben, haberlere baktım, Sayıştay raporlarına özellikle bakıyoruz, siz eski Komisyon Başkanımız olarak bunun önemini bizlerden daha iyi biliyorsunuz. Siz zaten soruşturma açmışsınız. İdarenin yaklaşık bir maliyeti var. Sayıştay gayet güzel de çıkarmış. Öbür tarafta ilk ihaledeki bedele bakıyorum, sonra daha sonrakine bakıyorum yani aklım ermiyor. Nasıl oluyor? Kars Tiflis demiryolu alt ve üst yapı ikmal inşaatına ait yaklaşık maliyet, isteklilerce verilen teklifler ve fiili gerçekleşmelere göre: Alt yapı imalatlarında idarenin yaklaşık maliyeti 347 milyon lira, ilk ihale üzerinde bırakılan iş ortaklığının teklifi 541 milyon lira, fiilen gerçekleşen 537 milyon lira daha sonra ihale üzerinde bırakılan iş ortaklığının teklifi yaklaşık 416 milyon lira, buraya kadar çok güzel. Üst yapı imalatları ihalesinde; idarenin yaklaşık maliyeti 190 milyon lira, ilk ihale üzerinde bırakılan iş ortaklığının teklifi, 5.7 milyon lira. Burada insan bir düşünmez mi yani burada bir sahtekârlık yok mu? Bana adam, 2000 liralık cep telefonunu 200 liraya vereyim dese, bir dakika, bunda bir şey var, bu telefon sahte mi diye düşünmez miyim? Garibime gidiyor. Onlar da tabii, işin püf noktasını yakaladıkları için, altyapıyı yapmış, üstyapı yok. Arkadaşlarımızın bize ne diyeceğini biliyorum: “Efendim, toplamda baktık, daha düşüktü, yarın sorumluluk almayalım.” dedik. Öyle bir şey olur mu ya? Şimdi bunun içinde programı var, makinesi var. Makinesine yazıyorum 5 lira, programa yazıyorum 1 lira. Şimdi ben bunu gerçekten anlamadım. Tamam, toplamda adam düşük vermiş ama sizin 190 milyon lira çıkardığınız bir maliyeti nasıl 5 bin liraya, 6 bin liraya yapacağını arkadaşlar sorgulamıyorsa ya bu şirkette bir sıkıntı var ya bu ihale şartnamesini hazırlayan arkadaşta; ikisinden birinde sıkıntı var. Bunların böyle olmasına onay veriyorsa Kamu İhale Kurumunda da sıkıntı var. Allah için üç tane üye karşı çıkmış ve nitekim sonucunda mahkeme de o şekilde karar vermiş. Madem o kadar kötü, onlarla niye sözleşme yaptınız? Bu sözleşmelerde hep devlet mi kazık yiyor? Ee, peki ne olmuş? Altyapı yapmış, üstyapı yok. Firmanın baştan bunu böyle yapacağı belli, 190 milyon liralık maliyeti olan işe 5-6 bin lira teklif veren adam bu işi bitirir mi? “Ben bunu yapmayacağım.” demektir. Daha doğrusu onun o fiyata yapılmayacağını bilip alt yapı ve üst yapı imalat ihalelerini ayrı ayrı yapmanız gerekmiyor mu? Açıkçası ben bunları biraz anlamakta zorlandım. Arkadaşlarımız burada savunmalarında şunu söylemişler: “Düşük sınırın üstündeki tekliflerin muhtevasındaki birim fiyatların idarece hazırlanan yaklaşık maliyetle veya piyasadan alınabilecek diğer verilerle karşılaştırılması suretiyle sorgulanması imkânının bulunmadığı malumdur.” Sayın Bakan, gerçekten, ya bende bir şey var ya da Kamu İhale Kurumunda…
İhale Kanununda Yandaşlara Özel Düzenleme!
Şimdi ben size ihaleci olarak sormuyorum. Burada duyarlı vatandaş olarak soruyorum. Ben anlamadım. Bunu bana birisi anlatsın İşinize geldi mi İhale Kanunu’nda bunu parçalıyorsunuz,10 kilometre yol ayrı, 20 kilometre yol ayrı, 30 kilometre ayrı. Sizde her türlü yol var.
Torba kanunda, bitmiş bir iş için geriye dönük fiyat farkı ödemesi yapılması için, KİK’le karar almış. Gittim baktım, bütün endekslerini hesapladım. Sayın Canikli aradı, olmaz dedim. Arkadaşlar da tamam dedi, allem ettiler, kallem ettiler, AKP Hükümeti Genel Kurulda araya korsan madde soktu. Biz Plan Bütçe Komisyonunda “Olmaz.” dedik, “Tamam.” dediler, bizi ikna edemediler ama Genel Kurulda madde geçti. Nasıl olduysa geriye dönük bir fiyat farkı veriliyor. Fiyat Farkı Kararnamesi olmasına rağmen oraya uyduramıyorlar, kanuna madde giriyor. Dolayısıyla bu ihale işlerinin bence bir topyekûn çekidüzen vermek gerekiyor. Çünkü siz altyapı bakanlığısınız, Ulaştırma Bakanlığı en büyük altyapıları yapıyor, sizin bu konuda bir inisiyatif almanız gerekir diye düşünüyorum.
BTK ve TİB AKP’nin Yolsuzluklarının Üstünü Örtmede Çok Hızlı!
Elektronik tebligatı geçen sene konuşmuştuk, baktım, aşağıda kayıtlı elektronik posta işlemlerini PTT şubemiz yapıyor ama bu tebligat kısmı, yani resmî olan kısmı ne aşamada? Geçen sefer Sayın Genel Müdürle de konuşmuştuk ama yeni bir gelişme oldu mu? Hukuki olarak yani birtakım masraflardan kurtulma, mahkeme yükünü azaltma, bazı şeyleri toparlama anlamında faydası olacağını düşünüyorum.
Bir de BTK’yla ilgili birkaç haber dikkatimi çekmişti. Yani bir anda bir haber çıkmış, hemen mahkeme kararı alınmış. Örnek, havuz medyasıyla ilgili söyleyeyim -birkaç tane okudum da- hemen, anında tebligat yapıyor kurum “Hemen bunu kaldırın.” diye. Ben geçen sene de söylemiştim, savcıların peşinden uğraşıyorum, Facebook sayfam “hack”lendi nitelikli dolandırıcılık yapılıyor. İlgili iletişim şirketlerinin bölge müdürlerine, BTK’nın Başkan Yardımcısına, emniyetin ilgili teknik istihbarat birimiyle kendim konuşmama rağmen savcı sadece IP numarasından takipsizlik veriyor ama 3 tane Telekom şirketinin kurumsal mesaj numarasından hâlâ kimse bir soruşturma yapıp bana geri dönmüyor. Nasıl oluyor da nitelikli kamu dolandırıcılığı varken hâlâ savcılar bana masal anlatıyor? Nasıl oluyor da pat diye aleyhinizde bir tane yazıyı üç dakikada mahkeme kararı, arkasından tebligat yapıyorsunuz, hâlâ anlamadım?
IP adresi Batman’da bir yerde çıkmış savcı bana onu anlatıyor. Ben savcıya diyorum ki: “Nitelikli dolandırıcılık var.” Vodafon’san şuna, Avea’ysan buna, Turkcell’sen buna gönder.” diye. Şimdi bu üç tane şirketten sorup “Bu şirketler kime aittir?” diye sormuyor. Diyorum ki, bu hızlı çalışan sistem niye bu durumda çalışmıyor da, burada pat diye bir ihbar, hemen savcısı, BTK’sı, TİB’i bir anda harekete geçiyor? Bu konuda vatandaşların işlerinde de daha duyarlı bir biçimde takip etmek doğru olmaz mı? Hâlâ savcıların peşindeyim, itiraz yaptım bir daha itiraz yaptım ama dosyanın temelinde olmasına rağmen, maalesef o adamlar dolandırıcılık yapmaya hala devam ediyor. Para nereye gidiyor, terör örgütüne mi gidiyor, bilmiyorum. Hakan Fidan’ın birtakım söylentilerini Oslo’da duyduğum için, acaba onun için mi takip etmiyorlar diye, zaman zaman düşünmüyor değilim.
Bir yanıt bırakın