TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye ve Orta-Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Devlet Personel Başkanlığı, Türkiye İş Kurumu ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2015 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler sırasında söz alan MHP Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet GÜNAL, enflasyon hedefleri tutmadığı ve yüksek çıktığı için çalışanların enflasyona ezdirildiğini, memura enflasyon farkının verilmesi gerektiğini söyledi. Son dönemde yaşanan maden kazalarına da değinen Günal, maden kazalarının tek suçlusunun tüm maden ruhsatlarını kendi yetkisine alan Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi. Asıl sorunun denetimsizlik değil, denetim raporlarının sonuçlarının uygulanmaması olduğunu belirten Günal, madencilere AKP mitingine çağıranların denetim sonuçlarının uygulanmasını sağlayamayacağını ve yandaşların maden ocaklarını kapatamayacağını söyledi. Ayrıca, TKİ’nin Sayıştay raporundaki usulsüzlüklere değinen Günal, yandaşların işlettiği maden ocaklarının sözleşmelerinin ihalesiz olarak yenilendiğini ve kamunun sadece 5 şirkette 100 milyon lira zarara uğratıldığını, ancak bu hususların Sayıştay raporundan çıkarıldığını söyledi.
Çalışanlar Enflasyona Ezdiriliyor! Memura Enflasyon Farkı Verilsin!
Son günlerde Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na sorularımız ve taleplerimiz tabi ki yaşanan maden kazaları hakkında oluyor ama özellikle yeni açıklanan enflasyon hedeflerine göre memurlarımızın da talepleri de iletmemiz gerekiyor. Çünkü memur enflasyonun altında ezdiriliyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek memurlara bu yıl için enflasyon farkı verilmeyeceğini söyledi. AKP Hükümetinden Kamu Personeli Danışma Kurulu kararında almış olduğu tavsiye kararları çerçevesinde enflasyon farkının bir defa daha gözden geçirmesini bekliyoruz. Neden? Çünkü 2014 yılı için enflasyon tahmin % 5 diye başlıyor, sonra %8.89’a Eylülde %9.16’ya en son ekimde de %10,10’a yükseldi. OVP hedefleri ve Merkez Bankası tahminleri de sürekli yukarı doğru revize ediliyor. Her seferinde yeni yeni hesaplamalar, ağırlıklar getiriyorlar. Dolayısıyla enflasyon hedef işinin iyice çivisi çıktı. Yani, refah farkı vs. derken enflasyon farkını dahi adam gibi alamaz olduk. Çünkü, OVP’de üç yıllık hedefleri de yeniden güncelliyoruz. Bunda da yeni bir sistem geliştirmek lazım? Çünkü sürekli olarak vergisini kaynağından kestiğimiz ücretliler, dar gelirliler burada sıkıntı yaşıyor.
Maden Kazalarının Tek Suçlusu Ruhsat Yetkisini Kendisine Toplayan Tayyip Erdoğan’dır!
Herkes Zonguldak’ta, Soma’da, Ermenek’te ve daha önce kim bilir kaç maden kazasından sonra hep “Neden oldu, suçlu kim?” sorusunu soruyor ve suçlu arıyor. Ama ortada giden canlar var, hatta henüz ulaşılamayan canlar var. Her seferinde aynı şey olduktan sonra tartışmak yerine, olmadan, geçen seferkinden ders çıkarıp bundan sonra olmasını engellemek gerek. Kaza olabilir ama can kaybı olmamasının, zararın en aza indirilmesinin yolu bellidir. Test yapar gibi suçlu kim? “A şıkkı MİGEM mi, B şıkkı Faruk Çelik mi, C şıkkı Taner Yıldız mı, D şıkkı oraya müfettişler mi?” diye gidiyor. Ben söylüyorum hiçbiri değil, asıl suçlu bütün ruhsatları verme yetkisini kendisine toplayan Recep Tayyip Erdoğan’dır! Başbakan maden ruhsatı verir mi? Çalışma Bakanlığının müfettişi gitmiş, ne yapmış? Müfettiş, denetçi raporunu getirir Müsteşara, Bakana, Teftiş Kurulu Başkanına verir. Çünkü inceleme raporunun gereğini yapıp savcılığa gönderme yetkisi denetçide veya müfettişte değildir.
Başbakan Davutoğlu bununla ilgili yeni bir genelge yayınlayıp “Ben bunu MİGEM’e geri verdim.” dedi mi? Hâlen daha maden ruhsatları verme yetkisi Başbakanda mı? Bunu doğru buluyor musunuz? Bu saatten sonra “Filanca bakan gitti, gitmedi, o üç gün kaldı, bu beş gün kaldı” diye konuşmak yerine önce bu soruları tartışmak lazım. Yani normal bir kömür madeni kazası değil ki, suyun içinde, çamuru bile boşaltamıyorsunuz, insanlar orada ne kadar yaşayacak? Sorun ne? Denetimsizlik mi? Bakan kendisi söylüyor: “Denetim raporları geldi, bunların bir kısmının kapanması lazım.” İyi de sorun denetimsizlik değil ki. Denetim kararlarının, raporlarının gereğinin yerine getirilmemesi. Her ne kadar yapılan denetim raporları hasıraltı edilmeye çalışılsa da denetimi her hâlükârda özellikle de şikâyet olduğu zaman yapılıyor.
Sorunu şahıslarda aramak doğru değildir ama sistemi işletmeyen de, kanunu işletmeyen de, denetim sonuçlarını uygulamayan da maalesef şahıslardır. Onun için en baştan, artık Cumhurbaşkanı olduğu için bu işlere karışmıyor ama suçlu 2012’den itibaren o ruhsatları kendisine bağlayan Erdoğan’dır. Dolayısıyla bir an önce yetkinin değiştirilmesi, bu işlerin uzmanı olan MİGEM’e verilmesi gerekir. MİGEM’e güvenmiyorsanız da her türlü kanunu Meclis’ten parmak çokluğunuzla çıkarıyorsunuz, Enerji Bakanlığına bağlı “maden kurulu” mu dersiniz bilemem ama başka bir kurum kurun. Gerçek sorun ister Bakanlık müfettişlerinin, ister Sayıştay denetçilerinin sunduğu denetim raporlarının gereğinin yapılmamasından kaynaklanıyor.
Madencileri AKP Mitingine Götürürseniz Patronun Madenini Kapatamazsınız!
Başbakan Davutoğlu da bakanlar da gitmiş “Ya, teftiş kuruluna bir dilekçe yazıp, BİMER’e şikâyet etseydiniz, biz de baksaydık.” diyor. Biz BİMER’in ne işe yaradığını biliyoruz. Tayyip Erdoğan’ın Başbakan iken bir işadamıyla arasında geçtiği iddia edilen diyalogda “Başbakanlık Teftiş Kurulu’na dilekçe yaz, BİMER’e de şikayet et! Biz gereğini yaparız” dediğini ve söz konusu ihalenin sonra iptal edildiğini hatırlıyoruz. İş adamının şikayetinin gereği hemen yapılıyor ve o ihale iptal ediliyor, o hemen oluyor ama vatandaşın ki sıraya giriyor, bakan olursa oradan oraya, oradan oraya havale ediliyor. Yani, burada denetim kararları herhangi bir gerekçeyle, Bakanın söyledikleriyle veya başka gerekçelerle veya ekonomik veya siyasi veya işte 17 ve 25 Aralıkta olduğu gibi birilerinden bir şey alıp üstünü kapatma da olabiliyor. Yani her nedense uygulanmıyor. İster siyasi rant ister ticari rant isterse bir kayırma olsun, o uygulanmadığı zaman bu kazalarla hep karşılaşacağız. Ki basından okuduğumuz kadarıyla 150’ye yakın şikâyet gitmiş onunla ilgili. Ayrıca kazadan iki ay önce işçiler noter kanalıyla o madende sızıntı olduğunu bildirmiş. Yani demek ki bir sorun var ve insanlar bunu daha önce bildirmiş. Şimdi, “Ya, BİMER’e bildirseydiniz bunu engellerdik.” demenin bir alemi yok!
Maden işçilerini seçim meydanlarında, parti mitinglerinde kalabalık yapmak için getirirseniz, o zaman patronlarının da işini mecburen görmek zorunda kalırsınız. Bir teftiş raporu geldiği zaman “Sayın Bakanım bizim şu kadar işçimiz var, yarın gene lazım olur.” veya “Sayın Vekilim, bunu Bakan Bey’e bir söyleyin, bunu hasır altı edelim.” der. Suçu şuna veya buna atmak sonuç değil. Sonuç gayet ortada, bu süreç devam ettiği sürece neyin yapıldığı, neyin yapılmadığı belliyse bunun da üstü örtülür, konu maalesef kapanır gider.
TKİ Yandaşların Maden Sözleşmelerini İhalesiz Olarak Yeniliyor!
Denetim deyince biz hep Sayıştay raporlarının eksik geldiğinden, Meclis’e eksik sunulduğundan şikâyetçiyiz. Sayıştayla ilgili TKİ’nin raporunu hazırlayan ve yaklaşık 5 madende 100 milyona yakın bir kamu zararı oluştuğunu söyleyen denetçinin Rapor Değerlendirme Kurulundan çıkarıldığı doğru mudur? Maalesef Rapor Değerlendirme Kurulu “Raporları Kuşa Çevirme Kurulu” oldu. Bunun gerekçesi var mı?
Taşeron işçilerle ilgili çıkan son torba kanun görüşülürken TKİ’den bilgi aldık. Yapılan bir redevans sözleşmesi gereği verilmiş, eski sözleşmeye istinaden, yeniden ihale yapılmadan, hatta bazısında yönetim kurulu kararı dahi yakın zamanda alınmamış. Bunların devam ettiği söylendi. Şimdi, ihalesiz olarak birilerine bunları verdiğiniz zaman, eğer bir de devletten alım garantisi varsa yarın bu adamların denetimi sağlayamıyorsunuz. İster elli gelir, ister yüz gelir, bir sürü adam hiçbir şey olmasa o bölgenin milletvekilini bulur, baskı yapar. Zaten bu şekliyle yapılırsa normal sözleşmeye de aykırıdır; en kötü ihtimalle gelip o yönetim kurulundan bir şeyler çıkması lazım, yeniden ihale sürecine girmesi lazım. Muhalefet olarak sorduk ama bu sözleşmelerle ilgili hâlâ ayrıntılı bilgi alabilmiş değiliz.
Bir yanıt bırakın