TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Başbakanlık ve bağlı kuruluşları olan TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, AFAD, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, RTÜK’ün 2015 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler sırasında söz alan MHP Antalya Milletvekili Doç.Dr. Mehmet GÜNAL TİKA’nın görevlerinin önemli olduğunu, ancak AKP hükümetinin Irak’taki Türkmenlere gerekli yardımı yapmadığını ve öksüz bıraktığını, yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın da seçimlere katılımının sağlanamadığını söyledi. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve bağlı kuruluşların bütçelerinin çok yetersiz olduğunu belirten Günal, Cumhurbaşkanlığının boşalttığı Çankaya Köşkünün Atatürk Müzesi ve Atatürk Araştırmaları Merkezi olmasını önerdi. AKP Hükümetinin 28 Şubat sürecini aratır şekilde basına akreditasyon uyguladığını ve basın özgürlüğünün yaralandığını ifade eden Günal, RTÜK’ün yürürlüğü durdurulan frekans ihalelerinin de adil ve şeffaf bir şekilde tamamlanması gerektiğini söyledi.
Günal’ın konuşmasının özeti şöyle:
AKP Hükümeti Irak’taki Türkmenleri Öksüz Bıraktı!
TİKA’dan sorumlu Bakan Numan Kurtulmuş TİKA’nın misyonuna, vizyonuna ve önemine vurgu yaptı. Fakat kuruluş amacına ilişkin ne yapabiliyoruz? “Irak’la ilgili de şunları yaptık.” diyorsunuz, biz hâlâ somut olarak yardım bekliyoruz. Hakikaten Türkmenlere ne yapıldı? Gazze’ye yaptığınız yardımlar kadar yardım yapıldı mı? Sadece MİT’in tırlarıyla ilgili tartışmaların dışında elimizde somut bir bilgi yok. Tırlarla, “Türkmenlere birtakım yardım malzemeleri göndermiştik.” deyip üstü kapatıldı ama MİT tırlarında ne vardı? İçerisinde silahtan paraya, hatta kara paraya kadar bir sürü şey olduğu konuşuldu. Dolayısıyla Türkmenlere, bizim somut olarak bildiğimiz yapılan bir yardım yoktur.
Genel olarak TİKA daha çok diğer ülkelerle ilgileniyor gibi bir izlenim var. Türk dünyasıyla ilişkiler anlamında bazı konular Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’na bırakılmış. Türk Dünyası ile ilişkiler, TÜRKSOY ile ve sadece konseylerle zor götürülüyor. Sayın Bakan; “Bazı konular kültürel, bilimsel şeylere kaydı.” diyor. Ama TİKA’nın o koordinatör görevinin önemli olduğu ve kuruluş olarak da oralarda daha tanınır bir kurum olduğu bilinerek, daha aktif kullanılması gerekmektedir.
Öbür taraftan, yurt dışı seçmenlerle ilgili sorunlar var. Cumhurbaşkanlığı seçiminde katılımın çok düşük olduğu AKP’li vekiller tarafından da dile getirildi. Önümüzde Genel seçim var şimdiden çalışmalara başlanması gerekmektedir. Bir örnek vermek gerekirse Almanya’dan gelen bir heyet ile TBMM’de yaptığımız görüşmede AKP milletvekilleri “Biz 14 noktada oy kullanma yeri istedik ama 7 noktada oy kullanma yeri verildi.” dediler. Alman milletvekilleri de “Öyle bir şey olmaz, Türkiye ne kadar isterse o kadar oy kullanma yeri açabilir. İşlemleri Türk konsolosluklar yaptığı için bizim yetkimizde değil.” dediler. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın yaklaşan genel seçimlerde rahat oy kullanabilmeleri için gerekli önlemlerin şimdiden alınması gerekmektedir.
Türkiye Merkezli Yeni Bir Medeniyet İçin Kültüre Daha Çok Kaynak Ayrılmalı!
Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve buna bağlı olan kurumlar var. Atatürk’ün adını anmaktan çekinen hala; “Gazi Mustafa Kemal” diyen bir Cumhurbaşkanı ve AKP zihniyeti varken, “Atatürk Orman Çiftliği” adını “Beştepe” diye geçiştirirken nasıl olacak da Atatürk’ün bıraktığı mirasa sahip çıkılacak, onun kurduğu kurumlar yaşatılacak? “Türk kültürünün medeniyete dönüştürülmesinden” bahsettiniz. dediğimiz MHP olarak bizim çok önceden önerdiğimiz 2023 vizyonunun ötesinde yeniden Türkiye merkezli bir medeniyetin ihdasından bahsediyoruz, ama ayırılan bütçe rakamları üzülerek söylüyorum maalesef tam bir komedi.
Cumhurbaşkanlığı bütçesinde 100% artış yapılıp, 400 milyon TL ödenek ayrılırken, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na 10,6 milyon TL (5.5 milyon TL personel), Atatürk Araştırma Merkezi’ne 4.3 milyon TL (2.1 milyon TL personel), Türk Dil Kurumu’na 14.4 milyon TL (3 milyon TL Personel), Türk Tarih Kurumu’na 9.2 milyon TL (4.1 milyon TL personel), Atatürk Kültür Merkezi’ne 4.5 milyon TL (2.3 milyon TL personel) yani toplamda 43 milyon TL ayrılmış. Bu kurumlar bu kadar önemliyken aktif çalışması mümkün mü? 17 milyon TL’si personel ve sosyal güvenlik harcamaları olduğu için 26 milyon TL gibi yetersiz bir bütçeyle “Türk kültürünün medeniyete dönüşmesini.” Türkiye merkezli bir medeniyetin inşasını; tarih, araştırma, burs gibi ihtiyaçları karşılamak mümkün değildir.
Bu meselelere güncel kısır çekişmelerden, rantsal işlerden biraz daha zaman ayırarak, hakikaten Türk kültürünü bir dünya medeniyeti yapıp ezilen ülkelere, mazlum milletlere, Türk dünyasına, İslam âlemine ve insanlığa bir katkı sağlamak istiyorsak bu araştırmalara, Atatürk’ün mirası yaşatmak için bu merkezlere daha fazla önem vermemiz gerekiyor.
Çankaya Köşkü Atatürk Müzesi ve Atatürk Merkezi Olsun!
Cumhurbaşkanı Erdoğan sürekli “Gazi Mustafa Kemal” diyor, davetiye gönderiyor “Atatürk” yazamıyor “Beştepe” yazıyor. Orası Atatürk Orman Çiftliği, herkes böyle telaffuz eder, bundan niye imtina edilir? Ne olur yani oraya Atatürk Orman Çiftliği dense? Yani, yoksa bu bilinçaltının tezahürü müdür? Sadece Sayın Erdoğan da değil, birçok AKP yetkilisi “Gazi Mustafa Kemal…” diyor. Soyadı kanunundan sonra topluma mal olmuş hâlini kullanmanın ne sıkıntısı var? Neden rahatsız oluyorsunuz? Bu zihniyette olursak nasıl olacak da Atatürk’ün bıraktığı bu kurumlara sahip çıkacağız, bu mirası yaşatacağız? Kaçak saray, ak saray diye bir sürü şey konuşuluyor, yapılanlar saltanat gibi algılanırsa tabi ki konuşulur. Sizin tabirinizle: “Harun gibi gelip Karun” olurlarsa tabii ki sarayda yaşamayı tercih edebilirler, o bizim derdimiz değil ama peki Çankaya Köşkü şimdi ne olacak? Çünkü AKP’nin aklında kentsel dönüşüm adı altında rantsal dönüşüm var kupon araziler var. Atatürk’ten kalan mirası, Çankaya Köşkünü hep birlikte bir Atatürk merkezi yapalım, Atatürk müzesi yapalım, bütün bu bakanlığınıza bağlı olan araştırma kurumlarını da o kampüsün içerisinde toplayalım ki hiç olmazsa adını orada bari yaşatalım.
Fakat “Yapacağım.” Dediklerine, inanamıyoruz çünkü öyle söylüyorlar da önce plan tadilatını yapıyorlar, sonra bir bakıyoruz Çevre Bakanlığı bir daha plan tadilatı yapıyor, orası alışveriş merkezi olmuş!
Basın İktidar Baskısı Altında! 28 Şubatı Eleştiren AKP Akreditasyon Uyguluyor!
Birkaç cümle de Sayın Akdoğan’a söyleyeceğim; basın özgürlüğüyle ilgili ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Basın özgürlüğü diye konuşuyoruz, şu anda birçok medya kuruluşu, siz de biliyorsunuz, sizin toplantılarınıza alınmıyor. Bu nasıl özgürlüktür? Yani, özel mülakat yapmayabilirsiniz, programlarına çıkmayabilirsiniz ama burada yaptığınız bir toplantıya neden bütün basın mensuplarını çağırmıyorsunuz? Parti faaliyeti ayrı, bakanlık faaliyeti ayrıdır, kurum faaliyeti ayrıdır. Resmî toplantılarda da akreditasyon uygulaması yapıyorsunuz. Bir taraftan 28 Şubattan şikâyet edip öcü ilan ederken benzer yöntemleri siz burada uygularsanız olmaz.
Bir de, yerel medya kuruluşlarıyla ilgili bir şeyler söyledi Bakan Akdoğan ama hakikaten burada bir reform ihtiyacı var. Seçim dönemi gazeteleri çıkıyor, maalesef bir süre sonra kapanıyor ama bunları diğerlerinden ayırt etmek lazım, kırk yıldır, elli yıldır çıkan, ulusal gazetelerden daha eski olan bazı bölgesel, yerel gazeteler var. Bu platformu demokrasinin gelişmesi açısından biraz daha genişletmek gerekiyor. Bu söylediğiniz sadece bloglarla, platformlarla olmuyor ama ekonomik olarak da onların güçlenmesini ve daha tarafsız, daha ilkeli yayın yapmalarını sağlamak gerekir.
RTÜK Frekans İhalelerini Adil ve Şeffaf Şekilde Yapmalıdır!
Gelelim turpun büyüğüne. RTÜK’teki frekans ihalesinde benim kafam karıştı, Sayın Bakan da arada söyledi: “Süreç devam ediyor.” Önce yürütmeyi durdurma kararı çıkınca “Ulusal kanallara yönelikti mahkeme, şimdi yerellere devam edebiliriz.” demişsiniz. Sayın Bakan da diyor ki: “Yeniden süreç devam ediyor, önlem alıyoruz.” Şimdi size soruyu soruyorum. Bunun normalde kanuni düzenlemeyle yeniden o iptal gerekçesini de dikkate alarak yapılması gerekiyor. Siz, şimdi, zannediyorum, bunu yönetmelikle mi çözmeyi düşünüyorsunuz? Bu konunun açıklıkla konuşulması gerekiyor, bu çok önemli bir şeydir ve mahkemenin dile getirdiği oradaki aksaklıkların da dikkate alınması gerekir diye düşünüyorum. Şaibeye yol açmayacak şekilde yıllardır bekleyen, kangren olmuş bu meselenin tabii ki çözülmesi bir an önce gerekiyor, ama çözerken demin akreditasyon meselesinde olduğu gibi “Şurada zorluk çıkaralım, buna bakalım, onu yapalım.” dersek o zaman yine sorunu başa döndürmüş oluruz, daha da içinden çıkılmaz hâle getiririz. Bu meselenin bir an önce adil bir şekilde çözülmesi hak edenlerin de gerekli mali kaynağı sağlayanların da bir şekilde o haktan yararlanması gerekiyor. Hakkaniyetli olan neyse, ödemeleri gereken neyse onu da alıp ama bu konuda yayın yapabileceklerin de önünü açmak gerekir diye düşünüyorum.
Bir yanıt bırakın