Bugün; demokrasimize şerh düşülmüş, özgür seçime ket vurulmuş, siyasetimize kaldıramayacağı yük bindirilmiştir.
Bugün; hukukun ilke ve esasları çiğnenmiş, demokratik teamül ve kazanımlar ağır bir yara almıştır.
AKP’nin 1.Olağanüstü Kongresi dayatmayı, baskıyı, şantajı, dağınıklığı, ilkesizliği ve hedefsizliği billurlaştırmış, belirginleştirmiştir.
Recep Tayyip Erdoğan resmen Cumhurbaşkanı olmasına rağmen, AKP’nin Olağanüstü Kongresi’ne hem katılıp hem de konuşma yaparak Anayasa’nın ruhuna ve temel kaidelerine daha şiddetli bir savaş açmıştır.
Erdoğan, artık rutine bağlanmış Anayasa suçunu bir kez daha işlemiştir.
Dahası Cumhurbaşkanı makamının tarafsızlığını darbelemiş, TBMM’nde yarın yapacağı yemini peşinen bozmuş ve anlamsızlaştırmıştır.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa’nın 103. Maddesi’ne göre namus ve şeref üzerine edeceği tarihi yeminin inandırıcılığı ve bağlayıcılığı erkenden buharlaşmış ve budanmıştır.
Erdoğan yanlıştadır, gaflettedir, hata üstüne hata yapmakta, çürük tahta üzerinde hamaset nutku atmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin derin ve zengin devlet birikimine, yerleşmiş geleneklerine, oturmuş kurallarına, dünden miras alınan tarihi ve kültürel değerlerine vefasızlık ve kayıtsızlık içindedir.
Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmakla yetinmemiş, AKP’yi baştan ayağa kendi çıkar, emel ve niyetlerine göre planlamak ve tasarlamak için geceyi gündüze katmıştır.
Ayan beyan ortadır ki, AKP’nin başına vitrin süsü bir genel başkan atanmış, Erdoğan velayet ve vesayeti bu partinin hücrelerine kadar nüfus ve sirayet etmiştir.
Bundan böyle AKP’ye genel başkan olacak şahıs kukla Başbakan, iradesini çaldırmış, karar alma kabiliyetini devretmiş, zihnini ve basiretini kiralamış bir şahsiyet olarak anılacaktır.
Erdoğan, ayrıca Cumhurbaşkanı makamıyla bağdaşmayan, bu yüksek görevle uyuşmayan söz, tavır, tasavvur ve tutumu sürdürdüğü müddetçe meşruiyeti her zaman sorgulanacaktır.
AKP’nin 1.Olağanüstü Kongresi’ndeki konuşmasında partimize sataşan, partimizi kötüleyen, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i suçlayan üslup ve tercihi hakikaten de çok çirkin, çok yakışıksız ve çok hasmanedir.
Bu zihniyetin, MHP’nin şehit cenazelerini istismar ettiğini ve terörün varlığına kendisini endekslediğini iddia etmesi, milli ve ilkeli muhalefet tarzımızı aşağılamaya kalkışması müfteriliğinin tezahürüdür.
Milliyetçi Hareket Partisi’ni terörden geçinen, şehit cenazelerinden medet uman çarpık bir anlayışta göstermek kuyruklu yalan olmasının ötesinde ahlaksızlıktır.
Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olması nedeniyle siyasi tartışma ve polemiklerin içinde yer alamayacaktır.
Eğer aksi davranışını sürdürürse partimiz kendisine misliyle cevap verecek, hiçbir kötü sözünü karşılıksız bırakmayacaktır.
Bunun yanısıra, PKK’yla kimin pazarlık yaptığı, İmralı canisine kimin teslim olduğu, Mehmetçiklerimizi, polislerimizi arka arkaya şehit eden kanlı elleri kimin tuttuğu esasen ortadadır.
Erdoğan’ın PKK’yı diriltme ve ayağa kaldırma süreci Türk milletini yasa ve acıya boğmaktadır.
Şu sıralar her gün gelen şehit haberleri Erdoğan’ın teröristleri cesaretlendirmesinin ve umut aşılamasının eseridir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın sözde çözüm ve barış süreci Türkiye’nin kanlı ve ağrılı bölünmesi için kurulmuş ve iktidarı rehin almış alçak bir tuzaktır.
Bu itibarla kandan geçinenler, terörden rant devşirenler, ölümden, kayıptan, kopmadan, parçalanmadan, bölünmeden gelecek umanlar bellidir ve bu da Erdoğan’la birlikte AKP’dir.
Polislerimiz ve askerlerimiz terörist saldırılar neticesinde bayrağa sarılı tabutlara girerken; Erdoğan’ın yüzü kızarmadan Ankara’da konuşması, güllük gülistanlık Türkiye resmi çizmesi en başta Türk milletini küçümseme ve alaya alma teşebbüsüdür.
Türkiye; milli onurunu gömmüş, milli iffetini ayaklar altına almış bozguncu kadroların eline mahkum bırakılmayacaktır.
Recep Tayyip Erdoğan ne yaparsa yapsın, Türkiye’yi iflasa sürükleyemeyecek, Türk milletini yok edemeyecektir.
Bunun güvencesi elbette ve her daim Milliyetçi Hareket Partisi olacaktır.
AKP’nin başına iliştirilmiş, itilmiş, ısmarlanmış olan Ahmet Davutoğlu ise sadece zaman kaybı, sadece Erdoğan tarafından restorasyona tabi tutulmuş birisidir.
Ve Davutoğlu’nun Kongre konuşması da sahibine yaranmaya çalışan, hiçbir ufku, tutarlılığı, ana fikri olmayan; telaşlı, korkak, ezbere dayalı, bildik tekrarların dile getirildiği hezeyanname olarak tarihe geçecektir.
Erdoğan’ın veda, Davutoğlu’nun vefa olarak isimlendirdiği AKP Kongresi, Türk milleti için hayal kırıklığı, oyalama, demokrasinin sekteye uğratılması olarak hafızalara kazınacaktır.
Bundan böyle AKP hızla eriyecek, hızla emilecek ve gün gelecek siyasetten silinip gidecektir.
Allah’ın izniyle bu çok uzun sürmeyecek, milli karar ve milli diriliş; çözümcüleri, açılımcıları, hainleri, rüşvetçileri önüne katıp adaletin huzuruna kadar kovalayacaktır.
Bir yanıt bırakın