Yılmaz TANKUT
23. Dönem Adana Milletvekili MHP MYK Üyesi
Ülkemizin bugün çok zor ve sıkıntılı bir zaman diliminden, çok tehlikeli bir dönemeç noktasından geçtiğini sağduyu sahibi, memleket sevdalısı herkes kabul etmektedir. Gerçekten de, başta Başkent Ankara olmak üzere bütün ülke genelinde her manada çok vahim ve sıkıntılı gelişme ve hadiseler yaşanmaktadır. Sosyal ve ekonomik sıkıntılar bir tarafa, özellikle son ay ve haftalarda ülke bütünlüğümüze yönelik olarak gerçekleştirilen bölücü terörün başı ve lider kadrolarının muhatap alındığı gaflet ve ihanet dolu bir süreci hep birlikte yaşamaktayız. Bugün iş başındaki siyasal iktidarın himayesi altında, kalleşçe ve küstahça, devletin ve milletin bütün temel değer ve hassasiyetleri, sözde özgürlük, demokrasi, eşitlik vs. kavramlarının arkasına saklanarak aşama aşama büyük bir cüretkarlıkla tasfiye edilmektedir.
Kış şartlarında terör örgütünün, acımasız katliamlarına hazırlık yapmak ve kendini toparlamak için eylemlerine ara verdiğini, istese de eylem yapamayacağını herkes bilmektedir. Yakın bir geçmişte hemen her yerde merasimlerle, kalabalıklar tarafından kaldırılan şehit cenazeleri, hepimizin yüreğini özellikle de ailelerinin ciğerini yakmış ve önümüzdeki süreçte de hain saldırı ve tuzaklarla hangi ocaklara ateş düşeceği belirsizdir.
Her gün şehit cenazelerinin kaldırıldığı, ülkenin dört bir yanında olaysız ve hadisesiz bir günün geçmediğinin henüz unutulmadığı bir Türkiye tablosu karşısında bile, Sayın Başbakan basına PKK ile yapılan müzakere tutanaklarını yayınladı diye veryansın ederek “batsın böyle gazetecilik” diyebiliyor. Ancak koskoca Türk Devletini bölücü başının önünde diz çöktürerek onlara elçiler gönderdiğini unutup, akan kanın durması için büyük bir risk alarak kendince sözüm ona ne büyük fedakarlık yaptığını izah etmeye çalışıyor.
Diğer yandan etnik ve ırkçı siyasetin temsilcilerine ve söz verdiği batı dünyasına demokrasi dersi vererek “önce silah bırakılsın sonra gereği yapılır” mealinde sözler sarf ediyor. Yani terörün kendisi ve siyasal temsilcileri ile görüşüp anlaşırız demek istiyor.
Acaba Sayın Erdoğan, Türkiye ve Türk Milleti’ni alçakça suikastlarla kan gölüne çeviren hainlerle, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olarak demokrasi kılıfı altında müzakere masasına oturarak terörü ne şekilde bitirmeyi hedefliyor?
Şimdi buradan sormak gerekiyor, daha fazla demokrasi ve özgürlükler ile bölücü terör nasıl önlenecektir? Sayın Abdullah GÜL geçtiğimiz yıllarda gazetecilerin Ankara temsilcilerine “terörü demokrasi içinde çözeceğiz” derken, bugün Başbakanın terör örgütü ile yaptığı ve yapmaya devam edeceğini söylediği müzakere ve pazarlıkları mı kastetmekteydi?
Peki, Terör demokrasi içerisinde nasıl çözülecektir? Başka bir ifadeyle terörün demokratik tanımı nasıl yapılacaktır? Teröristlere “lütfen eylemlerinizi yaparken insan haklarına ve demokrasiye saygı gösterin” mi denilecektir? Ya da bölücü başının talebi doğrultusunda TBMM den PKK ile sözde bir barış anlaşmasının onaylanması mı gerçekleştirilecektir?
Alçakça ve küstahça yapılan terörü teşvik eden, cani başının posterleri ile alanlarda devlete meydan okuyanlara, yani namusunuzun, haysiyetinizin ve şahsiyetinizin güvencesi olan devletinize küfredenlere daha hangi demokratik açılımları sunacaksınız? Çözüm adı altında hangi tavizleri verdiniz veya vereceksiniz?
Sayın Erdoğan ve AKP hükümeti, bu demokratik açılımların neler olduğunu nereye kadar devam edeceğini ve demokratik haklar adı altında PKK’nın hangi taleplerinin karşılanacağını çok açık bir şekilde Türk Milletine açıklamalıdır.
Demokrasi ve özgürlük maskesi altında Türkiye’de bir rejim değişikliği ile başkanlık sistemi ve onun karşılığında bazı bölgelere özerklik verilerek farklı eğitim ve resmi diller mi getirilecektir?
Uzaktan kumandalı mayınlarla askerimizi şehit eden, vahşetin bu temsilcilerine, bir takım yerlere hoş görünmek adına zeytin dalı mı sunulmalıdır? Onlarla masaya oturup, onları tanıdığımızı ve muhatap aldığımızı, Sayın Başbakanın siyasi saltanat ve hırsı için yakın bir zamanda dünyaya ilan mı edeceğiz? Yoksa yüzyıllardır şehitlerimizin kanlarıyla sulanan bu Aziz Vatan topraklarını onlara pay mı edeceğiz?
Sayın Başbakan kimlerle masaya oturduğunu ve neyi ne şekilde müzakere ettiğini mutlaka açıklamalıdır. Başbakanın Türk Milleti demekten dahi imtina ettiği bu toplum, bu soruların cevabını beklemektedir.
Bugün maalesef Başbakanın kendisi gibi, partisinin içinde de, Milliyetçilik ve Milli Değerler söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan pek çok milletvekili ve belediye başkanı da, meydana gelen bu tehlikeli gelişme ve hadiseleri sadece seyretmekle yetinmektedirler. Milli birliğimize ve ülke bütünlüğümüze yönelik olarak yapılan bu haince ve küstahça saldırılar karşısında; bırakınız haysiyetli bir şekilde duruş göstermeyi, demokratik milli bir direnç, bir tavır ve milli bir tepki dahi göstermekten ne yazık ki aciz kalmaktadırlar. Kendi siyasi ikbal ve makamlarını koruma endişesi ile büyük bir aymazlık ve gaflet ötesi bir zihniyetle, bu tehlikeli gelişmeleri hiçbir şey olmuyormuşçasına nemelazımcı bir anlayış ile maalesef büyük bir pişkinlikle sadece izlemektedirler.
Büyük Türk Milleti’nin şerefli mensupları olarak birlik ve beraberlik içerisinde, huzur dolu günlere bir an önce kavuşabilmek dileğiyle…
Bir yanıt bırakın