MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.
İşte Bahçeli’nin konuşmasından satırbaşları:
Barolar Birliği Başkanı, kendisine verilen demokratik imkanı istismar etmiştir. Sabırları zorlamıştır. Kutlama günleri siyasete ayar verilecek yerler değildir.Bunun yanında Başbakan Erdoğan ise öfke patlaması yaşamıştır. Neredeyse üzerine yürümek için yerinden kalkmaya bile teşebbüs etmiştir. AYM Başkanlığı’nda zedelenen itibarını tekrar kazanmak için sözüm ona kavga moduna geçmiştir.
“BARO BAŞKANI ÇALDI BAŞBAKAN OYNADI”
Barolar Birliği Başkanı’nın kendini beğenmiş tarzı, her satırı siyaset kokan açıklamaları Başbakan’ı tahrik etmiştir. Baro Başkanı çalmış, Başbakan oynamıştır. Danıştay’da herkes rolünün icabını yapmıştır. Başbakan’ın Baro Başkanı’nın konuşmasının son anlarında, ortalığı velveleye vermesi önceden ayarlanmış önceden çalışılmış kof ve bayat bir oyunun sahnelenmesinden başka bir şey değildir.
Başbakanı siyaseten tahkir eden laf yarışı devletin saygınlığına gölge düşürmüştür. Biz Başbaka’nın ne kadar tahammülsüz olduğunu çok iyi biliyoruz. Danıştay’daki dramatik tören ister kurgu ister proje isterse anlık gelişen bir olay olsun kesinlikle skandaldır. Kesinlikle sokak jargonuyla söz kesenelrin ayıbıdır. Başbakan konuşmacıyı sağ duyu ve olgunlukla dinlemesi gerekirdi. Onaylamadığı ağırına giden herhangi bir taraf varsa, konuşmacı indikten sonra kendisine söylemeli yada yalaka medyayla iletmeli.
“SİNİRLERİNİ KONTROL ETMELİ”
Başbakan oturduğu yerden yüzü kıpkırmızı kesilerek gündemi lehine çevirmek istemiştir. Tavsiyemiz sinirlerini kontrol ettirmesidir. Alo Fatih, Alo Mustafa, Alo Nermin hatlarıyla bunu zaten bir nebze yapmıştır. Etrafına sataşmayı alışkanlık haline getirmesi alışkanlık haline getirecektir. Kime hizmet ettiği muamma olan Baro Başkanı’nın sözlerini ciddiye alması, kavga sahnelerinin foyasını açığa çıkarmıştır. Bizi daha da düşündüren, Başbaka’nın, Danıştay salonunda devlet erkanını oyuncağa çevirmesidir. Eğer Cumhurbaşkanı orada hazırsa herkes ona uygun hareket etmekle mükelleftir.
Cumhurbaşkanı’nın bu duruma düşmesi talihsizliktir. Başbakan herkesi, patron benim imasıyla hizaya sokmuştur. Bu devlet geleneğinin inkarıdır. Başbakan Erdoğan’ın arkasına bakmadan, hiçbir saygı kuralı gözetmeden yürüyüp gitmesi Sayın Gül’e aşırı ölçüde kabalıktır. Devlet adamlığı buharlaştırılmıştır.
“NİÇİN BÖYLE BİR MASKARALIĞA ORTAK OLDU?”
Başbaka’nın devleti hababam sınıfına çevirmeye ne hakkı vardır? Madem konu Cumhurbaşkanlığı’na gelince nevrine dönüştür, o halde Sayın Gül niçin böyle bir maskaralığa ortak olmuştur? Cumhurbaşkanlığı her rüzgara yelken açacak, her maskaralığa göz yumacak bir görev midir? Onun bunun arkasından sürüklenecek kadar etkisiz bir makam mıdır?
Başbakan Erdoğan ve yandaş zümre, hadiseyi fırsat bilmiş her yönüyle siyasete malzeme yapmıştır. Başbakan ile Baro Başkanı ile olan mizansenin bir gün sonrasında, AKP borazanlığı sürdüren gazetelerin şu başlığına dikkat edin. Sabah Gazetesi, Van Minute, Vatan, Habertürk, Akşam Cübbeli siyasete Van minute, Star Gazetesi paralelle iş tutan milletle buluşamaz, Yeni Şafak edepsizlik, Güneş edepsizlik, yeni Akit, hem edepsiz hem yalancı.
“TAMAMI PALAVRA”
Değerli arkadaşlarım, Danıştay’daki rezilliğe van minute demek için insanın zihinsel özürlü olması yeterlidir. Başbakanın buna ihtiyacı vardır. Yıllardan beri Davos’taki mizahı kullanmıştır. Fakat ortada bir sorun vardır. Barolar Birliği Başkanı Peres, Barolar Birliği’de İsrail değildir. Küstah yandaşlar, yeni bir one minute serüveni için emir alsalar da buna inanacak kimse kalmamıştır.
Güya Başbakan haksızlıklara itiraz ediyormuş, edepsizliklere dayanamıyormuş. Aşırı tepkisinin altında da bu özellikleri yatıyormuş. Bunların tamamı palavradır. Çok cepheli sürdürdüğü husumet siyasetini her geçen gün derinleşmektedir.
Başbakan ister AYM’de bardak gidi dolsun, ister Danıştay’da boşalsın. İsterse Dolmabahçe’de figüran olsun, Cumhurbaşkanlığı kendisine 10 gömlek bol gelecektir. Sayın Başbakan artık çırpınma, uğraşma. Tezgahlarınla bu milleti yorma. Yalvarsan da yakarsan da değil ikincisini yüz kere one minute parodisi yazsan da senden bir yol olmaz, cumhurbaşkanlığı görevi sana düşmez.
“KİMSENİN TAPULU MALI DEĞİL”
Cumhurbaşkanlığı her zaman tartışmalı geçmiştir. Özellikle 12 Eylül 1980 öncesi bu konuda en uç örneklerin yaşandığı dönemdir. 23 Mart 1980’den 11 Eylül 1980’e kadar geçen sürede 114 tura rağmen cumhurbaşkanı seçilememiştir. Cumhurbaşkanlığı kimsenin tapulu malı değildir. Hiçbir ideolojinin hiçbir çıkar grubunun emanet ve emrinde de olamaz. Bu yüksek makam milletimizin tertemiz sinesinin en canlı timsalidir.
Türk milletinin asırlar süren varlık mücadelesinin süzülmüş damıtılmış halidir. Çankaya ümitlerimizi boğan felaketlerden sonra aziz Atatürk’ün açtığı zafer sayfalarının sonuç kısmıdır. Birlik ve beraberliğimizin simgesidir. Bugüne kadar Çankaya’ya çıkan 11 cumhurbaşkanının görevlerini yapıp yapmadığını tahlil etmek şu an yapacağımız bir şey değildir. Bu başka bir tartışmadır. Tarih ve tarihçilerimiz doyurucu cevabı mutlaka verecektir.
“TÜRK MİLLETİNİN VİCDANIDIR”
Önemli olan geleceğe bakmaktır. Cumhurbaşkanı Türk milletinin vicdanıdır. Cumhurbaşkanı herkesin, cumhurun başıdır. Bu kutlu mevkii, tüm Türk vatandaşların çatısıdır. Türkiye’nin tüm güzellikleri, milletimizin tüm değerleri, cumhurbaşkanının şahsında toplanmalıdır. Kökeni yöresi anasının dili ne olursa olsun, Türk milletine mensubiyetten onur duyan, aynı vatanda nefes almaktan gururlanan herkesin her kardeşimin sözcüsü cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı bölen değil bütünleştirendir. Ayıran değil kucaklayandır. Cumhurbaşkanı bir bölgenin bir kesimin bir yüzdenin kitlenin değil, Türk milletinin tamamının hak ve hukukuyla anlam bulandır.
Hakkari Yüksekova’da kürt kökenli kardeşlerimizle, İstanbul Bayrampaşa’da yaşayan Boşnak kardeşlerimizin ortak çatısı gayesi cumhurbaşkanıdır. Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki Mehmet’in hayaliyle, İzmir Karşıyaka’da ikamet eden Ahmet’in hayallerini buluşturan tarihi bir vazifedir.
Gazi Mustafa Kemal’in 1 Kasım 1927’de yaptığı konuşmasında cumhurbaşkanlığı Türk milletinin fazilet doğruluk ve isabet niteliklerini gösterir sözleri de buna atıftır. Milliyetçi olsun muhafazakar olsun manevi değerlere sahip olsun layık olsun demokrat olsun diyerek ortak çatı adayının hangi kriterlere haiz olacağını söyledik. İşte aradığım bu diyebileceği bir cumhurbaşkanı modelinin tercümanı olduk. Hamd olsun bu teklifimiz makul bulunmuş ve ilgi görmüştür. Milletimiz ortak çatı düşüncesinden umutlanmıştır.
“PARTİLER ÜSTÜ BİR AMAÇ”
Ortak çatı adayı milletimizi tümüyle kavrayandır. Ortak çatı adayı herkesi bağrına basan ruhunda eritendir. Bizim ortak açtı önermemiz herkes eşittir, Türkiye inanç ve kararlılığına dayanmaktadır. Hala ortak çatı teklifimizi anlamlandırma zorluğu çekenler varıdr.
Bizim ağrımız kandille iş tutanlara değildir, İmralı’da nöbet bekleyenlere değildir. BOP’a kulluk yapan meymenetsizler değildir. PKK’ya teslim olan buruşmuş zihinlere değildir. Bölücülüğe demir atan hainlere değildir. Rüşvete ve yolsuzluğa peştamal bağlayan hırsızlara değildir. Çağrımız büyük Türk milletinin bizati kendisine, bizati ruhunadır. Teklifimizin kaynağı tarihtir. Sütunları kardeşliktir. Özü milli ve manevi değerlerdir.
Ortak çatı can kurtarandır. Kimin hangi partiye oy verdiği önemli değildir. Önemli olan millet için devlet için vatan için bayrak için gelecek için bir araya gelebilmek, Türkiye’nin kurtuluşunda pay sahibi olabilmektir. Allah’ın izni ve rızasıyla, belirlenecek ortak çatı adayı Çankaya’nın 12’nci değerli ismi olacaktır. Bizim hedefimiz bunu tesis etmeye yöneliktir. Bu partiler üstü bir amaçtır. MHP olarak buna canı gönülden inanıyor ve aziz milletimize güveniyoruz.
Ortak çatı adayı, partiler arasında bir ittifakın değil, milletin kabul ve iradesiyle oluşacaktır. Blok siyaseti yapanlar, kuşkusuz bizim önerimizi çarpıtmakla meşguldür. Teklifimiz AKP’ye oy veren kardeşimizedir, CHP’ye oy veren, Demokrat Partisi’nden Saadet Partisi’ne oy vermiş kardeşlerimizi kapsamındadır. Biz tavandan değil, tabandan mutabakat sağlamayı öneriyoruz.
“TAŞ KAFALILAR BİZİ PİSAGOR’A BENZETMİŞ”
Ortak çatı adayı fikrimiz konuşmaya başlandığı andan itibaren, Başbakan ve uyduları panik içinde karalama kampanyası başlattılar. Dört bir koldan çamur attılar. Alaya aldılar. Özetle tam bir haftadır, Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı ortak paydası dışında hiçbir anlamı yok dediler. Sığ ve siyasetsizliğin eseri dediler. Çatı adaya dokuz maddelik itiraz getirdiler. Üçgen pazarı diyerek manşet attılar. MHP ve CHP’yi yakınlaştırma süreci dediler. Teoride doğru pratikte zor dediler. Fantastik ve siyasi fantezi ürünü diyerek yaftaladılar. Siyasetin geometriyle ilişkisini kurmak fantastik bir fikir dediler. Elbette yazılan ve söylenenler bunlarla sınırlı değildir.
Ağzı olan konuşmuş, karanlıktan aydınlığa taşa tutmuştur. Teklifimiz ABD menşeili olmadığı için aradıklarını bulamayanlar kendilerini hem ele vermişler, deşifre olmuştur. Türkiye’nin seçmen profilini baz alarak, siyasi krizden medet ummayan bir aday düşüncemiz birilerini kıvrandırmıştır. Yandaş kalemler harıl harıl fitne taşları dökmüştür. Çizdiğimiz üçgenleri anlamayan taş kafalar bizi Pisagor’a benzetmiş, cebirden geometriye geçtiğimizi iddia etmişlerdir. Fiziken Ankara’da aklen ve kalben Kandil’deki inlerde yaşayan, siyasi meftaların bizim önerimize katılmaları yanlışa düştüğümüz en bariz kanıtı olacaktır.
“BAŞBAKAN’A CEBİRİ ZORLA DA OLSA ÖĞRETTİK”
Başbakan Erdoğan geçtiğimiz hafta sonunda, Afyon’daki toplantıda açılış ve kapanış konuşmalarında, bizim ortak çatı değerlendirmemizi diline dolamıştır. İlk olarak şunları söylemiştir “şimdi cebirden ümit kestiler. Kendilerini geometriye vermişler. Üçgenler çiziyorlar, iç açılarını topluyorlar. Cetvel, pergel, gönye sanki Cumhurbaşkanlığı seçimine değil de LYS imtihanına hazırlanıyorlar.”
Kapanış konuşmasında ise şunları söylemiştir: “Şimdi birileri de çıkmış çatı aday bulacağız diyorlar. 30 Mart’ta esen rüzgar çatılarını uçurdular.” Doğrudur, biz Başbakan’a cebiri zorla olsa da öğrettik. Başbakan fazla havaya girmiş, 61 hesabını güç bela bulmuştur. Başbakan geometri konusunda bize haksızlık yapmaktadır. Kimin usta ve önde olduğunu fazla ipucuna gerek kalmadan çıkaracaktır. Başbakan, cetvelden, gönyeden, pergelden yardım almadan şaheser çizimlere imza atmıştır.
Yamuk çizmiş, kendisini ve yanındakileri yamultarak içine tıkıştırmıştır. Dikdörtgen görünümlü ayakkabı kutularına para yığmıştır paralel çizgiden, paralel örgüt çıkarmıştır. Kare şeklindeki odalara, soygundan elde ettiği paraları koymuştur. Daire çizmiş, karakterindeki köşeleri yuvarlaklaştırmıştır. Evet doğrudur, biz üçgen çizdik. Ortak çatı adayı teklif ettik. Fakat başbakan küp üstüne küp çizmiş ve içlerini haram parayla tıka basa doldurmuştur. Götürmenin yürütmenin aşırmanın geometrik şekillerinde ekol ve okul olmuş, ünü sınırlardan taşmıştır. Başbakan çatı adayını merakla beklediğini de söylemektedir. Sayın Başbakan merakını yakında gidereceğiz, gün gelecek saklandığın 17/25 şifreli küplerden seni çıkartarak inşallah adalete teslim edeceğiz.
“GEREKİRSE 1974 RUHUNUN TEKRAR DİRİLECEĞİNİ İLAN EDİYORUM”
Başbakan Erdoğan, fiilen başkan olabilmek için her değerimizi pazara çıkarmıştır. Özerkliğe sıcak bakması, İmralı canisi arasında kuryeliğe soyunması bunu göstergesidir. İmralı canisi mesajında, Kürdistan’da yeni bir İslami kurumsallaşmaya ihtiyaç var demiştir. Milliyetçiliği şerefsizce mikroba benzetmiştir.
Başbakan Erdoğan kendisinin siyasi dengelerden dolayı bir türlü söylemediği aşağılık sözleri, imralı canisi kanalıyla kürt kökenli kardeşmizlere duyurmaktadır. Nifa yuvası kongrenin, 15 maddelik sonuç bildirgesi başlı başlına melanettir. Başbakanın Zerdüşt diyerek milleti cani ve çeteyle el birliği yapması Türk milleti tarafından asla bağışlanmayacaktır. Biz de bunu unutmayacağız. Başbakanın, cumhurbaşkanı, ve başkan olmak adına, münafıkça yaptığı manevralara milletimiz kanmayacaktır. Türk milleti İmralı canisiyle beraber, Kürdistan Demokratik İslam Kongresi’ne katkı veren 17/15 Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı yapmayacaktır.
AİHM, Türkiyeyi 90 milyon euroluk tazminata mahkum etmiştir. Bu şekilde 40 yıl önceki Kıbrıs çıkartmasının intikamını almak istemektedir. Başbakan’dan AİHM’in kararını reddederek aynen iade etmesini istiyorum. Gerekirse 1974 ruhunun tekrar dirileceğini ilan ediyorum. Türkçemizin Karamanoğlu Mehmet bey tarafından 737 yıl önce bugün ilk kez resmi dil olarak kabul edilişinin yıl dönümünü yad ediyorum.
Bir yanıt bırakın