Dün gece TBMM’ye taşınan dershaneler ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) teşkilatında önemli değişiklikler içeren yasa taslağı tepkilere neden oldu. Dershaneciler, “Yasa tasarısı bu haliyle Meclis’ten geçerse ve bütün girişimlerimiz sonuçsuz kalırsa konuyu yargıya taşıyacağız” dedi. Talim Terbiye Kurulu Eski Başkanı İrfan Erdoğan ve sendikalar da, yasa tasarısı Meclis’ten geçerse bakanlık teşkilatında kuvvetler ayrılığının ortadan kalkacağını ve ‘tek adam’ döneminin başlayacağını söylediler.
Hükümet, uzun süredir tartışılan ve dershanelerin kapatılmasını öngören Dershane Yasa Tasarısı’nı dün gece geç saatte TBMM’ye götürdü. Ancak tasarıda dershanelerin kapatılmasının yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’nın Müsteşar hariç tüm üst düzey yönetiminin değişmesi de gündeme geldi.
Tasarıya eklenen geçici madde ile Müsteşar Yardımcıları, Talim Terbiye Kurulu (TTK) Başkan ve Üyeleri, tüm genel müdürler, grup başkanları ile 81 il milli eğitim müdürlerinin görevlerinin, ‘kanun yürürlüğe girdiği tarihte sona ereceği’ hükme bağlandı. Tasarıda bu görevlerde bulunanların ‘bu maddenin yayım tarihinde hiçbir işleme gerek kalmaksızın’ sona ereceği vurgulandı.
Yasa tasarısını Hürriyet’e değerlendiren dershaneciler, “Bu haliyle geçerse ve bütün girişimlerimiz sonuçsuz kalırsa konuyu yargıya taşıyacağız” derken, Talim Terbiye Kurulu Eski Başkanı İrfan Erdoğan ve sendikalar da, yasa tasarısı Meclis’ten geçerse bakanlık teşkilatında kuvvetler ayrılığının ortadan kalkacağını ve ‘tek adam’ döneminin başlayacağını söylediler. Uzmanların görüşleri şöyle:
MEB’deki kuvvetler ayrılığında sona gelindi
İrfan Erdoğan (Talim ve Terbiye Kurulu Eski Başkanı): Aslında Talim Terbiye Kurulu (TTK), Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) demokratik bir sistem gibi çalışmasını sağlayan, kuvvetler ayrılığı ilkesini hayata geçiren bir ayaktı. Zaten 1926 yılında böyle bir düşünceyle kurulmuştu. Öncelikle bu açıdan sona gelinmiş oldu. Kuvvetler ayrılığına dayalı bir yapı, kuvvetler birliğine dayalı bir geçişle son bulmuş olacak yasa Meclis’ten geçerse. Yeni biçimi de asla şimdiye kadarki TTK’nın yerini tutmayacak. Bilimsel kurul fonksiyonunu yerine getiren binlerce kurum var, ülkenin üniversiteleri, TÜBİTAK, YÖK zaten Bakanlık ile ilişki içinde. Gerektiğinde hataları düzelten bir çerçeve sunan kurumdu TTK. Zaman zaman birtakım problemler olsa da o dinamizmin önemli bir dayanağıydı. Ondan yoksun olacak MEB. Malum ileri sistemler için kuvvetler ayrılığı temel bir ilke olarak söylenir, adı pek ifade edilmese de MEB bünyesinde söz konusu olan bir işleyişti. Bakanlık bünyesinde teftiş kurulu da vardı. Teftiş kurulu, TTK ve bakanlık, icracı yönüyle üçlü bir denge vardı. Teftiş kurulu ile ilgili daha önce yapılan değişiklik orayı işlevsiz hale getirdi. Şimdi de bir diğer ayağı olan TTK’nın geleneksel fonksiyonunu yerine getiremeyecek hale dönüşmesiyle MEB’in yönetsel ve felsefi olarak istenildiği düzeyde çalışamayacağını düşünüyorum.
“Tek adam” anlayışı uygulanmaya çalışılıyor
İsmail Koncuk (Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı): Talim Terbiye Kurulu’nun yetkileri var. Bunlarda sınırlamaya gidilmesi MEB’in bu birimde görevlendirdiği personele güvenmediği anlamına geliyor. Bunlar Bakanlığın eğitimde “Tek adam” yönetimine dayanan bir anlayışı getirmeye çalıştığını gösteriyor. Ayrıca yaklaşık 100 bin okul yöneticisinin görevi sona erdiriliyor. Cumhuriyet tarihinde böyle bir uygulama yok. Hizmet veren binlerce insan bir kanunla görevden alınmaya çalışılıyor. Bu kabul edilemez. Maddeler içinde en önemli kanun budur. Burada hükümet kendi iktidarını kuruyor. “Benim onaylamayacağım kimse görev yapamaz, valim istediği kişiyi atar” diyor. Atamalarda sınav da kalkıyor bu da çok tehlikeli bir durum. Yasa onaylanmadan öncesinde ve sonrasında iptali için gereken hukuki yollara başvurarak, eylemler yapacağız.
Sokakta ve hukuksal alanda mücadele edeceğiz
Veli Demir (Eğitim-İş Genel Başkanı): Talim Terbiye Kurulu MEB’in beynidir ancak by-pass ediliyor. Laik, bilimsel ve ulusal olması gereken eğitim, hükümetin eğitimi halini alıyor. Bazı bürokratlar değişebilir ancak bütün altyapıyı yeniden düzenlemek, parti kurumuna dönüştürmek kabul edilemez. Bu politikalar ve yasa tasarısına karşı tepki göstereceğiz. Bugün eylemlerimize başladık. Sokakta ve hukuksal alanda mücadelemiz devam edecek.
DERSHANECİLER NE DİYOR?
Çözüm odaklı hale gelmeli
İbrahim Taşel (Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği/TÖDER İkinci Başkanı): TÖDER olarak bakanlığımızla yaptığımız görüşmelerin başından beri dershanelerin ülkemiz eğitiminde önemli rol oynadığını, eğitimimizn belirgin eksiklerini tamamladığını, okulların alternatifi değil yardımcısı olduğunu, kendi mecrası içinde ihtiyaç devam ettikçe kalmalarının yararlı olacağını anlatmaya çalıştık. Bakanlığımıza, TÖDER olarak diğer sivil toplum kuruluşları ile birlikte elimizden gelen katkıyı vermeye çalıştık. Ancak, şu anda Meclis’e gelmiş bir yasa taslağı var. Bu süreçte TÖDER olarak yasanın ülkemiz eğitiminin öğrencilerin ve sektör çalışanlarımızın zarar görmeyeceği biçimde düzenlenmesi çabasındayız. Öncelikle dönüşüm için tanınan süre yarım asrı aşkın bir süredir eğitimin önemli bir parçası olan bir sektör için yeterli değil. Bunun mutlaka uzatılması gerekir. Aksi durumda büyük mağduriyetler yaşanacaktır. Ayrıca, daha önce açık lise ya da akademik liseler için en az 4 yıllık süre tanınacağı belirtilmişti. Bu taslakta üç yıl olduğunu görüyoruz. Bu da mutlaka değişmeli ve 4 yıl sonra yararları görülürse kalıcı kurumlar haline gelmesi sağlanmalıdır. Komisyonda ve Meclis’te yasa için geniş bir görüşme süresi tanınmalıdır. Eğitimin her türlü siyasi gerginlikten ayrı değerlendirileceğine inanıyoruz. Komisyonda ve Mecliste, yasanın daha kapsamlı ve ülkemiz eğitimi için çözüm odaklı hale geleceğine inanıyoruz. Bu haliyle Meclis’ten geçecek olursa, diğer dershane dernekleri ile birlikte hukuki yollar da denenecektir.
En son aşama mahkeme
Eyüp Kılcı (Güven Dershane Sahipleri Derneği/GÜVENDER Başkan Yardımcısı): Bakanlık eğitimde kendine göre bir düzenleme yapmak istiyor. Düzenleme yapma yetkisi hükümetlerde vardır ama bu tür düzenlemeler serbest piyasa şartları içinde kurumların kendi isteyebilecekleri tarzda olursa demokrasiye de uygun olur. Bir süre vererek, bunun sonunda faaliyet yapan kurumların kapanacağını söylemek doğru değil. Bize, özel okula dönüşmenin dışında bir alternatif sunmadılar. Milli Eğitim Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu yeni Başkanı Mehmet Naci Bostancı ile de görüştük. Desteklerini istedik. Biz konuyla ilgili görüşmelerimizi sürdüreceğiz. Ama bütün bunlara rağmen çözülemeyen sorunlar varsa, bütün kurumlar da aynı fikirde ve yargıya taşıyacağız. Gereksiz mahkemelerle uğraşılacak. ‘Biz bu düzenlemeyle şöyle bir fayda sağlayacağız’ diye ortaya koyabildikleri hiçbir şey yok. Ama zararlar ortada. Maalesef bütün bunlar olacak.
Yargıya taşırız
Faruk Köprülü (Özel Dershaneler ve Özel Öğretim Kurumları Birliği/ÖZ-DE-BİR Başkanı): Biz bu taslaktan memnun olmadığımızı Sayın Bakan’a da iletmiştik. İsteyenlerin özel okul olmasında bir mahsur yok ama istemeyenlerin de aynı sistem içinde devam etmesi gerektiği düşüncemiz hala geçerli. Şu anda yasa tasarısı Meclis’e geldi ama Meclis’te, Komisyonda nasıl bir değişikliğe uğrayacağı konusu henüz netleşmedi. Bu haliyle Meclis’ten geçerse biz de yasal olarak ne yapmamız gerekiyorsa onu yapacağız. Konuyu yargıya taşıyacağız.
Bir yanıt bırakın