

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekilimiz Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın, “CHP’de Suların Neden Durulmayacağına” dair yaptığı açıklama
CHP’yi olağanüstü kongreye götüren Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nun vesayeti ve koyu gölgesi altında sürdürdüğü vekil genel başkanlık sürecinde kritik bir eşiği atlamıştır.
Bu sayede, anahtarı Silivri’de bulunan siyasi prangalarını bir miktar gevşetmiş, uzak hedefleri için azıcık nefes alma imkânına kavuşmuştur.
Özel, İmamoğlu’nun mahpus damındaki kâbus ve endişelerini en aza indirmek için bir süre daha sırtını sıvazlayıp pohpohlamaya devam edecektir.
Bir müddet daha, her gittiği yere etiketinde “Ekrem İmamoğlu” yazan hayalî bir koltuk götürecektir.
Zamanı geldiğinde de bağımsızlık ve “ÖZGÜR”lüğünü ilan ederek kendi cumhurbaşkanlığı adaylığı için kalıcı adımlar atmaktan çekinmeyecektir.
Hakikatte Özgür Özel, İmamoğlu’nun ceza alıp diskalifiye edilerek minderden ayrılmasını herkesten çok istemektedir.
Çünkü tasallut ve vesayetten kurtulması için önüne hukuki bir fırsat çıkmıştır.
Zaman, tarih ve yargı süreci; Özgür Özel’e Ekrem İmamoğlu’nun karanlık gölgesinden sıyrılma fırsatı sunmuştur.
Olağanüstü parti kongresi bu yolda önemli bir basamak olmuştur.
CHP Genel Başkanının iktidara ve Cumhur İttifakına yönelik mübalağalı seviyesiz ve uçuk söylemlerinin ardında, bu uğraşını setretme çabası vardır.
Özgür Özel’in başarısız boykot girişimlerine fazlasıyla rağbet göstermesi, intikamcı niyetlerini açık ettiği kadar, asıl maksadını gizleme çabasını da izhar etmektedir.
Her ne kadar CHP sözcüleri aksini savunsalar da boykot başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Sokaklara istedikleri kalabalığı toplayamamışlar Samsun örneğinde olduğu gibi diğer partilerin hınca hınç doldurduğu meydanlar boş kalmıştır.
Millet boykotu kırmıştır.
CHP yönetimi; kuru gürültü ve siyasi karmaşa çıkararak, halkın itibar etmeyeceği boykotlar uydurarak yol yürünmeyeceğini görmüştür.
CHP’nin boynu bükülmüştür.
CHP yönetiminin “İlle de seçim!” diye efelendiğine bakılmamalıdır.
İlk genel seçimde millet; aynen boykotu kırdığı gibi, CHP’nin iktidar umutlarını da küfürbaz çenesini de sandıkta kıracaktır.
CHP, acemi bir oyunbazdan farksızdır.
CHP; kâmil ve yapıcı bir siyasi tutum yerine, ergenler gibi boykotçuluk oynamayı tercih etmiştir.
Hatta CHP’nin siyasi aklı, birdirbir ve seksek oynayan çocuklardan daha geridedir.
Genel Başkan Özgür Özel’in boykotçuları desteklemek için ortaya koyduğu “Ooh. Ooh! Canıma değsin.” tavrı, siyaset sahnesinde değil, anaokulu veya kreş bahçesinde görülür cinstendir.
CHP “Adalet arıyorum!” diye taraftarlarını sokaklara dökmüş ama şiddetle, vurup kırarak adalete erişilemeyeceğini hesap etmemiştir.
CHP, kötülük yaparak iyilik elde edemeyeceğini bilmemiştir.
Herkes bilir ki bozgunculukla milletin iltifatına nail olunmaz.
Kin, nefret ve garezle rekabette üstün gelinmez.
Fitne ile toplumsal barışa erişilmez.
Kavga ile huzur ve sükûn sağlanmaz.
Ticareti baltalayarak fakirlik giderilmez.
Hırçınlıkla siyasi konsensus ve barış temin edilmez.
Türk parasının değer kaybını sadece hainler bekler.
Türk ekonomisinin tökezlemesini yalnızca düşmanlar umar.
CHP, milletin itibar etmediği üçüncü sınıf aktörlerle siyaset yaptığından; yanlış ata oynamaya, hatalı adımlar atmaya devam etmektedir.
Siyaset oyununu bir kumar zanneden CHP, başından beri konçinaları koz olarak sahaya sürmüştür.
Mevcut genel başkan Özgür Özel’in selefi de geçmişte aynısını yaparak konçinalardan altılı masa kurmuş ve oyunu kaybetmiştir.
CHP; marjinalleşmiş aşırı solun eskiden sokakları karıştırıp terörize etmek için kullandığı boykot silahını kuşanmış, millete ve ekonomiye çevirmiştir.
Gerçekte ise kendi ayağına kurşun sıkmıştır.
İktidara ve Cumhur İttifakına zarar vermek isterken milleti ve ev ekonomisini hedef almıştır.
Kadınlarımızın tenceresine taş atmaya, işçi ve memurun cebine akrep koymaya kakmıştır.
CHP yönetimi; boykota kalkıştığı medyanın, iş dünyasının ve esnafın içinde CHP’liler başta olmak üzere her görüşten yüzbinlerce insanın ekmek yediğini hesaba katamayacak kadar kör bir anlayışla hareket etmiştir.
Bu yüzden CHP’nin tabanı da, üyesi de, seçmeni de, teşkilatı da bu cahilce politikalardan rahatsız olmuştur.
Olağanüstü kongre dolayısıyla eski CHP milletvekili Berhan Şimşek’in sergilediği duruş, bu sebepledir.
Ancak CHP bir yolunu bulup parti içi muhalefeti susturmuş, tepki gösterenleri tehdit ve şantajla baskı altına almıştır.
Ama bu devran böyle gitmeyecek; aklıselim, karakuşi siyasete galebe çalacaktır.
Sağduyulu CHP’liler, bu basiretsiz yönetime kazan kaldıracaktır.
Unutulmalıdır ki iktidara talip her siyasi partinin birinci görevi, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü gözetmek, milletimizin bekasını sürekli kılmaktır.
Bugün, içerde Türkiye’nin önemli meseleleri olduğu kadar bölgede ve dünyada da önemli sorunları vardır.
Türkiye sadece bölgede değil, dünyada da giderek yükselen bir değerdir.
CHP; Türkiye’nin kutlu yürüyüşüne katkıda bulanacak politikalar üretmek yerine, ha bire yeni sorunlar üretmeye çabalamaktadır.
CHP; Türkiye’ye can simidi olmak dururken, ayak bağı gibi davranmaktadır.
Ne yazık ki CHP, Cumhuriyet’i kuran parti kıvamından hızla uzaklaşmış durumdadır.
CHP; çapsızlığının, politik kısırlık ve acizliğinin sebeplerini kendi kusurlarında aramak yerine, faturayı medyaya ve ekonominin aktörlerine çıkarmıştır.
Nasıl intikam alırcasına medya yasak ve boykot getirmek yanlış ise ekonomiye hayat veren damarları yırtma gayreti da bir o kadar hatalı olmuştur.
CHP, Yerel Seçimlerde iktidara ve muhalefete seçmen tarafından sandıkta ayrı ayrı verilen mesajları da yanlış okumuştur.
Aslında millet; CHP’yi evin dışında, öncelikle belediye işlerinde sınamaya karar vermiş, CHP ise bunu eve girebileceği yolunda bir karine olarak görmüştür.
Yerel seçim sonuçları, ev ekonomisinin sahibi olan milletten iktidara siyasi bir uyarı mahiyetindedir ama CHP’ye gönderilmiş bir aşk mektubu da değildir.
CHP’nin hırçın ve tutarsız siyasi tavırları; tek taraflı bir arzunun, iflah olmaz bir tek yanlı ihtirasın tezahürüdür.
CHP’nin politik anlayışının ev içinde yol açabileceği muhtemel problemler, bir bakıma belediyeler üzerinden gözler önüne serilmiştir.
CHP’nin iktidara gelmesi hâlinde neler yapabileceğinin provası, sınaması, belediyelerdeki icraatlarında görülmüştür.
Yolsuzluk, rüşvet iltimas, kara para aklama, adam kayırma, teröristlerin istihdamı gibi suçlar; olası bir CHP iktidarında neler yaşanabileceğinin ipuçlarını vermiştir.
CHP’nin devri sabık yaratacağının, kendi partisinden olmayanları boğmaya kalkacağının işaretlerini vermiştir.
CHP’nin, eline fırsat geçerse ülkede bir korku ve şiddet atmosferi yaratacağı, cadı avı başlatacağı hissi kuvvetlenmiştir.
CHP’nin; iktidara geldiğinde sadece kendi görüşlerinden olan insanlara, bunların girişim ve şirketlerine hayat hakkı tanıyacağı bir kez daha belli olmuştur.
Yöneticilerinin suç teşkil eden hakaretamiz ve saldırgan üslubu, şedit ve küfürbaz lisanı da “CHP’nin çirkin siyasi ahlakı”nı aksettiren bir başka menfi husus olmuştur.
CHP; şiddeti, çatışmayı ve kavgayı, kutuplaşmayı siyaset biçimi olarak benimsemiş; sokakları karıştırmaktan, boykotu bir kaos ve baskı aracı olarak kullanmaktan kaçınmayan, vesayetçi bir parti olarak yerinde durmaktadır.
Hâsılı olağanüstü kongreden geçerek göz boyamaya kalksa da CHP; yine bildiğimiz, sicilli CHP’dir.
Bir yanıt bırakın