MHP’li Günal: Başbakan masal Anlatıyor! Esnaf ve üretici Perişan!
TBMM Genel Kurulu’nda Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Üzerine MHP Grubu Adına konuşan Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet Günal; Başbakanın 2007’de petrol kaçakçılığını itiraf etmesine rağmen hala kaçakçılığın önlenemediğini, istasyonların denetimiyle sorunun kökten çözümünün mümkün olmadığını söyledi. Ulusal petrol stoku yerine para kesilmesini de eleştiren Günal, kesilen paraların hala çoktan özelleştirilmiş olan TÜPRAŞ’ın hesabında durmasının da usulsüz olduğunu belirtti. Semt pazarlarıyla ilgili düzenlemenin pazarcı esnafını ve üreticileri perişan edeceğini ifade eden Günal, bunun kültürel yapıyı bozduğunu ve sosyal devlet anlayışına aykırı olduğunu söyledi. Başbakanın Eskişehir’de ekonomiyle ilgili söylediklerini, masal olarak nitelendiren Günal, Başbakanın “kopyala-yapıştır” metinlerle yazılan aynı yalanlarla halkı kandırmaya çalıştığını, ancak vatandaşların halinin perişan olduğunu söyledi.
Günal’ın konuşmasının özeti şöyle;
Başbakan’ın İtirafına Rağmen AKP Yıllardır Petrol Kaçakçılığını Önleyemedi!
Bazı hükümlerde özellikle kaçakçılığın önlenmesinin hedeflendiği söyleniyor. Ancak cezayı artırarak bunu önleme yoluna doğru gidiyoruz.
Burada tersinden bir gidiş var gibi çünkü fiyatı belli şekilde kontrol etmeden cezaları artırarak bunu önleme şansımız yok. Türkiye’deki akaryakıtın yaklaşık 3 lirasının 2 lirası vergilerden oluşuyor. Normal düzende depo ve antrepo otomasyonu vardı, şimdi doğrudan istasyona doğru geçiyoruz yani kaynağında kaçakçılığı önlemek yerine tek tek dağıtıldığı yerleri depoları, akaryakıt istasyonlarını kontrol edeceğiz. Bunları da kontrol edelim ama önce kaynağından bunu kesmek lazım, yurt dışından gelişinden önlememiz gerekiyor yoksa bu kaçakçılığı engelleyemezsiniz.
Sayın Başbakan 13 Şubat 2007 tarihli grup toplantısında ve Ulusa Seslenişinde diyor ki: “Dış Ticaret Müsteşarlığımız 48 ülkeden kayıtları istedi. 31’inden cevap geldi, bu 31 ülkeden iki buçuk yıl içinde 28 milyar liralık petrol ithal etti. Ama resmî kaynaklara baktık, 31 ülkeden 9,3 milyar etmişiz. Yani 19 milyarlık yaklaşık bir açık var.” Acaba bunlarla ilgili ne yapıldı? Bunların üzerine çünkü ÖTV, KDV’yi de eklediğimiz zaman üçte ikisi 40 milyara yakın bir kaynak ediyordu o zamanın parasıyla. Üstünden altı yıl daha geçti. Biz hâlâ depolardan mı yapalım, istasyonlardan mı yapalım diye tartışıyoruz? Bunlar pansuman tedbirlerdir!
Sadece petrolle ilgili değil, diğer ürünlerde de yine asıl toptan pazarlanma sırasında bunları engelleyemediğimiz zaman, iki tane gariban esnafı, tüccarı yakalayacağız da ona ceza yazacağız. Evet, bile bile yaptıysa o da yakalansın, cezasını alsın ama bu bizim kanunda ortaya koyduğumuz amacı gerçekleştirmemize yaramıyor. Sadece perakendesini önler.
Ulusal Petrol Stoku Yerine TÜPRAŞ Hesabına Para Stoklanmış!
Petrol deyince Ulusal petrol stokuyla ilgili düzenleme yapıyoruz hâlâ bu kesintilerin parası TÜPRAŞ’ın hesabında duruyormuş. TÜPRAŞ deyince tüylerim diken diken oluyor çünkü orada TÜPRAŞ’ın özelleştirmesinde birtakım soru işaretleri kafamızda duruyor. “Hakikaten bu TÜPRAŞ’ın hesabında duruyor mu?” Her şeye el atan Hükûmet, maalesef onu unutmuş. Yani artık TÜPRAŞ özel bir şirket ve 500 milyon orada duruyor.
Ulusal petrol stokunun amacı ne? Yani ulusal petrol stoku tutulmasının amacı acil durumlarda gerekli olan petroldür. Hazinenin parası yok mu yani 500 milyon ne olacak? Petrolü ithal ettiğimiz zaman bunun parasını ödeyemiyor muyuz? Amaç, petrol stoklamakken biz parasını stoklamışız, o da yıllardır TÜPRAŞ’ın hesabında duruyormuş, çok garip bir şey. Acaba, bunun bir nedeni var mı?
Doğal gaz alımına 350 lira limiti koymuşlar. Sayın Bakan zam gelmeyecek diyordu ama kış bitiyor, yani stoklarda mı bir şey var, niye 350 lira limiti koymuşlar? Doğal gazla ilgili bir sıkıntı mı var, yoksa başka bir planlama mı var?
Semt Pazarları Özelleşiyor! Üretici ve Pazarcı Esnafı Perişan Olacak!
Odalar ve Borsaların personelinin bir soruşturma kapsamında görevden alınması hükmü, biraz keyfîlikleri akla getiriyor. Çünkü, diğer sivil toplum kuruluşlarında ve bazı meslek kuruluşlarında Adalet ve Kalkınma Partisi olarak sizlerin yaptığı baskıyı bildikleri için de bu bizim için sıkıntı doğurur diyorlar.
Diğer bir husus, bu kanun içerisinde düzenlenen sebze ve meyve ticaretiyle ilgili ve semt pazarlarıyla ilgili bir hüküm var. Yani kestirmeden pazarların da özelleştirilmesi, özel sektör inisiyatifine bırakılması diyoruz. Normalde, sosyal devlet olarak belediyelerin düzenlediği bir şey. İşte, bunu biraz yumuşatarak değiştirsek de netice itibarıyla aslında özelleşme değil de bir nevi tekrar tekelleşmeye yol açacak.
Bunu eğer böyle yaparsak şöyle sonuç ortaya çıkacak: Aynı şeyi AVM’de yaşadık. AVM’leri çoğaltınca semt esnafı sıkıntıya düştü. Şimdi, eğer böyle “modern pazarlar” diyerek farklı bir yapıya getireceğimiz tekelleşmiş, tek tipleşmiş bir pazar yapısı gelirse, bu sefer pazarcı esnafı da büyük ölçüde zarar görecek.
Başka bir sonucu daha olacak: bizim bir sürü ilçemizde, beldemizde kurulan pazarlar var buraya doğrudan üretici getirip kendisi satabiliyor. Köşede bir tane yer alıyor köylü vatandaş. Şimdi, bunlar üretemezler, zaten organize üretici değil bunlar. Kendi tarlasında, bahçesinde ne üretiyorsa meyve sebze getirip bunu satıyor. Bunları da ortadan kaldırmış olacağız. Dolayısıyla, hem kültürel bir yapıyı bozuyoruz hem de oradaki bu üreticilerin üretimden vazgeçmesine neden olacak bir yapıyı kuruyoruz. Bu konuda da dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum, yani zaten sıkıntıda olan esnafı daha da sıkıntıya düşürmüş olacağız.
Başbakan Ekonomide Aynı Masalları Anlatıyor!
Başbakan ekonomik mucizelerden bahsediyor. Bu iyi niyetin ötesini aştı. Konuşma metnini arkadaşlarımız kopyalayıp yapıştırıyor mu, ne yapıyor bilemiyorum şartlar değişiyor, Başbakan aynı şeyleri söylemeye devam ediyor!
Başbakan MHP’yi de unutmamış hâlen daha diyor ki: “IMF’ye 23,5 milyar dolar borcumuz vardı, şimdi 400 milyon dolar. Milyarlar gitti, milyonlar kaldı. Mayısta bu borcu kapatacağız.”
Defalarca söyledim Mayıs 2005’te bu borcu AKP Hükümeti aldı, kendi borcunuzu ödüyorsunuz. 10 milyarı siz aldınız. MHP iktidar olunca da 400 milyon kalırsa ödemek zorundayız. IMF’ye borcumuzu ödememek gibi bir şansınız var mı sizin? Yok!
Borç nereye geldi? Toplamı 224 milyar iken 500 milyarın üstüne çıktı. Yani 23,5 milyarın 10 milyarını da AKP aldı. Peki, sizin bu aldığınız borçları kim ödeyecek?
IMF’ye kalmadı da Dünya Bankasına var, A bankasına var, B bankasına var. Türkiye’nin borçlarından haberiniz yok galiba? Yüzde 100’den fazla arttı.
Başbakan yine: “Efendim, Merkez Bankasının kasasında 27,5 milyar vardı, şimdi de 124 milyar var.” diyor. İçinizdeki iktisatçılara sorun fazla rezerv tutmanın maliyeti nedir, optimum rezerv miktarı nedir, bunu tuttuğunuz zaman kaç faizle tutuyorsunuz, Amerika’daki bankalarda faiz oranı şu anda kaç, Türkiye’de bunu borçlanırken yüzde kaçla borçlanıyorsunuz?
Yurt dışında faizler yüzde 1 değil, Amerika’daki faizleri sorsun. Biz kaçtan borçlandık? Normalde % 7-8, aradaki 6-7 puanlık farkı kim ödeyecek? Bunu vatandaşlar vergi olarak ödüyor. Her tuttuğunuz rezervi yurt dışındaki bankaya götürüp yatırıyorsunuz. Burada durmuyor rezervler, bizim kasamızda falan değil. Sayın Başbakan doğru söylemiyor! Bu rezervlerin çoğu, yüzde 80-90’ı Amerika’daki muhabir bankalarda, geri kısmı da altın, burada duran kısmı çok sınırlı.
Kim istiyorsa gelsin anlatalım, bu konularda bir eksik bilgi var, bunlarda yanlış yönlendirme var, milleti yanlış bilgilendiriyorsunuz! Pembe tablolar çiziyorsunuz ama vatandaşın hâli acıklı. Acı gerçeklerle yüzleşince de bağırmaya başlıyorsunuz. Bu vesileyle Başbakana, Milletvekillerine, Bakanlara, danışmanlarına bir kez daha hatırlatmış olalım.
Bir yanıt bırakın