MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz: Hepimizin yetişip yeşerdiği Ülkü Ocaklarımız ve davamızın siyasal temsil yeri Milliyetçi Hareket Partisi; “benim aklım hep Türkiye’dir” diyenlerin adresidir

Cumhur İttifakı Millet Aklı

 MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekilimiz Sadir Durmaz’ın, Osmaniye’de gerçekleşen “Belediye Meclis Üyeleri İstişare ve Değerlendirme Toplantısı”nda yapmış oldukları konuşma

Sayın Milletvekillerimiz,
Sayın İl Başkanlarımız,
Belediye Başkanlarımız,
İlçe Başkanlarımız,
Belediye Meclis Üyelerimiz,
Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin himayelerinde gerçekleştirdiğimiz, Milliyetçi Hareket Partisi Belediye Meclis Üyeleri İstişare ve Değerlendirme Toplantılarımızın sekizincisi olan “Osmaniye Bölge Toplantımıza” hepiniz hoş geldiniz sefalar getirdiniz.

Sözlerimin başında, Türk Dünyasının Bilge Lideri Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin hepinize ayrı ayrı selam, sevgi ve başarı dileklerini iletiyorum.

Bu vesileyle 2025 senesinin Türk ve Türkiye Yüzyılı için hayırlara vesile olmasını diliyor; yeni yılla birlikte karşıladığımız mübarek Üç Aylarınızı tebrik ediyor, Cenab-ı Allah’tan bizleri Ramazan-ı Şerif’e afiyetle ulaştırmasını niyaz ediyorum.

Değerli Dava Arkadaşlarım;

Bugün, Türk Dünyasının Bilge Lideri, Türkmen Beyimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin memleketi, milli birliğin ve dik duruşun mihrabı, eğilmez başın kıvancı, boş kalmayan şehitler tepesi, Gavur Dağı’nı gavurlara dar eden yiğitlerinin misafiriyiz.

Düşmanın barınamadığı, milli şuurun suladığı, Milliyetçi Ülkücü Hareket’in Liderini bağrından çıkaran bu bereketli topraklarda, Cebel-i Bereket’te;

Milliyetçi Hareket’in ilk adımına şahitlik eden yiğitler diyarı Adana’dan,

Tarihi ve doğal güzellikleriyle Anadolu’nun kadim şehri Adıyaman’dan,

“Düşman arabaları, cesedimi çiğnemeden Antep’e giremez” diyen “Gazi” Antep’ten,

Atatürk’ün “en sadık dostlarım” dediği, hoşgörü şehri Hatay’dan,

“Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzâr olmaz” diyen “Kahraman” Maraş’tan,

Felhanlı toprağıyla bereket diyarı Kilis’ten,

Kahramanlığıyla, fedakârlığıyla “Şanlı” unvanına layık görülen Urfa’dan teşrif eden değerli Ülküdaşlarımızla bir aradayız.

Her şehrimiz, her bir değerimiz, uğruna canlarını feda eden aziz ecdadın bizlere emanetidir.

Hep birlikte değerliyiz, hep birlikte anlamlıyız ve hep birlikte Türkiye’yiz.

Muhterem Dava Arkadaşlarım;

Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyanın tarih boyu sükûnet bulmadığı gerçeğinin yanında bugün, Kırım’dan Afrika’ya, Doğu Akdeniz’den Kafkaslara, Suriye’den Balkanlara kadar her yerde gerginlik, husumet ve çatışmalar söz konusudur.

Coğrafyamızın zorluğuna, gözü bu coğrafyada olanların oyunları da eklendiğinde, devletimize düşen, hadiseleri çok boyutlu okumak, kesin sonuçlar doğuracak stratejik adımlar atmaktır.

Bunun yanı sıra, bin yıllık haçlı emellerinin yok olmadığı, yüz yıl önceki Türksüz Anadolu hayallerinin unutulmadığı, geçmişten bugüne, etnik, mezhebi her türlü ayrışmanın körüklendiği ülkemizde, siyaset kurumunun sorumlu davranması, oy hesabıyla veya yalan yanlış söylemlerle insanlarımızın arasına fitne tohumu ekmemesi, milli ve ahlaki bir sorumluluktur.

Memleketinde olmaktan onur duyduğumuz Sayın Genel Başkanımızın hafızalarımıza kazıdığı “önce ülkem ve milletim” anlayışı tam da bu noktada hayati önem kazanmaktadır.

Hamdolsun bugün Türkiye; devletini ve milletini önceleyen siyasetiyle taraflı tarafsız herkesin saygı duyduğu Bilge Liderimizin mihmandarlığında ve Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde küresel oyunları bir bir bozmaktadır.

Uzaktan beliren tehditler; ülkemizin doğal sınırlarından çıkış yapmadan imha edilmektedir.

Türkiye’nin doğal sınırları Misak-ı Milli’dir ve bu toprakların muhafazası Ankara’nın, İstanbul’un ve Edirne’nin muhafazasıyla eş değerdir.

Bu anlamda Suriye’de yaşanan dönüşümde Türkiye’nin öncü ve güçlü bir şekilde rol alması kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Eşyanın tabiatına aykırı olan ise, milyonlarca Suriyeli sığınmacıya gönlünü ve sofrasını açmış, terör örgütlerinin kökünü kazımak için Suriye’de bedeller ödemiş ülkemizin, bu sürecin dışında kalmasıdır.

Bu hususta CHP ve şürekâsının dillendirdiği görüşler; gerçeklikten uzak, tarihsel derinliği bulunmayan ve uluslararası konjonktüre aykırı, akıl dışı söylemlerdir.

Türkiye’nin; Suriye’nin ya da başka bir ülkenin toprağında gözü yoktur; aksine, güvenli ve istikrarlı bir Suriye’nin, ülkemizin ve milletimizin güvenliği anlamında hayati önemi vardır.

Bu bakımdan, ülkemize tehdit oluşturan, Suriye’nin kuzeyinde teröristlerce parsel parsel talan edilmiş fitne yuvaları darmadağın edilmelidir.

Bu konuda Sayın Genel Başkanımızın çağrısı açık, sarih ve nettir.

Terör örgütüne; Türkiye’de, Suriye’de ve Irak’ta yaşama hakkı yoktur.

Teröristlerin, şayet nefes almak istiyorlarsa yapabilecekleri tek şey; silah bırakıp Türk adaletine teslim olmalarıdır.

Aziz Dava Arkadaşlarım;

Milliyetçi-Ülkücü Hareket öyle büyük bir deryadır ki; can verdiği nehirler, ırmaklar ve ruh üflediği nice dereler vardır.

Hepsinin kaynağı, pınarı ve menbaı dualı olan Ülkücü Hareket’tir.

Hepimizin yetişip yeşerdiği Ülkü Ocaklarımız ve davamızın siyasal temsil yeri Milliyetçi Hareket Partisi; “benim aklım hep Türkiye’dir” diyenlerin adresidir.

Ancak, böylesi büyük bir hareketin içinde hasbelkader yer bulup daha sonra çıkarlarının peşinden koşan hayırsızlar da çıkmış; partimizin taklitçileri de türemiştir.

Kişiliğini, kimliğini ve itibarını Milliyetçi-Ülkücü Hareket’e borçlu olan birtakım zevat; bugün emanetçi olarak oturdukları koltuklar üzerinden Liderimiz’e hadsizce dil uzatma cüretinde bulunmuşlardır.

Daha dün el öpmek için esas duruşta sıraya girenlerin bugün aslan gibi kükremeye çalışmaları bize göre trajikomik bir durumdur.

Onların, ne cüsseleri bizim gözümüzde yer sahibidir, ne de sesleri kulağımıza gelmektedir.

Biz, ülke ve ülkü uğruna mücadele ederken; şahsi ikballeri, makam ve koltuk hevesleri için kutlu davamızı yüz üstü bırakıp, partimizden sessiz sedasız giden tatlı su milliyetçilerinin ve dış mihrakların kontrolündeki muhalefetin gerçek yüzlerini hatırlatmakta yarar var;

Biz, “Anayasanın ilk dört maddesi her türlü tartışmanın ve arayışın dışındadır” derken, kapalı kapılar ardında milletten gizli Türksüz Anayasa hazırlayanların,

Biz, “Milletimizin gözü önünde, açık ve net şekilde ittifak yaparken”, yine milletten gizli saklı protokollerle seçim satanların,

Biz, “Türkiye’de Kürdistan diye bir yer yoktur, tarihin hiçbir döneminde de olmamıştır” derken, “burası Kürdistan” diyen hadsize ağızlarını açamayanların,

Biz, “Kürtler bizim öz kardeşimizdir, terör örgütü iki cihan düşmanımızdır” derken; PKK’nın siyasi kolu ile ittifak yapıp belediyeleri bunlarla dolduranların,

32 yıl sonra Karabağ azatlığa kavuşurken, Ermeni ağzıyla konuşanların,

86 yıl sonra Ayasofya’nın zincirleri kırılıp ibadete açıldığında, müzeye dönüştürülmeliydi diyerek üzülenlerin,

Kıbrıs’ta Türklük kazanırken, Rumlarla işbirliği yapanların,

Mavi Vatan’da egemenlik haklarımızı korumayı, “masal” olarak görenlerin,

Savunma Sanayiimizdeki millileşme hamlelerine, küresel güçlerin taşeronu gibi karşı çıkanların,

Turan ülkümüzün ete kemiğe büründüğü Türk Devletleri Teşkilatı kurulup güçlenirken, Türk düşmanlarıyla bir ve beraber olanların,

Halep kalesinde şanlı Türk Bayrağı dalgalanırken, Emevî Camiinde mübarek Cuma namazı kılınırken, Esad’ın gidişine üzülüp gözleri yaşaranların,

Milliyetçilik konusunda ne partimizi ne de Liderimizi eleştirme hakları da, hadleri de, çapları da yoktur!

Lider Devlet Bahçeli demek;

Sınırlarımızda yaşanan gelişmeleri ve komşu ülkelerdeki sorunları, yıllar öncesinden, bilgi, birikim, feraset ve öngörüyle doğru okumak ve küresel güçlerin hesaplarını alt üst etmek demektir.

Lider Devlet Bahçeli demek;

Türk’e yol gösteren Bozkurt gibi çıkıp, 81 Düzce’den hemen sonra, 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkımızın bulunduğunu, tarihin coğrafyaya dar geldiğini yıllar öncesinden ilan etmektir.

Lider Devlet Bahçeli demek;

“12 ada Türk milletinden ayak oyunlarıyla çalınmıştır, 12 Ada Türkiye’siz yaşayamaz” diyerek karada denizde Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını haykırmaktır.

Lider Devlet Bahçeli demek;

Seçimleri değil nesilleri düşünen siyasi anlayış, devletinin ve milletinin ali menfaatlerini her şeyin üstünde gören tavizsiz irade demektir.

Bu hadsizlere diyorum ki; Sayın Genel Başkanımızın, milliyetçiliğinin ve aklının zekâtı bile sizin adam olmanıza yeter de artar.

Aziz Dava Arkadaşlarım;

Partimizin geçmişten bugüne kararlılıkla takip ettiği uzlaşmacı siyaseti, Liderimizin vizyoner siyasi öngörüleri ve Cumhur İttifakının gücüyle inşallah “Terörsüz Türkiye” hedefine ulaşacak, Türk milletini güçlü yarınlara hep birlikte taşıyacağız!

Buna hiçbir güç, hiçbir taşeron engel olamayacaktır!

Güçlü devlet, müreffeh Millet hedefimize emin adımlarla yürürken, yerel yönetimler olarak “Üretken Belediyecilik” anlayışımızla, milletimize hizmet edeceğiz, memleket için değer üreteceğiz.

İstikbalin yol haritasını çizmek için, GÜN BUGÜNDÜR!

Ayrışmadan uzlaşmak, yönetimde kaynaşmak için, GÜN BUGÜNDÜR!

Terörü bitirip bölgesel istikrarla ve Empreryal güçlere ödün vermeden, tarihi yeniden yazarız diyoruz!

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi tamamlarken, toplantımıza ev sahipliği yapan ve bu güzel ortamı bizlere hazırlayan Osmaniye il başkanımız Sayın Yusuf Çomu ve yönetim kurulu arkadaşlarımıza ve de teşriflerinizden dolayı her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Sağ olun, var olun, Cenabı Allah’a emanet olun.

Ne mutlu Türk’üm diyene!

Cumhur İttifakı Millet Aklı

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*