MÜFTERİ ÖZGÜR ÖZEL’E AÇIK MEKTUP
Meşe gölgesinde filizlenen yosunlardan çoğu, kendini meşe fidanı sanırmış.
Özgür Özel; sen farmakoloji ikliminden sıkılarak siyaset ağacının altına girip bir de CHP Genel Başkanı seçilince, kendinde keramet ve liderlik vehmetmeye başladın.
Koçsuz sürüdeki -melemeye meraklı- birçok koyundan biri olarak öne itilince koç kesilmeye başladın.
Oysa partide doğru dürüst genel başkan adayı çıkmayınca, delege seninle yetinmek zorunda kaldı.
Buna rağmen önüne geleni süsüyor, karşına çıkana tos vuruyorsun.
Siyasette ve kamuda kimilerini rütbe ve nişan yükseltir. Kimileri de sahip oldukları rütbe ve nişanı alçaltıverir.
Senin gibi, layık olmadığı hâlde Atatürk’ün partisinin genel başkanlığını işgal eden bir tabansız yüzünden, CHP’nin baş koltuğu meddah sandalyesi gibi gıcırdıyor.
“Hakikat güneşini örten bulutların en kesifi menfaattir.” sözünün tecellileri, senin çıkarcı davranışlarında tezahür ediyor.
Çıkarına ne uygunsa onu fütursuzca uyguluyor, işine ne gelirse onu işliyorsun.
Dişine gelen de işine geliyor.
Şu sıralar, –biraz da moda icabı- MHP’yle uğraşmaya yelteniyor, partimizin iç işlerine burnunu sokuyor ve isimlerini bile zikretmeye korktuğun “Bu iki kişi!” üzerinden gölge oyunu oynuyorsun.
Bazen Hacivat gibi içten pazarlıklı, şark kurnazı bir tipe dönüşüyor, bazen de hacıyatmaz gibi hep aynı pozisyonda ısrar ediyorsun.
Haksızken bile çeneni, dilini tutamaman; gevezeliği huy edindiğinin işareti.
Retorikten haz duyuyor, kürsüden şehvetli nutuklar irat ediyorsun.
Kulak tırmalayan bir ses ve bolca tellakvari lakırdıyla CHP’nin grup toplantısını hamam ortamına çeviriyorsun.
Yalnız aksesuarın eksik… Elinde tefin, belinde peştemalin ve kolunda kesen olmalı.
Bak Özgür Efendi!
Belagatin şehvetine kapılarak siyaset eden, sonunda nedamete düşer.
Ucuz malın satıcısı, mebzul miktarda alıcı bulur.
Ancak ucuz malın da, tüccarın da ömrü kısa olur.
“Bu iki kişi!” çığırtkanlığıyla yapmaya çalıştığın ucuz mal ticaretinin sonu iflastır.
Gevezeye konuş demişler, “Kimi yereyim?” diye sormuş.
Gevezeler; münasebetsizlikle iktifa etmezler, başkalarını bol bol çekiştirirler.
Ağzı kalabalık dedikodulara bayılırlar.
İsim zikretmeden “Bu iki kişi! Bu iki kişi!” diyerek gıyabımızda höykürürken, konuşma organlarının aldığı şekle hep birlikte gülüyoruz.
Düzmece senaryolardan hayalî hesap sorucular zuhur etmesini umuyor; gulyabanilerin, çıkıp aslı olmayan davanın hesabını sormaya geleceğini vehmediyorsun.
Hemen her grup toplantısında hedef gösterdiğin “Bu iki kişi!”yi aklınca itibardan, MHP’yi de güçten düşüreceğini zannediyorsun.
Zekiyi oynuyorsun ama beceremiyor, eline yüzüne bulaştırıyorsun.
Akıllı olmadığın belli…
Aşırı gevezeliğin, belahetini ele veriyor.
Hem politikada yumuşamadan, normalleşmeden söz ediyorsun, hem de tam tersi politikalar sergiliyorsun.
Yumuşamak şöyle dursun; gerginlik siyasetinden, restleşmeden çatışmadan, kavgadan besleniyorsun.
Bak Özgür Efendi!
Adamsan, adam gibi konuş!
Kürsüden algı kıvırması yapma.
Muğlak ve kaypak ifadelerle kelam edip cambazlık sergileme!
Elinde “Bu iki kişi!” hakkında bir delil varsa kamuoyuna açıkla!
Vaktiyle Marksist-Leninistlerin başvurduğu, “yalanı sürekli ve ısrarla tekrarlayarak kitleler nezdinde gerçek algısı oluşturmak” şeklindeki propaganda yöntemi artık eskilerde kaldı.
Kitle iletişim metotları, siyaset ve toplum mühendisliği yöntemleri çok değişti.
Hiçbir gerçek gizli kalmıyor.
Şeref ve haysiyet cellatlığı, itibar suikastı yapıyorsan; namert oğlu namertsin!
Eğer “Bu iki kişi!” ile ilgili elinde bir bilgi veya belge var ve onu açıklamaz ya da ilgili mahkemeye iletmezsen; biz seni bir de ŞEREFSİZ, MÜFTERİ ve ALÇAK ilan edeceğiz.
Biz, zaten senin ipini kimin tuttuğunu biliyoruz.
“Bu iki kişi!”nin, ısrarla hedef gösterilmesi için FETÖ’den talimat geldiğini de biliyoruz.
Zaten senden bunu inkâr etmeni de beklemiyoruz.
Sen aynen böyle devam et Özgür Efendi!
Aldığın emir gereği sen saldırdıkça, çemkirdikçe biz de senin gerçek yüzünü yurdun dört yanında bilbordlarla, afişlerle, pankartlarla 7/24 gözler önüne sereceğiz.
Bakalım sonunda kim kazanacak, kim kaybedecek!
Kim hem itibardan, hem de siyasetten düşecek!
Ha! Bu arada isimlerini zikretmeye ürktüğün “Bu iki kişi!”, sana layık olduğun dille hitap etmeye, hak ettiğin ifadelerle karşılık vermeye devam edecek.
Hodri meydan!
Bir yanıt bırakın